15 Eylül 2010 Çarşamba

No time for losers






Ali Tandoğan'ın yüz ifadesi mi anlatır he rşeyi yoksa benim parmak ucuma gelen yazı mı?
Sol tarafta ki arkadaşımın mı ifadesi anlatır her şeyi yoksa dün geceden beri inatla izlemediğim spor kanallarındaki 3 büyük yalakaları mı?
Insua mı çok iyi bu takım ona ayak uyduramıyor yoksa Insua'dan biz çok şey mi bekledik?
Valencia'nın oynadığı bu oyun hep böyle ve bu onların rutini mi yoksa biz mi Valencia'yı bu kadar çok küçümsedik?
Nunez hep Konyaspor maçında ki gibi oynayacak mı yoksa kötü oynadığı maç bu maça mı denk geldi?
Biz taraftar olarak hep en çok bilen miyiz yoksa 10. dk. sonrası susup kalmadık mı?
Tribüne gelenlerin hepsi geceleri stresten dişlerini gıcırdatarak uyuyayacak kadar yoğun mu yaşıyor Bursasporluluğu yoksa Bursa'ya gelen İspanyol takımını izlemek için mi refah seviyesiyle 100 TL lik biletle oturdu tribünde?
Maçtan önce, kuradan sonra, şampiyonluktan sonra "Bursaspor deneyimsiz" diyen gerizekalılara açıklama yaparken Hüseyin Çimşir'e, Ergiç'e, Ivankov'a, Ali Tandoğan'a güvenmekte hata mı yaptık yoksa onların da heyecanlanabilen ve her insan gibi hata yapabilen birer birey olduklarını mı unuttuk?
Ozan İpek sadece şampiyonluk sezonunda mı çok iyiydi yoksa her zaman çok iyi olacak mı?
Volkan Şen o Kasımpaşa maçında Sercanla birlikte "Merhaba" dediğinde ilk şampiyonlar ligi maçında bu hayal kırıklığını yaşayacağını biliyor muydu takımı adına ?
Ertuğrul Sağalam bu hayatta en sevdiğim insan.
İbrahim Yazıcı bizi şampiyon yapan ekibin klüp başkanı mı yoksa Sercanı Volkanı satmayarak bunu başarı olarak okutan başkan mı yoksa takımın Avrupa maçına bile sponsorsuz çıkmasını sağlayan başkan mı?
THY benim okulda okuduğum derslerden farklı olarak kurumsallık, kamu bilinci, pazarlama felsefesinden uzak mı yoksa ben mi yanlış okulda okudum?
4 değil 10 yesin, her maç 10 gol yesin diyen ben mi çok sahip çıkıyorum takıma, yoksa 85.dk da bizim oyuncularımız pas yaparken "Oley" çeken 100 TL biletli kabadayılar mı?
Aklımda ki sorular...

Maç öncesi o bayrağı gördüm ya santra noktasında, giriş kapılarında o mavi yıldızları gördüm ya, 6 hakemi bir arada gördüm ya Bursa Atatürk Stadında, takım elbiseli güvenlik şefleri gördüm ya tribünümde, "Steward" yazılı önlüklü benim eski şirketimin güvenlik elemanlarını gördüm ya saha içerisinde, "Düşler Sahnesi"nde gördüm ya efsane Ajax formamı, 

"ce sont les meilleures equipes 
sie sind die allerbesten mannschaften 
the main event 

die meister 
die besten 
les grandes equipes 
the champions 

une grande reunion 
eine grosse sportliche veranstaltung 
the main event 

ils sont les meilleurs 
sie sind die besten 
these are the champions 

die meister 
die besten 
les grandes equipes 
the champions 

die meister 
die besten 
les grandes equipes 
the champions"  mısralarını dinledim ya stadımda, hata yaptıkları için kimselere kızamadım ya sahada...

Şampiyonlar ligi hep böyle acımasız mı olacak yoksa biz umudumuzu kaybetmemeli miyiz?
Gaziantep maçı mı sıradaki mücadelemiz yoksa sanal alemde, ajansspor da milliyet sitelerinde yorum yazanlara akıl dersi vermek mi ilk mücadele?
Hayat hep böyle acımasız mı olacak yoksa ben mi bir tek gözden kaçanlardanım?

Tam yazıyı bitirdim ki, birisi bana winamp aracılığıyla işaret gönderiyor Queen'den "We are the champions" çalıyor, arkasından Kurban'dan "Ağlama değmez hayat" cover'ı nı seçiyor dün akşam için. Onların arkasından da Hayko Cepkin'den "Ölüyorum" denk geldi. Bu bana özeldi sanırım. 

Hiç yorum yok: