Aslında milli takımla ilgili pek fazla bir şeyler karalamak taraftarı değildim ama konu kırmızı beyaz olunca tutamıyor insan kendini kolay..Ayrıca Bosna'yı yenemediğimiz günden beri hiç bir milli takım maçını adam gibi izlemedim, izleyemedim..
Bunlardan ilki Emre-Arda gibi insanlıktan nasibini almamış, ne kendilerine ne rakiplerine ne de yaptıkları işe gram saygısı olmayan, büyük hocaları Fatih Terim'den sadece "BEN"im demeyi öğrenmiş, dünyanın kendi etraflarında döndüğünü sanan adamları o forma altında görmeye tahammül edemiyor olmam.
İkincisi futbol filozofları Rıdvan Dilmen ve Ömer Üründül'ün her şeyin en doğrusunu kendilerinin bildiklerini sanan ama skor yorumculuğundan ve de Fenerbahçe sempatizanlıklarından da tiksinti gelmeye başladı artık.Bu adamları görünce farkında olmadan kanalı değiştiriveriyorum.
Üçüncüsü Guus Hiddink'in çok fazla milli takımımızı önemsediğini düşünmüyorum..Adamın zaten maçları Hollanda'daki evinin terasındaki televizyondan takip ettiğini hiç çekinmeden açıklaması bile ciddiyetsizliğinin bir başka göstergesidir bence.
Mesela milli takım kurmayları Beşiktaş'ın Helsinki ile oynadığı deplasman maçını izlemeye gitmişler..Beşiktaş sahaya 8 yabancı ile çıkıyor, yerli futbolcular Cenk, Necip ve İsmail. Kadroya da ilk etapta sadece maçta varlığı ile yokluğu belli olmayan İsmail Köybaşı çağrılıyor, döktüren Necip'in yerine de henüz forma ile tanışma fırsatı olmayan Marco abisi kadroya alınıyor..Hiddink Marco'yu nerde gördü, nerde beğendi, neye dayanarak kadroya çağırdı gerçekten ilginç..Keza Gökhan Zan'ı Kazım'ı Özer'i de aynı şekilde..Bu adamlar bir yerlerde takır takır futbol oynuyorlar da bizim mi haberimiz olmuyor acaba..
Kazakistan maçı öyle ya da böyle geçti ama Belçika karşısında işimiz ise hiç de o kadar kolay olmayacak..Belçika takımının Almanya karşısındaki 11'inden Van Buyten ve Simons'u çıkardığımızda yaş ortalamasının sadece 23 ve bu oyuncular 2 sene önce Olimpiyatlarda madalya almayı başardıklarını da hatırlamak gerek.Ayrıca bu oyuncuların hepsi de takımlarının ilk 11'nde düzenli olarak oynuyorlar ve formdalar. Almanya'ya da adeta kök söktürdüler, maçı alabilecek pozisyonalara girmelerine karşın rakiplerine de pozisyon vermediler ama golü de en tecrübeli oyuncuları Van Buyten'in hatasından yediler.
Bu akşam bizim milli takımımızda sevindirici bir gelişme olarak önce baltalar baltası Hakan'ın sonra da bir türlü eski formunu yakalayamayan Nihat Kahveci oynamayacağı haberleri geldi. Sol bekte kim oynarsa oynasın baltadan daha kötü olamayacağı kesin. Hele Belçika'da Hazaard karşısında rezil olurdu ki hem Hakan'ı hem de milli takımımızın yardımına sakatlık hızır gibi yetlişti.
Hem Kahveci'yi hem de Balta'yı çıkarınca milli takımın az biraz birşeye benzer gibi oldu sanki.
Açıklanan kadro:
Maçın kilidini İsmail ile Sabri'nin performansları belirleyeceğe benziyor. Kapanması muhtemel Belçika'ya karşı hücuma verecekleri katkılar çok önemli..Tabi hücum kadar ne kadar çabuk geri dönebilecekleri de işin bir başka boyutu. Geride Ömer-Servet ikilisini Hazard-Lukaku-Dembele üçlüsü ile pek fazla bire bir ikiye iki bırakmamak gerek..Ömer'in yanında Toraman tercih edilse daha mantıklı olabilirdi ama Hiddink orta üçlüyü ve savunma beklerimizi Servet-Ömer ikilisinin geniş alandaki zaafları konusunda yeterince tembihlemiş olacak ki erken gol bulma sevdasını böyle bir riskin altına girmeye tercih etmişe benziyor.
Bu maçı kazanmamızın mı kaybetmemizin mi gelecek adına daha faydalı olacağına ise tam olarak kadar verebilmiş değilim. Aslında Belçika bizi şöyle evire çevire yense, Hiddink de anında Türkiye'de bir ev tutsa, ekibiyle bilirkte haftada 2-3 maçı tribünden canlı izlese, Oğuz Çetin'e "sen bi otur yerine" dese, sanki daha hayırlı olacakmiş gibi geliyor niyeyse.
Ne diyelim kırmızı beyazım için hayırlı olsun da skor şu aşamada çok da önemli değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder