13 Ekim 2010 Çarşamba

Kaybederken Kazanmak..



Uzun zamandır etten püften bahanelerle toplamayan Türkiye Futbol Federasyonu yönetim kurulu Azerbaycan'da bir araya gelerek yarıda kalan Gaziantepspor maçının sonucunu beklendiği gibi 3-0 "hükmen" lehimize tescil ettiler.

Yönetmelik böyleymiş yapacak bir şey yok..

Ama vicdanımın da çok fazla rahat olduğunu söyleyemem.
Keşke o maç tamamlasandıy da öyle alsaydık o 3 puanı.
Gaziantep'in gol mol atacağı yoktu zaten.

Burda daha önce de yazmıştım, hala da aynı düşüncem devam ediyor. O maçın yarıda kalmasına en çok Tolunay Kafkas sevinmiştir. En çok da ona yaradı zaten bu durum.

5'te 0'la kapının önüne konulacakken "mazlum edebiyatı" yaparak takımın başında kalmayı başardı. O güne kadar sadece kendilerine oynayan futbolcular takım olduklarını hatırladılar. Birbirlerine sıkı sıkı kenetlenip krizdeki Eskişehir'i duran toptan buldukları golle deplasmanda yenerek nir nevi toparlanma sürecine girdiler.
Şanslı adam bu Tolunay Kafkas..

10 Ekim 2010 Pazar

Bülent Uygun ve Şapkası


Çeşitli sitelerde kendi adına konuşmayıp sürekli topluluk adına hüküm vermeye çalışan cahil takımına ithaf olunur...

Eskişehirspor öncelikle ömrümün büyük bölümün etkileyen bir şehir olduğu için kendi adıma Bursaspordan sonra en çok ilgimi çeken takımların başında gelir. Bunun en önemli nedeni ise benim Bursa'da kendi çevrem haricindeki insanlarda göremediğim taraftarlık samimiyeti. Eskişehir insanı futbolu bilmese takip etmese bile Eskişehirsporludur. Ulusal medyada Trabzonspor özelllikle öne çıkarılsa da Bursa ve Eskişehir "Şehir takımı" sıfatını en iyi taşıyan iki kenttir. MAntık ve gerçekçilik çerçevesinden bakacak olursak da Bursadaki karma nüfus yapısı ve samimiyet ile Eskişehirin salt Eskişehirliliği ile samimiyet oranı birbirinden farklı çıkacaktır. Bursada yaşayan profilin her konuda birbirinden ne kadar ayrıysa Bursaspor ile ilgili yaklaşımıda aynıdır. Yani özetle demek istediğim şudur; biz hiç bir zaman tam anlamıyla bir şehir takımı olmadık! Bursada yaşayan İstanbul takımı tutanların önce karakterinden arkasından da samimiyetinden şüphe duyarım. Ama Eskişehirde yaşayıp da Eskişehirsporluyum diyen insanların samimiyetinden hiç ama hiç şüphe duymadım. Bizim şampiyonluğumuza olan yaklaşımları ayrı...

Ülkemizde ki futbol yönetiminin yavşaklığından tiksiniyorum. Para sahibi klüp başkanlığı ona tüm devlet dairelerinin kapılarını açıyor ve başkanlık bir ulvi işmiş gibi lanse ediliyor. Sezon başı bazı harcamalar umut vaad edici sözler ve herşey, 4 maç sonra 1 puanda kaldın, maç kazanamadın, gol atamadın diye yallah tazyik! O esnada boş kim varsa, dinlenmiş uykusunu almış fatura ve ekstre tarihleri geçmiş çağpır gelsin ki maksat hoca yok demeyelim. Ahmet Yozgattan ayrılır o esnada boşta olan Veli gelir Yozgata, hazır Timur da Gümüşhaneden ayrılmışken Ahmetle spor programı yapmaya başlar bir kanalda, Timurun maç öncesi yayınında aynı masada çay içtiği Semih de Gümüşhaneye gider yeni bir düzen kurayım derken ev kiralamaya karar verir ama daha kira kontratı yapmadan canı sıkılır Gümüşhane'de, Ahmet'e gün doğar böylece Gümüşhane takımı onundur. Ta ki ordada canı sıkılana kadar. Döngü sürer böyle. Sonuç olmaz çıkış olmaz. Paradoks giderek ritüellerşir. Sonra birileri çıkar bu ritüeli bozar. Bir takımı şampiyon yapar herkes güvenli özverili ve tecrübeli olur, belki...

Bülent Uygun'un adı Sivassporla yakaladığı çıkış ile duyulmaya başladığında öncesinin de çok derin olmadığı açıktı. Önce sportif danışman sonrasında Sivasspor hocası sıfatı ve bildiğiniz üzere haksız 3. lük ve Şampiyonlar ligi ön elemesi. Haksız diyorum çünkü 3 takımın aynı puanla olduğu ama bazı tahteravallilerin döndüğü zamanı hatırlamanız yeterli olur. O zaman bizim de şahit olduğumuz Sivas şampiyon olur mu, olursa ne yapar, bizi Avrupa da rezil eder, Sivas da kim sunni gündemlerine bugünkünden farklı bir yorum yapmazdım. "Eğer sizin büyüklerinizi yene yene 2. olduysa o gitmeyecek de kim gidecek? Salak mısınız? Bir sefer de o gitsin bakalım belki o başaracak" diye salt bir fikrim vardı hep. Bülent Uyguna da arka çıkardım. Yedek klübesini parçalaması, İstanbul takımlarının lobisine kafa tutması hep hoşuma giderdi. Yanılmışım.

Bülent Uygun önce Sivas başarısı sonrası anında yaptığı hamleler ile ibresini önce 180 derece çevirdi ve bugün ortaya bir "Sivas sendromu". Başarılı olunan bir sezon sonrası bünyenin buna ters yönde reaksiyon vermesi. Sivasta yapamadığını başka yerde yapmak isteyecekti mutlaka. Bursa'ya geldi klübe girip çıkmaya başladı sebeb-i ziyateri çay içmek idman izlemek ve çekirdek çıtlamaktı galiba. Ani bir ilgi duymaya başladı Bursaspor'a Ertuğrul Sağlam ile 6. olduğu sezon sonunda. Sonra olmadı Nilüfer Belediyespor danışmanlığı onun Şampiyonlar ligi ön elemesi oynamış şanına yakışmazdı. Gazintepsporla anlaşmaya teşebbüs etti, imza attı atamadı bişey oldu olmadı. Son Şansı Bucaspordu. Gitti takıma para harcatt değişik yabancılar aldı, sinirlendi, kilo aldı birazda eşofmanlarını terletti ama olmadı. Yapamadı Büülent, pes etti başarısızlık ile yüzleşmeye cesaret edemedi, aslında sanıldığı kadar yetenekli olduğu anlaşılsın istemedi belki de. Bir başka aşka yelken açtı, hem de eski iş yerine ihanet ederek. Hemde Bucaspor - Eskişshirspor maçından hemen sonra istifa ederek! Hemde Bucasporu hiçe sayıp aldatarak! İçindeki eksik karakterleri ortaya çıkararak!

Resimdeki şapkanın eğreti duruşu herşeyin en güzel örneği. Küstahlık nedir? Sevilmediğin ortamda, beğenilmediğin yerde bi iş başarmış gibi sırıtarak durmaktır. Gelir gelmez ipleri eline almak arzusunda Bülent. Kendi yerini sağlama almak onun derdi, takımın başarısı değil...

9 Ekim 2010 Cumartesi

Hafta Sonu Güzelleri #7


Bu haftasonunun anlam ve önemine uygun olacağını düşündüğüm  2005 Almanya güzeli Aslı Bayram..

4 Ekim 2010 Pazartesi

İstanbul BB :0 Bursasporumuz :0


Kalite olarak beklentilerin altında bir maç oldu diyebiliriz.

İki takım da önce gol yememeyi düşünüp savunmalarını geride kurmayı tercih edince maç 60-70 maç oynandı 90 dakika boyunca. 

Maçın en fazla isabetli pas yapan oyuncuları İbrahim Öztürk ve Can Arat'ın olması da olayın kısa bir özeti gibi zaten.


Maçtan önce hocanın Turgay'la başlamasının daha mantıklı olabileceğini, oyuncunun hava hakimiyetinden yararlanıp duran toplardan gol bulabileceğimizi düşünüyordum.
 Hoca da benimle paralel doğrultuda düşünüp ayrıca Turgay'ın pres özelliğinden yararlanmak istedi ama bir ayrıntıyı atlaması bu planın tutmamasının en büyük sebebi oldu.

O da takımın son 2 sezondaki asist kralı Ali Tandoğan'ı rotasyona almaktı hiç kuşku yok ki. Ali'nin yerinde oynayan M.Keçeli sol bek performansının üzerindeydi, savunmada Ali'nin adını andırmadı ama hem duran toplardaki etkinliği hem de Volkan Şen'i daha etkili olabileceği yerlerde topla buluşturması hususunda Ali'yi çok arattı.
Ben ikinci yarının başında Ozan İpek-Ali Tandoğan değişikliği beklediysem de gerçekleşmedi. Mustafa Keçeli'yi savunmanın soluna çekerek Vederson'u öne kaydırılsa iki kanadı da daha etkin kullanabilirdik.

Dün en çok aradığımız bir başka isim de İvan Ergiç oldu. Yerinde oynayan Bekir fena değildi ama takımı ileriye taşımada Ergiç'i bir hayli diyebiliriz. Bekir'in hücuma yeterli katkıyı verememesi de Insua-Turgay arasında büyük boşlukların oluşmasına sebep oldu.

Gerçi Insua'nın da pek de oynamaya niyetinin olduğu söylenemez. Bir kez daha gördük ki bu adam Türkiye'ye şampiyonlar liginde oynamak için gelmiş, lig maçlarını pek önemesemiyor.

Yerine giren Batalla, Insua'nın 60 dakikada yapamadığı bir çok şeyi 30 dakikada yaptı desek abartmış olmayız herhalde.

Tabi bunda ligin yeni futbol katillerinden olmaya aday olan Holmen'in sarı kart görmüş olmasının da payı çok büyük. Herif maç boyunca abartısız 10 faul yaptı. Tamam hareketleri sakatlamaya yönelik değildi ama hakemin de bu oyuncuya bu kadar taviz göstermemesi gerekiyordu.


Ertuğrul hocanın son 20 dakikadaki Sercan-Ozan değişikliği  takıma pozitif etki yarattı. Ekrem karşısında zorlanan Volkan sol kanatta oldukça etkili oldu. Onun getirdiği toplarda pozisyonlar bulduk bulmasına ama bu kez de beceriksizliğimizi kurbanı olduk.

Netice olarak kaybedilen 2 puandan ziyade kazanılan 1 puan olarak bakabiliriz bu maça.
Gaziantepspor maçı lehimize tescil edildidği taktirde yine en yakın rakibimizle aramızdaki puan farkı 5'e çıkacak

Şimdi milli maç arası var..

Sonra da içeride Karabük ile oynayacağız.



Bu arayı iyi değerlendirip Insua ile Nunez'in performanslarını üst seviyeye çekmenin yollarını aramalıyız.

Çünkü U18 milli takımımızın kaptanı Muhammet Demir, Nunez'in bulduğu şansların çok daha fazlasını hakediyor bana göre. Birinin bunu Nunez'in kulağına fısıldaması gerekiyor.

3 Ekim 2010 Pazar

7. Hafta Rakibimiz: İBB





Son mağlubiyetimizi yine bu takım karşısında almıştık..Abdullah Avcı'nın öğrencileri Galatasaray haricindeki tüm takımlara çelme üstüne çelme atıyorlar zaten.

Geçen hafta ilk yarıda 3'lük oldular bu hafta onu telafi etmek isteyeceklerdir. Kontra atak futbolunu ligde en iyi uygulayan takımların başında geliyorlar.Savunma arkasına koşular yapabilen İbrahim Akın, İskender Alın, Ali Güzeldal, Tevfik Köse, Hasan Ali Durtuluk gibi oyunculara sahipler.
Bu oyuncuların hemen hemen hepsinin gol vuruşunun olması da onları özel kılan nedenlerin başında geliyor.Adamlar ilk yakaladıkları pozisyonu gol yapıyorlar, sonra da 11 kişi topun arkasına geçerek savunma yapıyorlar.

O yüzden ki bu takıma karşı ilk golü bulmak önemli ama asıl dikkat edilmesi gereken nokta ilk golü yiyen takım olmamak. Savunma ortasında büyük eksikleri var bugün. Fenerbahçe'de Edu'nun Lugano'nun geldiği günlerden beri hiç bir zaman iki maç üst üste 90 dakika sahada kalmamış olan Can Arat tandemin en banko ismi. Yanında kim oynayacak onu ancak maç saati öğrenebileceğiz. Metin Depe cezalı, Vinicius sakat, Marquinhos'u da gönderdiler sanırım. Ellerinde Konya'nın aforoz ettiği Serhat Akyüz var bir de stoper de oynayabildiği söylenen Marcin Kus ama bu oyuncu ülkemizde henüz bu bölgede oynamamışlığı yok herhalde. Stoper rotasyonunda bizim alt yapı ürünü Mehmet Yılmaz'ı aldılar ama o da ligin ilk 2 haftasında oynadıktan sonra sakatlanmış galiba yine.




Savunmanın kanatlarında sezon başından beri Rızvan ve Ekrem ikilisi kullanılıyor, bizim maçtan önce de herhangi bir değişiklik olmaz kanımca. Ama geçen hafta rezil bir futbol ortaya koyan Rızvan'ın yerine Marcin Kus'a forma verilirse de çok şaşırmam. Marcin de geçen yılki maçta bize ilk golü atan isimdi yanlış hatırlamıyorsam.

Ortasahaya gelince savunmanın önünde Mahmut Tekdemir, sağ içte Holmen, sol içte de Gökhan Süzen'den de yine vazgeçmezler. Holmen hakkında övgü dolu yerli yabancı kaynaklarda bir çok makale okudum, bugün alıcı gözle bir izleriz artık kendisini. Gökhan da Abdullah Avcı'nın Galatasaray'dan öğrencisi. Bu oyuncu aynı zamanda Ekrem'i de yedekleyip ihtiyaç duyulması halinde savunmanın solunda da kullanılabiliyor.

Hücum hattında ise İbrahim'le İskender'in formaları garanti gibi. Son tercih edilen isim son maçlarda hem Tum olmuş ama bugün Tevfik sürprizi ile karşılaşabiliriz. Kontra atak oyununa Tevik daha yatkın bi oyuncu çünkü.

Netice olarak bu takımdan kesinlikle ilk golü yiyen biz olmamalıyız. Kontradan, duran toptan,oyuncularımızın bireysel yetenekleri ile illa ki gol buluruz biz bugün.
Ama oradan 3 puanla evimize dönmek istiyorsak kalemizde kesinlikle salak saçma sürpriz bir gol görmemeliyiz.

1 Ekim 2010 Cuma

Gereksiz Bilgiler # 4


Faruk Gürsoy yani herkesin bildiği adıyla Richard Kingson'un milli takım kariyerinde oynadığı maç sayısı kulüp takımı kariyerindeki maç sayısından fazla ve dünya üzerindeki ilk ve tek profesyonel futbolcu olduğunu,  




Bursaspor'un Şampiyonlar ligindeki tüm planlarını alt üst eden 25 yaşındaki Tino Costa'nın 5 sene öncesine kadar Karayipler'de süper markette reyon görevlisi olarak çalıştığını ve sadece 2 yıllık bir profesyonel geçmişi olduğunu,

Efsanevi golcümüz Okan Yılmaz'ın Bursaspor'dan ayrıldıktan sonraki 6 sezon ve gezdiği 9 kulüpte attığı gol sayısının 14 olduğunu, ve son 5 yıla baktığımızda ise bu sayının  sade ve sadece 6'da kaldığını,

Bilseniz de Olur Bilmeseniz de!

30 Eylül 2010 Perşembe

Niteliksel Farklar

Türkiyede ki rakiplerimizin objektif olmayan eleştirilerini anlayabilirim. Ama kendi içimizden yükselen bu kadar çok çatlak sesin ve şikayetçi yotumların nedenine anlayış gösteremem. Aksine Bucaspor maçıyla ortaya çıkan tribün ilgisizliğini de bu olumsuz fikirlere kapılanların ortalamadaki çokluğuna da bağlayabilirim.

Öncelikle bir futbolsever olarak ardından da bir Türk olarak dün gece sahada ortaya koymuş olduğumuz oyundan ben gayet memnun durumdayım. Gole kadar olan süreçte Rangers takımı öncelikle ev sahibi olmanın avantajıyla oynadı. Hızlı ve atak. Aralarında yaptıkları paslaşmaların bizim gözümüze hoş gelmesinin tek nedeni onların ve kendi liglerindeki rakiplerinin zaten bu kültüre sahip olmalarıydı. İngiltere ve İskoçya Premier liglerinde hangi maçı izlerseniz izleyin zaten futbolun temeli olan pas kültürüne sahiplerdir. Rangers bu sahip olduğu oyun anlayışı ve kültürün gereklerini yaptı sadece. Bunun içinde teknik direktörün ekstra bir taktik vermesine hiç gerek yok. Oyuncular zaten çocukluk yaşlarından itibaren edinmiş oldukları kültürü sahay yansıttılar. Aralarında yaptıkları pas hataları ve bizim çıkmaya çalıştığımız anlarda 5 li defans bloğu ve önlerinde 3 lü defansif orta saha kurgusuyla zaten Bursaspor'dan çekindiklerini belli ettiler. En etkili olmasını bekledikleri Edu'yu bile kullanamadılar. Bu Svensson'un başarısıdır. Yediğimiz gol de Türkiye liginde çok ender görebileceğimiz (İ.B.B. ye karşı Galatasaray olarak oynamıyorsanız) gollerden değildi. Bizim hatamız sonucu, Ivankov, Ali ve Stepanov un anlaşmazlığı sonucu gelen bir goldü. Bunun dışında da bariz bir hatamız olmadı.

Hatamız olmadı ama neyi yapamadık? Defansta oynayan 4 Rangerslı oyuncunun dastoper özelliği olduğunu biliyorduk. Bu nedenle Sercan ve Volkan ile yerden hızlı bir şekilde oynamak doğru bir başlangıçtı. Ozanın artık defansif bir katkısının da olmadığını gördüğümüz için onu yazmak istemiyorum. Batalla'nın ilk dakikalarda kontrollü ve başarlı oyunu umut verirken Ergiç'in her zaman oynadığı ofansif oyununu görememek üzücüydü. Insua'nın oyuna dahil olmasıyla ora sahada üstünlük kurmamız zor olmadı. Insua kendindeki eksiklerin farkına varmış olacak ki daha istekli ve yaratıcı bir oyun sergiledi. Umarım bu istek ve hırsını lig maçlarında da sergileyebilir.

Görmezlikten gelemeyceğimiz gerçekleri tekrar hatırlatmakta fayda var. İstanbul takımlarından birini tutan 15 yaşlarında bir genç Uefa Ligi veya Şampiyonlar ligini ilk kez aklıyla idrak edebilir. Daha yaşlıları ise zaten önceden tecrübe etmiştir. Mevcut yöneticileri ve mevcut bir çok futbolcusu da. En azından takım ismi bu deneyimi yaşadığı için tecrübe eksikliğini konuşmak yanlış olur. Ama kendimize baktığımız zaman bizim taraftarımızda 7 den 70 e ilk kez Şampiyonlar ligi gördük. Yöneticilerimizin hepsi ilk defa böyle bir tecrübe gördü. Basın mensupları ilk kez böyle bir tecrübe gördü. Sadece Ertuğrul Sağlam ve bazı oyuncularımızın bu ligte tecrübeleri var. Ama onlar da başka takımlarda. Ertuğrul Sağlamın Şampiyonlar ligi tecrübesinde elinde başka bir malzeme vardı şimdi bambaşka bir malzeme var. Onun eski takımı 8-9 kere şampiyon olmuşken Bursaspor ilk şampiyonluğunu onunla yaşadı. Ali Tandoğan tecrübe kazanırken önünde ve yanında bambaşka isimler vardı. Ergiç tecrübe ederken bize göre daha tecrübeli ve Avrupai bir takımla oynadı.

Her ne kadar Sercan, Volkan ve Ozan ilk kez bu ligte oynuyorlarsa Insua, Nunez ve Batalla da bu ligte ilk kez oynuyor. Batalla'nın geçen sene ki ilk yarı performansı ile Insua ve Nunez'in şimdi ki performanslarını kıyaslayamayacak kadar dar kafalı yazılar yazanlar var. Yorum yapanlar saymıyorum. Tüm bunlara rağmen Rangers'ın bizden ne kadar çekindiğini hiç kimse göremiyor mu? 55. dakika sonrası kurduğumuz baskı da defans oyuncularının düşünmeden topu nasıl taca attıklarını kimse görmedi mi?

Ülkemizdeki toplumsal bozukluklardan dolayı başkalarının bel altı vurmalarını anlayışla karşılayabilirim. Ama yerel bazda daha yapıcı, daha destekçi olmamız gerektiğini unutmamız lazım. Biz son şampiyon olarak Türkiye ligine başladık. Şampiyonlar liginin son şampiyonu olarak değil. Defansif olarak yeni bir takımız. Orta saha ve forvette ise yeni isimler için biraz daha ihtiyacımız var. Biz Türkiye liginde Avrupai oynamayan rakiplere göre oynuyoruz ama dün gece ne kadar da güzel Premir Lig ekibi olabileceğimizi gösterdik. Kaldı ki Rangers bugün Türkiye'de şampiyonluğa oynayan bir klüp olamaz bile.

Biz bu ligte, resimdeki çocuk gibiyiz. Acemi ama istekli. İlerleyen maçlarda herşey daha güzel olacak. Benim hiç bir şüphem yok.
Artık düşünmemiz gereken maç Belediye maçı. Abdullah Avcı yine Galatasaraylılığını konuşturdu geçen hafta. Samimiyetine hiç bir şekilde inanmıyorum. Ama kıskançlığının üst düzeyde olduğuna eminim. Bize karşı takımını olağanüstü şekilde dolduracağına da eminim. İster istemez bizim takımımızda da üzüntü mutlaka olacaktır. Umarım yanılırım. 

FC Rangers:1 Bursasporumuz:0






İlginç bir maç oldu..

Rangers istediğni aldı..

Daha doğrusu iki taraf da istediğini aldı..

Ertuğrul hocanın, Volkan Şen'in maç sonu röportajlarını izledim de gayet memnun gibiydiler sonuçtan. Yüzde 58'lik topla oynama oranı bile yetti yani bize.

Maça yine iyi başlar gibi olduk.
Rangers'ın basit top kayıplarını gördükçe de "Olacak galiba" demeye başladık inceden inceden. Adamların en tehlikeli olduğu zaman dilimi olarak gösterilen ilk 15 dakikayı atlatınca umutlarımız daha da artar gibi oldu.

Gaza gelip "Bu Rangers bize duran toplar dışında gol mol atamaz atamaz" gibi iddialı bir cümle kurduğuma da bin pişman oldum.
Ali..İvankov..Stepanov..
Üçü birden uyuyunca Naismitih denen kurnaz herif cezamızı keserken, benim de lafı dolduruverdi ağzıma.

Adamlar 5 stoper özellikli savunma hattı, 3 defansif özellikleri ağır basan orta saha ile oynadıkları anda bu kadar kolay gol buldular ya..
Daha ne istesinler ki..
Golden sonra maçın 1-0'a kilitleneceği çok belliydi zaten.
Heriflere kapanınca Old Trafford'da Manchester United'ın gol atamadığı düşününce de futbolcularımıza pek fazla kızmanın yersiz olduğunu görebiliyor insan.

Biz ikinci yarı baskılı oynar gibi göründük ama bu zaten rakibin isteğiyle gerçekleşti..
Bizim becerdiğimiz bir olay yok yani ortada..

Maçla ilgili kafamı akşamdan beri en çok kurcalayan olay da şu oldu:

Rangers savunma göbeğinde üç 1.90'lık uzun ile oynarken biz nasıl olur da biz 1.80'lik Sercan'ı devamlı yüksek toplarla buluşturma derdine düştük anlamak gerçekten çok güç.
Öyle oynayacaksak keşke Turgay'ı kullansaydık en önde..
Ya da oyuncularımız (özellikle Volkan Şen) biraz saksıyı çalıştırsaydılar da topları daha dışarıya ceza yayı civarlarına falan çıkarmayı tercih etseydiler keşke.
Göbekten gelen oyuncularımız şut fırsatı bulabilirlerdi belki.

Matematiksel olarak şansımız devam ediyor ama biraz da gerçekçi olmak lazım..İki maç ardı ardına Manchester United ile oynayacağız şimdi..O maçları minimum hasarla atlatıp tüm konsantrasyonumuzu lige çevirmeliyiz artık. Ligde yakaladığımız avantajı iyi kullanıp seneye de burda olabilmek çok daha önemli gözüküyor burdan bakıldığında.
Bu sene şampiyonlar liginden tek kazancımız tecrübe olacak gibi..Bu tecrübeleri lige de yansıtarak futbolumuzun üstüne koymamız gerekiyor.
Görüyoruz işte el oğlu hata affetmiyor.
Daha olgun, daha kendini bilen bir Bursaspor 2-3 üst düzey takviye ile bambaşka bir takım olacaktır önümüzdeki yıl.  Çok canlar yakacaktır, bunu da herkes göreck.

Moral bozmaya gerek yok..
Abdullah Avcı ve öğrencilerinden geçen yılın intikamını almak için Ali Sami Yen'e en az 10 bin kişi akmak gerek.
İyi günde olduğu gibi kötü günlerinde de bu futbolcuların arkasında olduğumuz hissettirmek gerek.










**Buarada yukarıdaki fotoğrafta Nunez'in göbeğe dikkat (!)

29 Eylül 2010 Çarşamba

ŞL 2.Rakibimiz: FC Rangers


Şampiyonların liginde bugün İskoçya'nın Celtic ile birlikte kupalara ambargo koyan ekibi Glasgow Rangers ile deplasmanda oynayacağız..
Gerek Tugay Kerimoğlu'nun eski takımı olmasından gerekse Türk takımları ile Şampiyonlar liginde sık sık karşı karşıya gelmesinden dolayı Glasgow Rangers isim olarak Türk futbolseverler tarafından bilinen bir takım..

Rangers'ı geçen yıl sadece 1 kere Celtic derbisinde izlemeye niyetlendim ama iki taraf da önce gol yememeyi düşününce pek fazla zevk alamamıştım maçtan, sıkılıp kapatmıştım. Pek fazla gözüme çarpan bir futbolcu da hatırlamıyorum açıkçası.
Ligin diğer takımlarıyla oynadıkları maçların yüzde 90'ını güle oynaya kazandıkları için pek de izlenebilirliği olmuyor İskoçya Premier Ligi'nin.
O nedenle de rakip hakkında tek tek futbolcular hakkında inceleme yazısı yazmak çok da kolay bir iş değil..
Zaten Rangers yıllardır aynı Rangers..
Oyuncular yıldan yıla değişiyor belki ama futbolları 3 aşağı 5 yukarı hep aynı kalıyor.
Her sene İskoçya'da ilk ikide..
Her sene şampiyonlar liginde grup ikinciliği kovalıyorlar..
Gerçi geçen yıl Devler Ligi onlar için pek de iç açıcı geçmedi ama onu da bu sezon telafi etme peşindeler.
Manchester deplasmanında aldıkları bir puan da onların ilerisi için daha net planlar yapmalarını sağladı diyebiliriz.

Tabi bize karşı Manu deplasmanındaki defansif futbolun dışına çıkarak kendi liglerinde yapmaya alışık oldukları gibi önce hücumu düşüneceklerdir muhtemelen.
Herifler ilk maça resmen 5 stoper 3 de ön libero ile çıkmışlar. 5 stoper diyorum çünkü normalde kullandıkları bekler de stoper de oynayabilen, fizikli oyuncular.
Düşünün işte savunma rotasyonunda en kısa oyuncularının boyu 1.85, çoğu da 1.90 civarı.
Bu savunmacıların en büyük dezavantajı ise bizim Volkan gibi Sercan gibi süratli, geniş alanda etkili oyuncular karşısında bellerinin kolay dönmemesi olacaktır diye tahmin ediyorum.
Valencia'lı Mathieu karşısında bile bu kadar etkili olabilen Volkan Şen, Bosnalı Papac karşısında da farkını hissettirecektir.

Geçtiğimiz hafta sonu Aberdeen karşısına klasik 4-4-2 ile çıkmışlar..
Bize karşı da yüksek aynı saha içi diziliş ve oyun anlayışı ile maça başlayacaklardır diye tahmin ediyorum.
Her ne kadar hocaları kolay maç olmayacığını dillendirse de bizim maçın karşısına 3 puanı daha gruplar belli olduğundan yazıp, Valencia maçının ardından da tikini atmıştır bile.
O yüzden de maça taraftar desteğini de arkalarına alarak çok baskılı başlayacaklarını tahmin ediyorum.
Valencia'nın izinden giderek bol bol şut deneyip, ilk 15 dakikada ipimizi çekmek isteyeceklerdir.
Boy ortalaması bakımından da bizden üstün olduklarından tehlikeli bölgede rakibe duran top fırsatı vermememiz gerekiyor.
Çok kolay faul alabilen Vladimir Weiss de dikkat etmemiz gereken oyunculardan.
Rakibin Miller'den sonra en tehlikeli silahı diyebiliriz onun için.
Her iki kanatta da oynayabilen müthiş hızlı bir adam. En önemli özelliği ise rakip yarı alanın neresinde olursa olsun topla buluştuğu gibi önce kaleyi düşünmesi..
Ayrıca dikine çalım atabilme yeteneği ile de savunmaları delici özelliğe sahip bir oyuncu.

Miller'ın da en tehlikeli özellikleri olarak da savunma arkasına yaptığı sinsi koşular, cezasahası içerisindeki mükemmel pozisyon alabilme yeteneği ve etkili sağ ayak plaseleri söylenebilir. Herif zaten bu sezon ligde oynadığı 6 maçta 10 gol atmış.
Bir de hücum hattında İskoçlar'ın gelecek adına umut bağladığı isimlerden Naismith var..
O da hücum hattının her bölgesinde oynayabilen teknik kapasitesi yüksek bir oyuncu. Çok hızlı olmamasına karşı adam eksiltmede kesinlikle zorlanmıyor.
Ayrıca İskoçya milli takımında da tercih edilmeye başlanmış son zamanlarda. Eylül ayında ilk maçta 90, ikinci maçta da sonradan oyuna girerek 25-30 dakika süre almış.
Bu adamın şutlarına da dikkat etmemiz gerekiyor..Bütün planları alt üst eden bir Tino Costa golü daha yememiz hiç de iyi olmaz.
Bize karşı Weiss'i sol kanatta, Naismith'i de sağ kanatta görmemiz ihtimaller arasında yüksek olanı.
İleri'de Miller'ın yanında Jelavic oynuyor ligde ama oyuncu eski takımında Avrupa kupasında forma giydiği için bize karşı oynayamayabilir.
Manchester United maçının 18'inde de göremedim ismini.
O oynamayacaksa da Miller'in yanına ya da 1.93'lük Lafferty monte edilir ya da, Neismeith Miller'e yakın düşünülüp sağ kanada orta saha özellikli başka bir oyuncu monte edilir.
Jelavic demişken o da kaleye sırtı dönük oynayabilen, 1.88'lik  bir adam. Ama kesinlikle statik bir santrafor değil. Koşuyor, mücadele ediyor, pozisyon arıyor.
Kafa vuruşları da çok sert ve isabetli. Ayak içi plaseleri de mükemmele yakın.
 Geçtiğimiz yıl Rapid Wien'de sezonu 51 maçta 32 gol ve 12 asistle tamamlamış. UEFA liginde Celtic aynı grupta mücadele etmişler ve bu oyuncu Rangers'ın ezeli rakibine iki maçta 3 gol atma başarısı göstermiş.
Bu attığı goller de ona Rangers kapılarını açmış gibi görünüyor.

Netice olarak öncelikle Rangers deplasmanında ilk maçtaki şaşkınlığı üzerimizden atmamız gerekiyor.
Oyuncularımız da çok fazla bireyselliğe kaçmadan önce takım oyuncusu olduklarını tekrar hatırlamaları, terlerinin son damlasına kadar sahada mücadele etmelerini istiyoruz.
Skor çok fazla önemli değil bizim için ama o staddan başları dik ayrılsınlar yeter bize.
Orası Avrupa biliyoruz ama bu timsah yürüyüşünün orda devam etmemesi için de herhangi bir neden göremiyorum.
Onlar inansınlar yeter ki.
Bizim desteğimizi her zaman arkalarında hissetsinler, gerisi gelecektir.

25 Eylül 2010 Cumartesi

Tanımayanlar İçin: Yavuz Özkan

Bursasporumuz:1 Bucaspor:0



Ertuğrul Hocanın 7'li rotasyonunu görünce ufak çaplı bir şok yaşadım, kalede İvankov'un olmamasından mıdır, sağ kanatta en güvendiğimiz isim olan Volkan'ın yokluğundan mıdır nedir dün sahaya çıkan oyuncular 2.değil 3.takımımızmış gibi geldi. Maçtan önce milletin rahatlığını gördükçe içim daraldı zaten, bir de hocadaki bu rahatlığı görünce daha bir stres oldum. Tamam bir kaç değişiklik bekliyordum ama bu kadarını da hiç ummamıştım. Ertuğrul Sağlam'ın Buca'yı bu kadar küçümseyeceği aklımın ucuna gelmezdi.

Teknik ekip rakibi iyi analiz etmiş ve gol kısırlığını çok iyi görmüş olmalı ki kalede bile bizim paslanmış Yavuz oynadı. Bazıları hocayı çok eleştirmiş bu konuda ama son 5 yılda sadece 2 maça çıkmış bir adamın illa bir gün oynaması gerekiyor, İvankov'un sakatlanmasını falan beklememek lazım, zaten ligde kalemize top gelmiyor ki kaç maçtır.


Yavuz da değişik bir adam, mesela geçen yıl Denizlispor maçı oynayacaktı deplasmanda "aynı zamanda da doğup büyüdüğü topraklarda"  bizim bu Yavuz da son 5 senede takımda ama henüz hiç bir resmi maçta forma giymişliği yok, Bursa'dan hareket etmeden önce BS TV muhabiri buna maçla ilgili görüşlerini, ilk defa sıranın ona geldiğini, heyecanlı olup olmadığını, taraftarlara mesajını falan sordu, herifin verdiği cevap aynen şu: "Herkes rahat olsun yaa.. İvankov ne yapıyosa biz de aynını yapcaz..Kimse dert etmesin.."

Dün Yavuz'un bu rahatlığı neredeyse yakıyordu valla başımızı, ulan orda o adama çalım mı atılır arkadaş..Tamam İvankov Arda'ya yaptı benzerini ama Arda'nın bacak boyu 1 metre, o senin çalım atmaya çalıştığım hedefin bacak boyu 1.30.

Maça gelecek olursak kalitesinin çok fazla üst seviyelerde olduğunu söylemek mümkün değil. Duran toptan erken bir gol bulduk, sonra üstüne yatalım bari dedik, Buca de ee yatın bari bizim sizi yenmeye pek niyetimiz yok diyince maç da öyle bitiverdi işte.
Hoca ikinci yarıda boş alanlar bulabileceğimizi düşünerek Sercan'ı sürdü oyuna, iyi sinyaller vermesine karşın savunması pek olmayan Steinert'in yerine de Buca'nın sol kanat etkinliğini de düşünerek Ali'nin önüne fiziği çok iyi olan Turgay'ı çekti. Nunez'in yerine de Sercan'ı daha iyi besleyeceğini düşndüğü İnsua'yı alarak 4-4-1-1'e döndü. Hocanın plan tuttu tutmasına da yakaladığımız pozisyonları gol yapamadık bir türlü.
Sercan yakaladığı ilk pozisyonda vuruş açısı çok müsait olmasına rağmen Insua'yı düşündü, rakip savunmacılar pasın yerine ulaşmasına izin vermedi..
İkinci pozisyonda pek fazla gol şansı olmamasına rağmen bir önceki pozisyonunun etkisinde kalarak kaleye vurdu bu kez top kaleciden döndü.
Üçüncü de ise Sercan sonunda doğru tercih yaptı dediğimiz anda bu kez de Insua topa çok kötü vurunca güzelim pozisyon heba oldu.


Savunmada Ömer çok özveriliydi yine, İbrahim de ligin tartışmasız en çabuk savunmacısı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ali Tandoğan da her zamanki gibiydi işte. İnşallah Glasgow'da da saçlarını "Aynalı Tahir" modeli taramaz da sadece futbolunu düşünen bir Ali görürüz sahada.

Ozan İpek eski takımına karşı mücadele etti ilk defa. Gerçi onunla beraber oynayan arkadaşlarının hemen hemen hepsi üst üste iki sene şampiyon olmarının ödülü olarak kovuldular ya neyse. Ozan çok eleştiriliyor ama önünde o olmasa Vederson'un hali ne olacak merak ediyorum. Aslında ben bu maçta Ozan'ın dinendirilip o kanadın Keçeli-Vederson ikilisine teslim edileceğini düşünüyordum ama Ertuğrul Sağlam bir kez daha gösterdi ki Ozan'dan vazgeçmeyecek. (ben böyle dedim ya şimdi Glasgow'da kesik yer Ozan :))

Steinert takıma ve ligde oynanan futbola alıştıkça daha faydalı olacaktır bundan şüphem yok.
Bekir Ozan haftalardır 18'e bile giremiyordu ama dün 90 dakika kendisine her zaman güvenilebileceğini bir kez daha gösterdi. Belki de çarşamba günü Svensson'un partneri bu oyuncu olur.

Adamım Hüseyin'in gol atması acayip mutlu etti beni. Zaten herkes Hüseyin'in öyle bir gol atacağını ve tarihe geçeceğini konuşup duruyordu geçen seneden beri. Herif durdu durdu bizim iç sahadaki 1000.golümüzü atarak tarihe geçti :)

Nunez de Bursa'nın İskender'i ile çok fazla haşır neşir oluyor gibi, kaçırdığı idman da yokmuş ama bu adam gittikçe şişiyor gibi gelmeye başladı gözüme. Zayıflarsa takıma mutlaka katkı koyacaktır, kumaşı çok kaliteli çünkü.

Her ne kadar final tercihlerinde çok başarılı olmasa da Sercan dün resital sundu herkese, rakiplerin gözü oldukça korkmuştur bu oyuncudan. Onun için övgü dolu sözlerimi Glasgow maçına saklıyorum :)

Sonuç olarak Gaziantepspor maçını da sayarsak 6'da 6'da gidiyoruz ligde. Önümüzdeki hafta belalımız İBB ile oynayacağız. Şuanki puan tablosunda en yakın rakibimizle aramızdaki puan farkı sade ve sadece 8..
Şenol Güneş'ten başka bizi şampiyonluk adayı olarak dillendiren yok henüz. Bu görmezlikten gelme ne kadar devam edecek çok merak ediyorum.
Biz böyle gidelim de varsın onlar görmesin bizi.

24 Eylül 2010 Cuma

Kıskançlığın dayanılmaz hafifliği


İşsiz kalmak çok kötü. Allah kimseyi bu tip şeylerle terbiye etmesin. Bende ülkemiz koşulları gereği yaklaşık 1.5 aydır evden pek çıkmıyorum Bursaspor maçları haricinde. Evde olduğum zamanlarda da bilgisayar başından kalkabildiğim zamanlarda da geç kaldığım kitabı, Simon Kuper'in "Futbol Asla Sadece Futbol Değildir" i okuyorum. Ve tabii ki Ntvspor. Son zamanlarda Ntvspor'a bu kadar takmamın nedeni hem bu evde geçirdiğim zamanlar hem de Ntvspor'da ki görülen bariz kalite kaybı...

Kalite nedir? Bir mühendislik yaklaşımıyla; kalite, müşterinin istemediği hiçbir şeyin ürettiğiniz ürüne katılmamasıdır. Bir televizyon kanalının müşterisi elbette sıcak parasıyla reklam verenlerdir ama reklamı izlemesi istenenler? 

Ercan Taner, benim jenerasyonumda özellikle Cine-5 yıllarındaki efsanevi maç anlatımlarıyla hafızamıza kazınmıştı. Bir dönem Show Tv içerisinde unutuluyor derken Ntv Spor'a geçmesiyle gönüllere bayram ettirmişti. 
Güntekin Onay, Star Tv de fosilleşmiş yorumcular arasında eriyip gidecek derken futbol bilgisi, görgüsü ve kültürünü fosillere yem ettirmeden yaptığı transfer ile kadronun ne kadar güzelleşeceğini ilerleyen zamanlarda çok daha mükemmel işlere NtvSpor'da imza atacağını bekliyorduk, haksız değildik de.
Ersin Düzen, hayal meyal Kral tv de Vj lik yaptığını hatırlıyorum, sonrasında Televole sunuculuğu, Telegol ve Şampiyonlar Ligi maçları sunuculu, atv de Santra derken Ntv ye geçti o da . Kalitesinden şahsen şüphem yok. Diğer isimlerin yanına o da çok yakıştı.
Burcu Esmersoy, mankendi, Türkiye güzeli seçildi Hıncal Uluç'un sekreterliği, Cnn Turk spor servisi, formula 1 ve o da sonunda Ntv. Bayanların sporun içinde olduğunda ortaya çıkan şeylerin ne kadar da güzel olduğunun başka bir göstergesi. Rıdvan Dilmen, Fuat Akdağ ve Mehmet Demirkol'u da unutmayalım.

Bu kadroyu neden saydım, futbolun ve sporun fosil beyinliler haricinde de daha güzel konuşabileceği, öncelikle daha medeni ardından daha kültürlü insanları dinlemek ve takip etmenin, sporu ve futbolu bizim kadar seven insanları izlemenin, bizimle aynı dili konuşan insanları dinlemenin vereceği tatmin duygusunu düşünerek sevinmiştik tabii.Ya da en azından ben, bu kadar kurduğum için kendimi ben öyle düşündüm.

Sergen Yalçın ve Mustafa Doğan'ın da katılmasıyla ekip tamamlandı tabii ki. Yeni emekli olmuş birer futbolcu kadroya eklenmezse olmazdı zaten. Mustafa Doğan klasik bir gurbetçi, Sergense bu ülkeye gelmiş en yetenekli ayaklardan bir tanesi. Benim takımımda oynamadığı için benim pek umurumda değildi. Ama o zamanların milli takımında izlemeden geçmezdim. Şampiyon olmuş 4 klüpte de oynayan tek isimdi. Sonra Siirtsporu ve Ankara maceralarını da unutmayalım. Benim mezun olmama yakın Eskişehirspor'a geldi. Zaten son durak orası oldu. Ver elini Ntvspor.

Bazı insanlar komple ego olarak doğuyolar maalesef. Az önce ismini anmadığım fosiller mesela. Zamanında kazandıkları şampiyonluklarla övünür başkasını dinlemezler. Onların zamanında taş devri futbolu varken artık onların zamanları olmadığını anlayamazalar mesela. Çapları dardır. Kendilerini küçük dağların yaratıcısı olarak görürler. Neslin son dönem temsilcisi de Sergen. Bursaspor şampiyonlar ligini de alsa, süper kupayı da alsa hazmedemeyecektir Bursasporun şampiyonluğunu. Hangi program denk gelsem, "Bursaspor yetersiz, kadrosu kısıtlı imkanları kısıtlı." İzlediği maçtan, herkesin ak dediğine o kara diyorsa şayet onun özel bir kastı olduğu açıkça anlaşılır. Bursaspor - Valencia maçı öncesi "Bursaspor bu ligin takımı olamaz. Bursaspor kısıtlı imkanlarıyla Türkiye'yi temsil edemez, Bursaspor bu ligte sıfır çekebilir, 3.lük onlar için hayal..." yazdıkça hatırlıyorum, hatırladıkça midem bulanıyor...

Lisede ki edebiyat hocamın bir lafı vardı; "2 tip oyuncu var, birisi allah vergisi yeteneğiyle oynayan bir taneside kısıtlı yeteneğini çalıştırarak üst düzeye çıkaran. Bak Sergene yatıyor, yatıyor, geziyor tozuyor koşmuyor oynamıyor çıkıp 1 pas 1 frikik ondan sonra adam oluyor..." Allah vergisi yeteneğine diyeceğim yok. Yorumculuk senin neyine be arkadaş? Bir Beşiktaş mutlu edemedi seni bir Bursaspor. Allah bir de ağız vermiş konuşuyor. Bir de kamera koymuşlar karşısına birileri, konuşuyor. Aklında ölçmeden biçmeden konuşuyor. O kulaklarına rağmen ağzından çıkanı kulağı duymuyor. "Futbolcunun gece hayatı" diye program yapılıyor, magazinci susuyor bu konuşuyor. İddaa programı yapılıyor bu konuşuyor. "Bursasporun Bucasporu yenmesi çok zor" diye konuşuyor. Konuştukça konuşuyor. Desteksiz konuşuyor. Ben kanalı değiştiriyorum o hala konuşuyor.

Yorumculuk namına Sergen Yalçın hangi izleyicinin beğenisini kazanmıştır? Konuşuyor ama boş konuşuyor, kulak tırmalıyor. Eskiden de böyleydi bu. 5 kişi etrafını sarar o bi şekilde çıkardı aralarından. Allah vergisi kısım burada işliyor işte. Bugün 5 kişiyle bir araya gelse adam gibi bir konu konuşamıyor, 2 lafın belini kıramıyor, yine topu saklıyor, oyunu kirletiyor...

23 Eylül 2010 Perşembe

6.Hafta Rakibimiz: Bucaspor





Ligin yeni takımlarından Bucaspor "Geldikleri Gibi Gidenler"den olmayacak gibi gözüküyor.  Beş maçta toplanan 5 puan yeni kurulan bir takım için hiç de kötü bir performans değil.

Transferde de adeta şov yaptılar. 20'ye yakın oyuncu aldılar. Kaliteli, kendilerini kanıtlamış yabancı oyuncular getirdiler. Eski Fenerbahçeli, Galatasaraylı Tomas, Manchester görmüş Manucho, şampiyonlar ligi finali oynamış orta alan oyuncusu Leko, La Liga'nın tozunu tutmuş pivot santrafor Dady, Belçika'da şampiyonluk yaşamış Mulemo, uzun yıllar Portekiz liginde oynamasının yanında Romanya ve İran tecrübeleri bulunan çılgın kaleci Carlos, Metz'li siyahi forvet Mendy, Lille altyapısında yetişmiş, Belçika liginin tanınmış oyuncularından kabul edilen Dahmane..

Yerli oyuncu tercihlerinde de yine aynı şekilde tecrübeli isimleri tercih ettiler. Sivas'ta şampiyonluk mücadelesi vermiş defansif ortasaha İbrahim ve kanat oyuncusu Musa, Kocaeli, Galatasaray, Ankaraspor ve Antalya'da çok tartışılsa da sürekli tercih edilen solbek-stoper Orhan Ak, Kayseri ve Ankaragücünde hem sağ bek hem de stoperde bulduğu şansları hep iyi kullanmış olan Koray Çölgeçen, ligin gediklisi ortasaha oyuncusu Ragıp, hep olacak denilen ama ama bir türlü beklenen patlamayı yapamamış olan Bursalı oyuncular santrafor Emre Aktaş ve stoper Ediz Bahtiyaroğlu Buca'nın transferlerinden göze batanları.


Bülent Uygun da bu toplama takımı kısa sürede gerçek takım yapmayı başardı. Her ne kadar aşırı egosu yüzünden zaman zaman insanı isyan ettirse de yaptığı işe kimsenin söz söylemeye hakkı yoktur bana göre.

Takımı 4-1-4-1'den zaman zaman 4-3-3 gibi bir düzenle sahaya sürüyor Bülent Hoca. Savunmada Koray-Orhan-Tomas-Mulemo 4'lüsünden kolay kolay vazgeçmeyecek gibi görünüyor. Bu 4 adam da özellik olarak birbirlerini mükemmel dengeliyorlar. Çıkan sol bek Mulemo, stoper kökenli hücumu çok fazla olmayan Koray. Teknik, soğukkanlı, lider özellikli, pozisyon bilgisi müthiş Tomas ve gözü kara, kazma ama çabuk partneri Orhan Ak.


Orta alanın kanatlarında savunmacı bek olan Koray'ın önünde Metz'de genelde öndeki ikilide tercih edilen Mendy, solda ise hücumcu Mulemo'nun önünde bek oynamışlığı da olan Erkan Taşkıran tercih ediliyor.

Orta sahanın göbeğinde ise Ragıp-İbrahim-Leko'dan oluşan 3'lü kullanılıyor.. İbrahim genelde savunmanın önünde önlibero gibi görevlendirilse de oyunun gidişatına göre Ragıp'la yer değiştiriyorlar ya da Ragıp İbrahim'in yanına geçip Leko biraz daha öne kaydırılıyor.

İleride ise Manucho tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Uzun boyuna rağmen hiç de ağır bir adam değil, son vuruşu, tekniği de  fena sayılmaz, hatta ligimizin standart golcülerine göre çok da ileride diyebiliriz.

Bucaspor takımı için lig sonu sıralaması 8-12 arasında bir şeyler olur diye tahmin ediyorum..Ki bu tarihinde ilk defa süperlige çıkmış küçük bir ilçe takımı için mükemmel bir derece diyebiliriz.
Tabi yönetimsel sorunlar da yaşamamaları gerekiyor.
Maddi olarak da sorun yaşamaları onlar için hiç de iyi olmaz. İkinci devrede maçlarını kendi sahalarında oynayacak olmaları da onlar için ekstra katkı sağlayacaktır.

İmparatordan İnciler





Bursasporumuz'un efsane ismi Nejat Bijediç Bursa'nın yerel gazetesi olan Olay'daki köşesinde Bursaspor'un son durumuyla ilgili çok güzel bir yazı yazmış. Ben de bu yazıdan derlemeler yapıp burada paylaşmak istedim. İşte İmparatorun kaleminden dökülen inciler:

VALENCİA

Maçtan 2 hafta önceki yazımda belirttiğim öngörülerin hemen hemen hepsinin gerçekleşmiş olması beni çok üzdü.


*Savunma tandemindeki Ömer-Stepanov'un ikisinin de kaliteli oyuncular olduğunu ama birarada oynamalarının hızlı hücum elemanlarına karşı takımımızın sıkıntı yaratacağını düşünüyordum, ki bunun nasıl gerçekleştiğine hepimiz şahit olduk.

*Sol kanatta Vederson-Ozan ikilisinin uyumsuzluğunun ileride takıma zarar vereceğini söylemiştim, bunun ne kadar doğru olduğunu Valencia'nın bütün ataklarını burdan gerçekleştirip, bizim ise sol kanadı hiç kullanamamış olmamız bunu açıkça gösterdi bizlere.


*Bunların yanında önliberoda Hüseyin'in yetersiz kalabileceğinden bahsetmiştim, gerçi bu bölgeye transferin son gününde Svensson takviyesi yapıldı ama onun da arkadaşlarını tanıması, takımın oyun sistemine uyum sağlaması biraz zaman alabilir.


SERCAN

Son vuruşlarda sıkıntısı olsa da Sercan takım için çok önemli bir oyuncu. O oynadığı zaman takımı ileriye taşıyor, pozisyona sokuyor, gole yaklaştırıyor.Ancak o oyunda yokken Bursaspor pozisyona girmede çok zorlanıyor.


BUCASPOR

Güzel bir maç olacağından kimsenin şüphesi yok, Bucaspor çok diri bir takım. Ama Bülent Uygun'un öğrencileri için gol yollarında biraz etkisiz diyebiliriz. Rakibe saygımız sonsuz ama Bursaspor'un bu maçı da alarak 6'da 6 yapacağına yürekten inanıyorum.


GLASGOW RANGERS


Tipik İngiliz futbolunu en iyi uygulayan takımlardan diyebilirz onlar için. Bu açıdan hava hakimiyeti iyi iki oyuncu olan Ömer-Stepanov ikilisini orada beraber izleyebiliriz. Hızlı hücum oyuncularımızla da gol bulabiliriz. Sonuçta Avrupa takımları Uzaydan gelmediler. Takıma sonuna kadar güvenmeli, üzerimizdeki olumsuz havayı dağıtıp daha fazla pozistif olmalıyız. Geçen yıl bir devrimi başaran Ertuğrul Sağlam'ın öğrencileri kendilerine güvenilmeyi sonuna kadar hakediyorlar.



21 Eylül 2010 Salı

5x5

Bir futbol maçı düşünelim.Bu maçtan önce,iki takım taraftarları ve yöneticileri birlikte yemek yesin,ev sahibi ekibin taraftarları konuk ekibin Başkan'ına baklava ikram etsin.Bu maç başlarken,iki takımın futbolcuları,el ele verip bütün stadı turlasın.Maç değil bir atışma,bir küfür bile olmadan devam etsin.Sahada futbolcular son derece fair-play ruhuyla hareket etsin.Maçta tartışılmayacak bir gol olsun.Lakin saha karışsın,tribünlerden maddeler yağsın,hakemin kafası yarılsın ve maç iptal olsun.İşte böyle bir maçın sıcaklığıyla kaleme alıyorum yazımı.Maçın ertelenişinin üzerinden az bir süre(3 saat) geçti.Muhtemelen maç hükmen bizim lehimize sonuçlandırılacak.Doğru olan ve kurallarda yazan da bu.Fakat bu bizi hiç ama hiç mutlu etmeyecek.En yakın rakibimize 5 puan fark atmış olacağız,lakin gerçekten keyfimiz kaçtı.Tadı tuzu kalmadı,bu farkın.Böyle bir şey kesinlikle istememiştik.Geçen sene de aynı olay yine bizi bulmuştu.Bir çok kişi Bursaspor haksız 3 puanını kazandı demişti.Biliyorum yine aynı cümleleri sarf edecekler.Bizim başarımıza gölge düşürecekler.Misafirperver Gaziantep şehri,kurban edilecek,göz göre göre.İki kendini bilmez adam(!) sayesinde..Her sonuç olurdu da,böyle bir olayla bitmemeliydi bu dostluk havasındaki maç.Hiçbirşey olmayan,gerilimi sıfır bir maçta,bu olayların gerçekleşmesi gerçekten tuhaf,inandırıcı değil.Futbol asla sadece futbol değildir derken bunu kastetmemiştik kesinlikle.Futbol'un her sınıftan insanı bir araya getiren,birleştirici bir oyun olduğunu düşünmüştük.Bizler futbol'u bundan sevmiştik.Bir delinin taş atıp 40 akıllının çıkaramadığı olaylardan sıkıldık.Bu olaylar artık kabak tadı veriyor.Keyfimiz kaçıyor.Ertuğrul Sağlam ve öğrencilerinin bitmek bilmeyen onur'lu Timsah Yürüyüşü'ne gölge düşüyor..Bu iki oldu.İkisi de bizi buldu.
Ama bu sayede Bursaspor düşmanlarını,çekemeyenleri tekrardan görmüş olduk.
Antep ise,geçen sene Bursaspor'un yanında olup,terör örgütüne karşı durduğu dik durmanın cezasını çekecek maalesef.
Ama şu Buca maçını ben Antep'e itaf edicem.
Baba memleketi diye değil.Gönülden öpüyorum Gazi Antep'i.
Adamlar daha nasıl misafirperver olsunlar.Nerden geldiği belli olmayan bir dangalaktan sebep Antep'e hakaret edenler,o dangalağın tuzağına düşen sazan konumundadır.
Yolumuza devam ediyoruz.
Şampiyonluk totem'imizin bir bölümünü de gerçekleştirmiş olduk.
Kıskananlar Çatlasın..
Cuma gecesi en yakın rakibimize 8 puanı takıp,Rangers'a konsantre olacağız.
Allah razı olsun çocuklar,çocuklarımıza anlatacağımız kahramanlar..
Herhangi biriniz dünyaya bedelsiniz.

Tatiiilll..






Yazık oldu gerçekten..

Uzaklardan golün sevincini yaşadığımız dakikalarda maçın tatil olması sürpriz oldu benim adıma..Pek bir şey anlayamadım maç esnasında..

Ama hakemin kafasına çakmak gelmiş, sonradan haber aldık.

Maçın sonucu büyük ihtimal lehimize sonuçlanacak ama şahsım adıma vicdanımın pek de rahat olduğu söylenemez. Diyarbakır'da yaşınanlarla bugünki olayları bir tutmak ise aptallıktan başka bir şey değildir kanımca. Orada toplu halde gerçekleştirilen bir terör eylemi vardı, Antep'te ise bir kaç kendini bilmezin gerçekleştirdiği salak saçma bir olay.

Tribünden o çakmak-taş her neyse cismi atan herif cezasız kalıyorsa bu daha büyük bir saçmalıktır zaten..Bu tür olayları bireysel cezalarsa çözebilirsiniz ancak..Mesela o cismi atan kendini bilmez bir Bursaspor taraftarı olan ben de olabilirdim yani..Antepli kardeşlerimizin arasına girip, pekala hakemin kafasını da yarabilirdim. Burda yine sorumlu Gaziantespor kulübü mü olacaktı? Çok saçma gerçekten..

Olayların ardından Tolunay Kafkas da salak saçma birşeyler konuştu ama bence bu olayların en karlısı kendisi olacaktır. Biz zaten golü atmışız, maçı Antep takımının ordan çevirmesi imkansız gibi bir şey. Adam 5'te 0'ın bahanesini buldu işte. Adamlar transfere o kadar para harcadılar, içinde bulundukları durum içler acısı..İşin ilginci umut da vermiyorlar..Herkes kendine oynuyor işte..Popov, J.Cesar, Sosa..
Adamların takımdaşlık falan umrunda değil..

Bizim takıma bakacak olursak Valencia maçında ilk 11'de sahaya sürülen 5 oyuncunun kızağa çekildiğini görmemiz mümkün..Hüseyin, Stepanov, Vederson, Insua ve Nunez..
Bu 5 isimden 4'ünün yeni transfer edilmiş olması da ayrı bir ayrıntı olarak gözümüze çarpıyor. Bugün sahada olan eskileri de ne kadar çok özlediğimi farkettim. Keçeli Vederson'dan daha yararlı bence takıma..Keza İbrahim de aynı şekilde..Pozisyon bilgisi, konsantrasyonu, tekniği vasatın çok altında da olsa da hızı ve çevikliğiyle bir şekilde kapatıyor bu eksiklerini..Ligdeki ciğersiz santraforların çokluğunu da düşündüğümüzde İbrahim en azından lig için daha doğru bir seçim bence.

Neyse..Kısa günün karı mantığıyla 3 puanı attık gibi cebimize.
Yazacak çok fazla da pek bir şey yok.
Takımın tek yenisi Svensson da ileride ne olur bilmiyorum ama sınıfı geçti gibi şimdilik.

Ömer'in attığı golde faul var mı yok mu 3 gün 3 gece tartışılır ama bana göre temiz bir pozisyon.

Ağır çekimde belki Ömer hatalı gibi gözükebilir ama orda pozisyon 1 sn. içinde gelişiyor.

Ömer koşarak topa yükseliyor, Yalçın uyumakla meşgul tabi o ara..

Kaptan zıplıyor ve Yalçın adamın altına giriyor resmen..Sonrası zaten gol..

Ne diyelim hayırlısı olsun..Cuma günü oynayacağımız Buca maçına yorgun çıkmayacağız en azından.

20 Eylül 2010 Pazartesi

5. Hafta Rakibimiz: Gaziantepspor





"Bursaspor bir maçı eksik olmasına rağmen..." ile başlayan cümleleri çokça işittik dün akşam..Bütün renktaşlarımız gibi benim de kulağıma çok hoş geliyor açıkçası bu tarz söylemler..Ne yalan söyliyim insanın bir tarafları kalkıyor :)

Henüz maçımızı oynamadık ama en yakın rakibimizle aramızda 2 puanlık bir fark var..Rakibimiz olarak görebileceğimiz takımlardan Kayseri 3, Trabzon 3, FB ve BJK de 2'şer puan kaybı ile kapattılar haftayı..Galatasaray da kazandı ama Allah'a emanet işte..

Bugünki maçı kazandığımız taktirde zirveye kuruluyoruz ve en yakın rakibimize 5.haftada 5 puan fark atmış oluyoruz bilindiği üzere.

Benim gerçi pek fazla umudum yok..

Takımıma güvenmiyor değilim ama niyeyse geçen sene "Bursaspor'u şampiyon yapmazlar" diyip durdu ya herkes..(Döt oldular ya sonunda.)

Bu maçı da Bursaspor'a vermezler diyorum kendi kendime..

Basit bir şey değildir bu ülkede bir Anadolu kulübünün şampiyon olması..
Ertesi sene de lige bomba gibi girip 5. haftada en yakın rakibine 5 puan fark atması..

Bu durumu sindirebilecek mideye sahip çok az insan var bu ülkede..O yüzden de diyorum ki bu maçı Bursaspor'a vermezler arkadaş..( Döt olmak istiyorum belki de )

Futbol dışı güçleri geçip rakibimiz Gaziantep'e bakacak olursak:

Bazılarına ters gelebilir ama Antep takımı Sosa ve Popov transferlerinden önce düşme adaylarımın başında geliyordu benim.
 Bu iki adamı ayrı bir yere koyduğumuzda çok açık bir şekilde görüyoruz ki iğrenç bir transfer politikası izlediler. Takıma katılan hiç bir futbolcu eski takımında gösterdiği performansı beğenildiği için alınmadı bu takıma..İlk kıstas bonservis ücretinin karşısında "0" yazması oldu hep. Gerçi Emre Güngör'e para ödediler ama beleşe de isteseler vericekti zaten Galatasaray bu adamı.

Kalede yarın Litvanya'lı kaleci Karcemerkarskas oynayacaktır yine..Geçen yıl iyi sayılabilecek bir sezon geçiren Mahmut'u kesti bu adam..Takıma Litvanyalı'yı getiren Coucerio bile Mahmut'tan formayı almadı ama Tolunay Kafkas'ın prenslerinden biri olmayı başardı kısa sürede.

Savunmanın sağında geçtiğmiz sezon rezil bir sezon geçiren Elyasa oynar, solunda da ligin ortalama üstü sol beklerinden İvan de Souza..Gerçi bu Brezilyalı'nın savunma fonksiyonları biraz sıkıntılı ama bu bölgede Şenol Can'ı düşünmedi henüz Tolunay Hoca..Şenol da Bursaspor orjinli bir futbolcudur yeri gelmişken hatırlatalım.

Tandemde Emre'nin bir sakatlığı varmış, onun yerine muhtemelen yeni aldıkları Kamerun'lu Nounkeu oynar gibi geliyor ama bu oyuncu henüz bu topraklarda ilk 18'e dahi girebilmiş değil..Tolunay hoca hem sol bek hem de stoper oynayabildiği için Şenol Can'ı almış hep kadroya yedek olarak..Bugün de Şenol da oynasa Nounkeu da oynasa şaşırırım açıkçası.

Ortasahaya geçince Tolunay Kafkas'ın yaptığı en mantıklı işinin Serdar'ı göbeğe çekmek olduğunu söyleyebiliriz. Zurita ile ikisi o bölgeyi mükemmel parselliyorlar..Zaten ikisi de 3 aşağı 5 yukarı aynı tip adamlar. Serdar'ın sakatlığı varmış, Murat Ceylan'ın da cezası. Genç oyuncu Orhan Gülle burda formaya en yakın isim herhalde.
Bir de Olcan katılıyor bu adamlara..Olcan daha çok takımı hücüm bölgesine taşımak için kullanılıyor ama burada pek başarılı olduğu söylenemez.

Antep'in ileri ucunda da muhtemlen yine Beto- Popov- J.Cesar 3'lüsü değerlendirilecek gibi görünüyor. Bu 3 adamın da saha içinde çok değişik özellikleri mevcut. Ama gelgelelim ki J.Cesar çok bencil bir adam. Galatasaray maçında da bütün pas-şut tercihlerini şuttan yana kullanınca Popov'u daha ilk günden çıldırttı ve bu oyuncu da pas vermemeye başladı bir müddet sonra. J.Cesar ve Popov biryerden sonra takım olduklarını unuttular her yakaladıkları pozisyonda şut atmayı tercih ettiler. Böyle olması da Galatasarayın işine geldi ve adamlar oynamadan etmeden 3 puanı ceplerine atıverdiler.





19 Eylül 2010 Pazar

17 Eylül 2010 Cuma

Bir Röportajın Şifreleri


Ertuğrul Sağlam'ın geldiği günden beri en iyi yaptığı işlerden birisi de basın ile olan ilişkilerini düzeyli tutması. Benim bildiğim kadarıyla pek şaşmayan Perşembe toplantıları, her futbolcusunu sırayla ve herkesin konuşabileceği şekilde kendisinden önceki gün toplantıya göndermesi ve söylediği her sözün gerçekliğinden asla şüphe duymayacağınız şekilde bizleri alıştırmış olmasıyla Bursa yereli için bir yenilik yarattığı inkar edilemez. O toplantılarda söylediklerinin maç sonunda gerçekleşmesi ile de ne kadar inançlı ve gerçekçi olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Galatasaray gibi büyük (!) takımda bile sezon başında basın toplantılarının organizesini bir klüp başkanı bile beceremediği bir spor camiasında bu tip sürekliliği olan bildirilerin hem bizlere hem basın mensuplarına büyük yararı olduğunu söyleyelim

Valencia maçına teknik bir analiz yapmak istemedim. Gerçeği elbette inkar etmiyorum ama Ntvspor, Lig Tv gibi kanalları izlemekten özellikle kaçındım. Maç özetini izleyip tekrar üzülmek değilde orada konuşma fırsatı verilen insanların bilmeden kıskançça ve sadece olumsuzluk konuşmak adına konuşmalarını midem kaldırmıyordu ta ki dün gece Mustafa Doğan ve Sergen ile neşeli saatler tadındaki Maç toplantısını izleyene kadar. "Bursaspor bu ligin takımı değil" diyor Sergen bey, "Yeterli kadroları yok" diye ekliyor. 2 cümlesi ile boyun ve çene kaslarımın gerilmesine neden oluyor. Kumandanın kırmızı tuşuna basıyorum. Televizyon kapanıyor ama Sergenin o pis suratı gözümün önünden gitmiyor.

Şifresini çözmek istediğim röportajın tam metnini ararken yine Ntvspor sitesine giriyorum. Hadi ajansspor yorumlarını geçtim. Burda da yine embesilce ve alçakça yorumlar. Midem bulanıyor. 16 Mayıs - 01 Haziran periyodunda yerlere göklere sığdıramadıkları başarımızı sırf kıskançlık uğruna mahalledeki sümüklü çete lideri misali konuşan insanların yorumlarını profil resimlerini gördükçe, insanların bu kadar iki yüzlü olduğunu gördükçe kanım çekiliyor, dayanamıyorum...

Hocanın röportajına geçmeden önce Valencia maçıyla ilgili son olarak şunu söylemek istiyorum. Nunez ve Insua ile Valencia defansını yormak istedi hoca Sercan ile de son darbeyi vurarak maçı koparmak istedi. Ama olmadı. Yenildik. Biz mutlu olmasak bile Türkiye' nin bir kısmı mutlu oldu. Olsun bir insanı bile mutlu etmek sevaptır bu günlerde.

Sağlam, "Bizim öncelikli hedefimiz lig" dedi. Sağlam takımıyla ilgili ise, "Bizim takımda tek başına oyunun skorunu değiştirecek oyuncu yok çünkü biz takım oyunu oynuyoruz bireysel yetenekler ve takım oyunu ile ortaya böyle bir güç çıkarıyoruz" değerlendirmesini yaptı. Öncelikli hedefimiz elbette lig çünkü biz şampiyon olduğumuz gün zaten tarihin akşını değiştirdik. 10 yıl önce Uefa kupasını alan Galatasaray'dan başka kimin büyük bir başarısı vardı ki Avrupa'da? Türk Futbolu kriterleri için başarı nedir ki? Biz zaten gücümüzün farkındayız, Şampiyonlar liginin de zor olduğunu biliyoruz önümüze gelene 5 atacağız diye teminat mı verdik? Benim geldiğim günden itibaren koşullar nedeniyle takım oyununa yöneldik ve bugüne bu şekilde geldik. Bu sene de Şampiyon olalım ya da 2. olalım hem gelirimiz hem Avrupa kültürümüz artsın ondan sonra büyük taahhütlerde bulunalım demek istiyor aslında.

Sağlam, "Şampiyon olarak bitirdiğimiz sezonun ardından, yeni sezonda çok zorlu bir fikstüre rağmen ilk 4 haftayı 4 galibiyetle geçip ligin zirvesinde olmak sevindirici. İyi bir başlangıç takım üzerinde olumlu bir motivasyon oluşturacak." derken de ne olursa olsun, biz bu ligin "hala" lideriyiz. Geçen sene Şampiyon olduğumuza göre de şu an Türkiye2nin en iyi takımı biziz. Deplasmanda Galatasaray'ı da, Sivas'ı da yendik, Eskişehirsporu mağlubiyetten gelerek yendik. Kötü oynasak bile maç kazanıyoruz büyük takım olmak seyircisiz maçlarda 4 gol atmak ile olmuyor demek istiyor aslında.

Sağlam itirafta bulunarak, "Bizim takımda tek başına oyunun skorunu değiştirecek oyuncu yok. 5 kişiyi çalımlayıp, tüm rakiplerini birer birer geçip gol atan oyuncu gösterebilir misiniz? Öyle bir takım değiliz biz, öyle de bir oyuncumuz yok bizim. Bizim iyi yapabildiğimiz, yardımlaşarak, birbirimize destek olarak başarıya ulaşabiliriz. Oyun disiplininden uzaklaşınca bu takım başarılı olmuyor. Bizi biz yapan değerler var. Bunları korumak zorundayız. Ekip birlikteliğini tam anlamıyla sahaya yansıtıp takım olgusunu üst düzey göstermek zorundayız" dedi. Bizim takımımızda herkesin hem saha içinde hem saha dışında peşinden koştuğu Volkan, Sercan, Ozan İpek var. Ama bu arkadaşlarımız yanlarında kendi hızlarına ayak uydurulduğunda tek başlarına skorları değiştirebiliyorlar. İvan Ergiç var. İstanbul medyası pek bilmez. İnönü de attığı gibi Sami yen de attığı gibi çıkar tek başına gol atar maçı da getiren isim olur. Tüm dikkatler Insua ve Nunez'in üzerinde, evet onlar da daha tam olarak adapte olamadılar. Belki Nunez yanında Sercan ile daha iyi belki Nunez Turgay ile daha iyi olacak. Bunların hepsini biz takım oyunu oynayarak yapıyoruz zamanla onların adaptasyonu takım oyunumuza yerleştiğinde bireysel yetenekleri de daha çok göreceksiniz demek istiyor aslında.

Şampiyonlar Ligi için bir kadro oluşturmadıklarını, böyle bir yatırımlarının olmadığını ifade eden Sağlam, "Biz Şampiyonlar Ligi`nde başarılı olacak kadro oluşturmadık. Öyle bir yatırım da yapmadık.Şampiyonlar Ligi tüm Bursa şehri için, Bursaspor taraftarı için ve oyuncular için zevk. Biz bunun keyfini çıkarmaya çalışıyoruz. Ekonomik denge farkını da hep beraber biliyoruz. Ona göre transferler yapamazdık, yapmadık da. O kulvarda başarılı olalım diye, ekonomik anlamda sıkıntı yaşamak da bir yoldu. Çok büyük paralar harcayıp çok başarılı olacağınızın da garantisi yok. Biz bunu yaptık. Güncel başarılar yakalamak ve şirin gözükmek adına yapabilirdik. Ama biz mantıklı, doğru olanı, buradan ayrıldığımız zaman gelecek insanları sıkıntıya sokmamak adına doğru olanı yaptığımıza inanıyoruz. Bu sezon Avrupa arenasında tecrübe sezonu olacaktır. Önümüzdeki sezon oynayacağımız Avrupa kupalarında daha büyük başarılara imza atacağımızı söyleyebilirim" dedi. Biz şampiyon olduğumuz gün Türkiye'nin yarısına yakınını, İstanbul medyasının hepsini alt ettiğimiz ve hayal kırıklığına uğrattığımız için, neredeyse 20 yıldır süregelen adaletsizlik ve dengesizliklere çomak soktuğumuz için, emek hırsızlığına ve dayatılan düzene son verdiğimiz için çok mutlu olduk. Bu başarı yeterli mi? Hayır. Türkiye içinde bizim için bu senelik yeterli, diğer senelerde tekrar etmek kaydıyla. Önce içimizdeki yani kendi ırkımızdan olanları tatmin edelim ki ondan sonra Avrupa'da başarılı olalım. Önce kendi içimizdeki kıskançlıkları, hasetleri, düşmanlıkları bir alt edelim de ondan sonra top yekün herkes bize destek olduğunda Avrupa'da başarılı olalım. Biz de dev bir kara delik ile sezona başlayıp yıldız dediğiniz isimler alabilirdik. Ama sadece siz "Yıldız geldi" diye demeniz için değil, kendi yıldızlarımızı daha da ışıldar hale getirmek için çalışacağız. Aynı zamanda bende daha uzun yıllar Bursa'da bu savaşın içinde olacağım, demek istiyor aslına...,

Valencia'ya evinde yenilmiş bile olsa, bundan sonraki 5 maçında yine yenilecek bile olsa, her takımdan 10 yese bile 20 yese bile Şampiyonlar liginde yiyecek. Şampiyonlar liginde... Karpaty de, sofia da, Paok da değil. Ülke puanı perdesinin arkasına sığınarak bel altı vuranları ben takmıyorum artık. Ya da takmıyormuş gibi davranıyorum en azından. Siz de öyle yapın.... 

Emekçiler ve Sanatçılar



Johan Cruyff;"Top bizdeyken onlar gol atamaz",,"Futbol basittir. Zor olan basit futbol oynamaktir''der cruyff hoca
Önceden pek inanmazdım b söze ama doruluk payı cok yüksekmiş gördüm şahit oldum valencia maçında.İlk 15 dakikayı gördüğümüzde
Bu maç böyle gitmez demiştim.Derken golüde gördük kalemizde.Sonra 4 gol birden görünce herkes içinde olsun demişti.
Çünkü rangers maci çok önemlidir.Valenci takimi inanilmaz ters gelen bir takimdi.Bizim biraz ispanyol tarzimizi oynadilar.
Hernandez joaqin dominguez sonra mata bizim ispanyol tarzımız gercekten.Farkları basit oynamalariydit sadece top kullanan
oyuncuları dominguezdi 10 numara pozisyonnda cok başarılıydı.Bizde gelecek maclarda basit oynamayı başarırsak cok başarili
olacagımız kesin.






Wenger'in ilk Arsenal'i: Vieira-Petit-Parlour EMEKÇİLER; Bergkamp-Overmars-Wright SANATÇILAR




Cantona dönemi Manchester United: Ince, Bruce, Keane, Pallister EMEKÇİLER; Kanchelskis, Giggs, Hughes SANATÇILAR. Cantona zaten CANTONA




Mourinho'nun Inter'i Zanetti-Maicon-Lucio-Cambiasso EMEKÇİLER; Eto'o, Sneijder, Milto-Pandev SANATÇILAR




Cruyff dönemi Barcelona'sı Guardiola-Abelardo-Sergi EMEKÇİLER; M. Laudrup-Romario-Stoichkov SANATÇILAR




Sacchi dönemi Milan'ı: Rijkaard, Tassotti, Costacurta EMEKÇİLER; Gullit-Van Basten-Donadoni SANATÇILAR




Liverpool 1977-1984: Souness EMEKÇİ, Dalglish SANATÇI




Bu mithiş bir yazarın onemli bir tespiti gercekten.




Ya bizimki




Bursaspor 2009-2010:Hüseyin-M.Keceli-Ömer Erdogan-A.Tandogan-Turgay EMEKÇİLER;E.Sağlam-i.Ergiç-Batalla-O.İpek-v.Şen-İvankov SANATÇILAR






Önemli ve iyi yabancılarımız var Takim oyununu cok iyi sergiliyoruz.Ama yeni transfer sevdası sanatcıları yedek bıraktı.İnsua onemli
hazır olmadıgı cok belli.Nunez bir kere hic bi zaman tek forvet oynayamaz oldugunu sivasta gösterdi.Nunez sercan ikilisi Müthiş
İkili olabilecek kapasiteye sahipler.Kötü oyuncular değiller ama yanliş zamanda oynadılar sadece.


Şampiyolar ligi ruyamız kötü başladi iyi biter işallah.4-0'ın Canı cehenneme.




Bizde Destekliyoruz


16 Eylül 2010 Perşembe

Eski Dostlar # 3 / Ender Alkan

Eski dostlar serimizin # 3'ü ayağında konuğumuz Ender Alkan,nam-ı değer Teksaslı Ender..
Şimdiki nesil mahallede ben Sercan'ım,ben Volkan'ım diyorsa bizde hep ben Ender'im,Okan'ım derdik.
Benim Bursaspor'luluğum onun döneminde başladı.
Gerçekten çok duygulandım,röpörtajı yaparkende..
Her zaman benim için çok özel bir futbolcuydu.Ve ben Bursaspor'daki ilk kahramanımla röpörtaj yapma fırsatına eriştiğim için çok şanslıyım ona da çok teşekkür ediyorum..
Ondaki Bursaspor sevgisinin hiç azalmadığını görmek beni çok mutlu etti.
İşte o keyifli röpörtaj;



Senin cezalı olduğun maçları Teksas’ta izlediğin doğru mu?Teksaslı Ender lakabını buradan aldığını duymuştum.:)

Evet doğru.Birgün de inanılmaz olaylar oldu,bir taraftarı polisler yaka paça dışarı atıyorlardı,o taraftarda çıkmak istemiyordu,yerde sürüyüp darpta ediyorlardı,ben sahaya atlayıp polislerin elinde o taraftarı aldım ve sarıldım,ama polisleri 6 veya 7 tanesi bana saldırmak istedi,bütün stad yıkılıyordu nerdeyse,kulübeki hocalar ve futbolcular beni görünce olaya müdahale ettiler,daha sonra o taraftarla biz tribüne çıktık:)

Ender abi,ben biliyorumda,bilmeyen renkdaşlarım olacaktır,şimdi nerelerdesin ?

Ankarasporla anlaşmıştım ama malum takım kapatıldı,takımın büyük çogunlugu biz Bugsaşspora geçtik ve hedefimiz de Bursaspor gibi,Şampiyonluk.

7 yıla yakın bir süre Yeşil-Beyaz formayı terlettin..Özlüyor musun o günleri?

Elbette özlüyorum özlenmezmi o günler..Ben artık yarım Bursalıyım takımlarımda da her zaman forma numaram 16'dır..

2003 yılında,küme düşmekten son anda kurtulduğumuz Gençlerbirliği maçı..Sende o maçta 3.golü kaydetmiştin.Gerçekten unutulmaz bir maçtı,ne düşünüyorsun?

Evet,inanılmaz stresli bir maçtı,herkes neredeyse yürüyordu takımda bir tek benle Okan canlıydık ve sonuçta o kabusu bitirdik ama ömrümüzden herkes gibi gitti bir 5 sene.

Tabii ki bir Avrupa fatihinin Bursa Atatürk çimlerine gömüldüğü o unutulmaz gece..Torunlarımıza anlatacağımız o maç..Bursaspor 5-0 GS,ne düşünüyorsun?

İnanılmaz bir geceydi,benim için dahada önemliydi çünkü GS beni çok istemişti o sene,para ve takasla almak istemişlerdi olmadı ,sonra hülle yoluyla almak istediler ben kabul etmedim.Döndüm tekrar Bursa'ya.O yüzden daha da önem kazanmıştı benim için.. Müthiş bir yağmur yağıyordu,tribünler beni çagırdı ben bir anda tamamen üstümü çıkardım tribünler yıkıldı bağırmaktan bir anda..İnanılmaz iyi oynadık daha bile farklı olabilirdi sahada bize yeter diye rica ediyorlardı.O takım o maçtan sonra dağıldı,para yüzünden..Bir daha da bir arada oynamadık..

Bursaspor’da unutamadığın anılarını,hala görüştüğün futbolcu arkadaşların var mı? Bizlerle paylaşır mısın?

Olmazmı..GS beni çok istiyordu,ben Bursa'da çok mutluydum ama,gitme zamanım geldi sanırım diye düşünürken,görüşmeler olurken,bir sabah kapı çaldı bir açtım 3 tane 10 yaşlarında çocuk,ender abi bizi bırakmayacaksın değil mi dediler..O an o kadar kötü oldum ki..O anı o çocukların gözlerini hiç unutmadım..Murat Sözkesen,Şenol Karagöl,Adnan İlgin,Murat Hacıoğlu,Fatih Şen,Mustafa Er gibi eski takım arkadaşlarımla da hala görüşüyorum..Okan Yılmaz hakkındaki görüşlerin neler?

Okan Bursa'da oynadıgı dönemde en başarılı sporcularından biriydi...Formanın hakkını vermiştir,gelen kötü yabancılara ve hocalara rağmen benle beraber Bursaspor'un saha içersinde yükünü taşımıştır..

Bursaspor’un bu sezonki büyük yürüyüşünde,hep bizlerle olduğundan eminim.Bu Şampiyonluk hakkındaki görüşlerin neler?Gerçekten başarılan bir devrim miydi ?

Bu bir devrimdir ve Bursa'ya yakıştı..Geç kalınmış ama devamı gelecek bir devrimdir..Başarıda başta hoca,kaleci ve diger oyuncular ve yönetim,ve tabi ki o müthiş taraftarın imzası var..Her zaman en kötü günde bile deplasmanda dahi yalnız bırakmayan taraftarımız bu şampiyonluğu en çok hakeden kişiler..Çünkü belkide o taraftarların desteği olmasaydı Bursaspor şu anda Kocaeli'nin durumuna düşerdi.O gücü göre insanlar yönetici olarak takımın başında olmak istedi..

Ertuğrul Sağlam,hakkındaki görüşlerin neler?

İdealist,yetenekli,lider vasıflarının tümüne hemde efendi olarak sahip olan bir hoca..Lider olmak itici olmak ve gerektiğinde can yakmak gerektirir o bunları yapmadan çoğu zaman,herkesin sempatisini kazanarak şampiyonluga ulaştı.Yolu açık olsun..

Futbolu yakından takip eden biri olarak,Bursaspor bu sene bu yürüyüşü Avrupa’da devam ettirebilir mi?

Avrupa bence bu sene zor olabilir,çünkü ilk senesi,zaman geçtikce tecrübe kazandıkça daha başarılı olacaklardır.Bu sene ne yaparlarsa başımızla beraber,onları yine alkışlayacağız.Çünkü senelerdir o kadar para harcayıp başarılı olmayan 3 İstanbul takımından sonra Bursa ne yapsa başarılıdır...

Bursaspor taraftarı seni gerçekten özledi.Onlar hakkında ne düşünüyorsun,bir mesajın var mı?

Bende onları çok özledim,her zaman mesafeler ne olursa olsun gönlümüz aşkımız Bursaspor'dur.Devamlı Bursa'ya gidiyorum hala anılmak ve onlar tarafında sevilmek çok iyi hissettiriyor insanı..Bizi sevmeyende olabilir ama beni tanıyan herkes seviyor ve iyi anıyor,önemli olanda bu zaten.Ben Bursaspor formasını giymekten her zaman onur duydum ve elimden geleni her zaman yapmaya çalıştım,taktir onların..Onlar her zaman taraftar olarak görevini yaptı.Onlara en büyük başarılar yakışır..Onları gururla takip ediyorum ve zaman söylüyorum,Türkiye'nin en büyük ve gönülden her şartta destek olan tek Taraftarı Bursaspor Taraftarıdır..Ve Şampiyonluğu Analarının ak sütü gibi haketmişlerdir.

Teklifimizi kırmayıp,bizimle bu söyleyişi gerçekleştirdiğin için çok teşekkürler Ender abi.. Bursa her zaman senin evin Ender abi,Yolun açık olsun..

Teşekkür ediyorum.Allah'a emanet olun..