31 Mart 2010 Çarşamba
Gereksiz Bilgiler #2
Resimde uyur gezer gibi duran cekik gozlu futbolcu Masashi Nakayama'nın üst üste 5 macta toplam 21 gol attığını ve 5 maç üst üste hattrick yapan ilk futbolcu olarak dünya tarihine geçtiğini ,
Resimdeki sabır abidesi kisilik eski Liverpool Kalecisi Jorgen Nielsen'in liverpoola 26 yaşında transfer olduktan sonra 4 yıl 11 ay tek bir maç dahi oynamadan yedek bekleyip 31 yaşında nihayet liverpool formasıyla ilk maçına çıktığını ,
1900 lerde İngiltere Milli Takım kalesini de koruyan “Fatty” lakaplı Willie Foulke'nin 1.90 cm boy 141(yazıyla yuz kırk bir ) kg luk iri cussesiyle bilinen en kilolu futbolcu olduğunu ,
Bursasporlu eski futbolcu Ronen Harazi'nin 16 yaşında çıktığı super lig maçıyla ulkesinde en genç forma giyen futbolcu olduğunu,bursaspordan ayrıldıktan sonra Hapoel Tel Aviv'i 21 maçta attığı 17 golle lig sampiyonu yaptığını ve bundan sonra sıkıldım ben deyip 29 yaşında futbolu bıraktığını. Son olarakta futbolu bırakmasının ustunden 10 sene geçmesine rağmen hala israilde milli takım formasıyla en fazla gol atan ucuncu futbolcu olduğunu ,
Bilsenizde olur bilmesenizde.
30 Mart 2010 Salı
Bursaspor Deplasmana Giderken..
28 Mart 2010 Pazar
Gereksiz Bilgiler #1
Almanların ünlü futbolcusu Franz Beckenbauer'in jübile maçında kendi kalesine gol atan tek futbolcu olarak tarihe geçtiğini,
Geçen sene takımdan gönderildiği gün halaylar çekilen kurtulduğumuz için eğlenceler bile tertip ettiğimiz Zuniga'nın bu sene 21 maçta attığı 17 golle ülkesinde gol kralı olduğunu,
İngilzilerin ünlü futbolcusu Gary Lineker'in kariyerini devam ettirdiği 20 sene boyunca çıktığı 1000(yazıyla bin)'den fazla maçın hiçbirinde tek bir sarı kart dahi görmediğini,
1986'da Finlandiya'nın efsane futbolcusu Pentti'nin, bir maçta kendi kalesine 5 gol attığını,
Bilsenizde olur bilmesenizde.
Nereden Nereye #8
Hep futbolcuları konuk edecek değiliz ya nerden nereye köşemize.Bu sefer durum biraz daha farklı.
Bir zamanlar turkiyede havasından geçilmeyen lorant uzun suredir suren işsizliğine sonunda son vermiş ve almanyanın amator takımlarından Tennis Borussia Berlin'in başına geçmiş.
Takımın başında yaptığı ilk antreman sonrasıda çalıştıracak bir kulup bulabildiğim için mutluyum demiş.
Zamanında bu adama turkiyede futbol dehası muamelesi yapıldı ya daha ne diyeyim.
Nerden nereye değilde en sonunda olması gereken yere gelmiş lorant.
Başarılar dayı.
27 Mart 2010 Cumartesi
İstanbul B.B:2 Bursasporumuz:1 // Şampiyon Olacağız..
O sene bu sene olur mu bilemiyorum ama günün birinde mutlaka Şampiyon Olacağız.
O ışığı taraftarımızda görmemek için kör olmak gerekir zaten.
Kolay değil hafta arası Bursa'dan İstanbul'a 30 bin kişiyle gitmek.
Hangi takımın taraftarları bunu yapabilir ki..
Aynı şehrin takımlarının taraftarları 500 kişiyle giderken O Uğursuz Stada biz 30 bin kişi gittik..
Maça gelince kaybetmemiz için çok fazla olumsuzluk vardı bugün..
Mesela İbrahim Öztürk'in dengesizlikleri ile takımı elbet bir gün yakacağını biliyordum o bugün oldu.
İlk golden önce amacını anlayamadığım bir şekilde çalım atmaya kalkışınca kaybettiği top döndü ve kalemizde golü gördük..
Keza haftalardır formda olan bir diğer isim İvankov'un ilk golde yaptığı büyük hatayı da TV'den özetini izleyince farkettim.Kısacası İvankov'un da ara ara hoplayan yan top zaafı da yine bugüne denk geldi..
Futbol şansı zaten yanımızda değildi, her ikili mücadelede, karambolde her top İBB'li oyuncuların önünde kaldı.TV'den ne kadar göze battı bilimiyorum ama artık bir yerden sonra tribünde kendimi tutamayıp "Hay Ben Böyle Top'un... " diye de parladım bir ara..
Hakemin zaten ne kafası yaşadığını idrak edemedim bir türlü..
Bünyamin Gezer'in tribünlerden etkilenmiyorum tribine girip bizi yakabileceğini konuşmuştuk bir arkadaşla ki korktuğumuz başımıza geldi..
Hemen hemen tüm taktir haklarını rakipten yana kullandı desem çok fazla abartmış olmayacağımı düşünüyorum.
Penaltı pozisyonlarına, sayılmayan golleri geçtim..
Kartlarda kesinlikle standardı sağlayamadı, benzer pozisyonda Turgay'a sarı kartı gösterirken İskender'e herhangi bir şey çalmadı..
Sonra da maçın sonunda Ali Tandoğan'ı atamadı..
O pozisyondan sonra güldüm sadece, insanoğlu insan vicdanını o şekilde rahatlattı demek ki..
Çıkaracağımız çok ders var bu mağlubiyetten.
En basitinden Turgay-İbrahim ikilisinin cezalı duruma düşmesinin ardından Zapo-Batalla'nın 11'e monte edilmesi halinde son haftalara girilirken bize ektra kuvvet katacaktır.
Batalla oynayınca önündeki Sercan-Volkan-Ozan gibi oyuncularımızın da performansı artacaktır.
İlla bir gün yenilecektik, o gün bugün oldu..
Aslında çok da bir şey kaybetmedik.
Sadece ekstra bir avantaj sağlayacaktık, onu biraz erteledik o kadar..
Antalya-Gençlerbirliği-Gaziantep maçlarından 7 puan bile toplarsak Ali Samiyen'e çok ama çok avantajlı gidebileceğimiz düşünüyorum..
**Son olarak Eruğrul Hocam lütfen bu takıma şut çalıştır..
İstanbul B.B:2 Bursasporumuz:1 // Şampiyon Olacağız..
O sene bu sene olur mu bilemiyorum ama günün birinde mutlaka Şampiyon Olacağız.
O ışığı taraftarımızda görmemek için kör olmak gerekir zaten.
Kolay değil hafta arası Bursa'dan İstanbul'a 30 bin kişiyle gitmek.
Hangi takımın taraftarları bunu yapabilir ki..
Aynı şehrin takımlarının taraftarları 500 kişiyle giderken O Uğursuz Stada biz 30 bin kişi gittik..
Maça gelince kaybetmemiz için çok fazla olumsuzluk vardı bugün..
Mesela İbrahim Öztürk'in dengesizlikleri ile takımı elbet bir gün yakacağını biliyordum o bugün oldu.
İlk golden önce amacını anlayamadığım bir şekilde çalım atmaya kalkışınca kaybettiği top döndü ve kalemizde golü gördük..
Keza haftalardır formda olan bir diğer isim İvankov'un ilk golde yaptığı büyük hatayı da TV'den özetini izleyince farkettim.Kısacası İvankov'un da ara ara hoplayan yan top zaafı da yine bugüne denk geldi..
Futbol şansı zaten yanımızda değildi, her ikili mücadelede, karambolde her top İBB'li oyuncuların önünde kaldı.TV'den ne kadar göze battı bilimiyorum ama artık bir yerden sonra tribünde kendimi tutamayıp "Hay Ben Böyle Top'un... " diye de parladım bir ara..
Hakemin zaten ne kafası yaşadığını idrak edemedim bir türlü..
Bünyamin Gezer'in tribünlerden etkilenmiyorum tribine girip bizi yakabileceğini konuşmuştuk bir arkadaşla ki korktuğumuz başımıza geldi..
Hemen hemen tüm taktir haklarını rakipten yana kullandı desem çok fazla abartmış olmayacağımı düşünüyorum.
Penaltı pozisyonlarına, sayılmayan golleri geçtim..
Kartlarda kesinlikle standardı sağlayamadı, benzer pozisyonda Turgay'a sarı kartı gösterirken İskender'e herhangi bir şey çalmadı..
Sonra da maçın sonunda Ali Tandoğan'ı atamadı..
O pozisyondan sonra güldüm sadece, insanoğlu insan vicdanını o şekilde rahatlattı demek ki..
Çıkaracağımız çok ders var bu mağlubiyetten.
En basitinden Turgay-İbrahim ikilisinin cezalı duruma düşmesinin ardından Zapo-Batalla'nın 11'e monte edilmesi halinde son haftalara girilirken bize ektra kuvvet katacaktır.
Batalla oynayınca önündeki Sercan-Volkan-Ozan gibi oyuncularımızın da performansı artacaktır.
İlla bir gün yenilecektik, o gün bugün oldu..
Aslında çok da bir şey kaybetmedik.
Sadece ekstra bir avantaj sağlayacaktık, onu biraz erteledik o kadar..
Antalya-Gençlerbirliği-Gaziantep maçlarından 7 puan bile toplarsak Ali Samiyen'e çok ama çok avantajlı gidebileceğimiz düşünüyorum..
**Son olarak Eruğrul Hocam lütfen bu takıma şut çalıştır..
26 Mart 2010 Cuma
27.Hafta Rakibimiz: İstanbul B.B. // İstanbul'da Görüşürüz..
Takımımız İstanbul'a tam kadro gitmiş..
Ertuğrul hocanın 11 seçiminde Denizlispor maçından herhangi bir değişiklik yapacağını zannetmiyorum şahsen.
İBB takımının yaptığı sürprizler ile son 2 sezonda Beşiktaş ve Sivas'ı şampiyonluktan ettiği varsayıldığında önemi bir kat daha artıyor.
Artık bu maç bizim için o maç bu maç çok önemli demekten sıkılmış durumdayım, hedefe yürüdüğünüz bir yolda hangi engel önemli değildir ki zaten..
Son 6 maçımızı kazanarak en yakın rakiplerimize 5'er 6 'şar puan fark attığımız var sayıldığında futbolcularımızın özgüvenleri yerinde diyebiliriz.
Ama öz güven meselesi rehavete dönüştüğü an tehlike çanları çalmaya başlıyor demektir ve biz bunu Denizli karşılaşmasında yaşadığımızdan dolayı bu maçta öyle bir hataya düşeceğimizi zannetmiyorum şahsım adına..
Biraz teknik-taktik mevzularına da girmek istersek bana göre İBB takımı belli başlı zaafları olan bir takım..
Öncelikle hücum futbolu oynayacaz diye savunmasını çok öne çıkarıyorlar..
Ortasaha elemanlarının teknik kapasitesi de çok üst düzeyde olmadığında çıkarken kaptırılan toplarda, hiç beklemedikleri bir anda golü kalelerinde görebiliyorlar.
Bu konuda ben bu maçta Sercan'a çok fazla güveniyorum, Beşiktaş ve kupanın ilk maçında Fenerbahçe'ye karşı yapmış olduğu etkili driblinglerden görebiliriz çok sayıda.
Son maçlarda gol atamama gerginliğini de üzerinden attığına göre bu maçta da Sercan'ın golle buluşması çok sürpriz olmaz.
Abdullah Avcı'nın takımı taktik faul mevzusunun da zaman zaman suyunu çıkarıp, çok basit kartlar görebiliyor.
Tabi bizim de duran top organizasyonlarında başarılı olduğumuz göz önüne alındığında bir Ömer Erdoğan golü seyredebiliriz.
İBB'nin en etkili silahı ise hızlı hücumlar.
Önde oyanayacak olan 3'lü hücum hattındaki Tevfik-Ali Güzeldal ve İskender gibi oyuncuların hepsinin gol vuruşu yapabilme özelliği olduğundan hiç beklemediğimiz bir anda başımızı ağrıtabilirler..
Ortasahada kesinlikle top kaptırmamalıyız, bu konu da en büyük görev İvan Ergiç'e düşüyor..
Ergiç gününde olursa büyük fark yaratır..
25 Mart 2010 Perşembe
27.Hafta Rakibimiz: İstanbul B.B.
Bizim için önemi çok fazla bu maçın.
Şuan rakiplerimizden GS'ye 5, FB-BJK ikilisine ise 6'şar puan fark yaptık.
Eğer İstanbul'dan Cuma gecesi evimize cebimize koyacağımız 3 puanla dönebildiğimiz taktirde rakiplerimizle puan farkı 8'e 9'a çıkmış olacak..
Fenerbahçe ile Galatasaray'ın birbirleriyle oynayacağı, Beşiktaş'ın da hiç de kolay teslim olmayacak Eskişehir ile karşılaşacak olduğu göz önüne alındığında İBB maçının getirisinin 3 puandan daha fazla olacağı inkar edilemez bir gerçek.
Abdullah Avcı'nın öğrencilerinin pozitif futbol falan oynamayıp, ligin en fazla kart gören ekibi olduğuna bundan önceki yazımda değinmiştim biraz..
Biraz daha açmak gerekirse İBB takımı 4 lü savunmanın önüne yerleştirdiği 3 defansif özellikli oyuncu ve bunların da önüne yine 3'lü devamlı gezerek, yer değiştirerek oynayıp, çabuk ve dribling özelliği olan isimleri tercih ediyor.
Takımın savunmasının göbeğinde Brezilya 20 yaş altı milli takım geçmişi olan Marcus Vinicius-Marquinhos ikilisi görev alıyor.
Birbirlerini gayet iyi tanıyan bu iki oyuncu olmadığı zaman da savunmaları çok aksıyor.
Bildiğim kadarıyla Marcus Vinicius'un sakatlığı mevcut ve bize karşı oynayamayacak, o bölgede kim oynar tam olarak kestirmek güç..
Can Arat, Marcin Kus gibi oyuncular denenmesine rağmen pek fazla verim alındığı söylenemez.
Bize karşı alt yapımızdan yetişme Metin Depe oynarsa pek fazla şaşırmam açıkçası.
Savunmanın kanatlarında Ekrem Ekşioğlu, Marcin Kus ikilisinin savunma özellikleri hücumsal fonksiyonlarına nazaran daha ağır basıyor..
Zaten Ekrem'in 2 Marcin Kus'un da 1 asisti var şimdiye kadar..
Ama sağ bekte Rızvan Şahin de değerlendirilebilir keza bu durumda Marcin Kus stopere çekilecek demektir.
4'lü savunmanın önünde oynaması muhtemel olan Mahmut Tekdemir'in üstlendiği görev itibariyle önlibero terimini tam anlamıyla taşıyor diyebiliriz.
Bu oyuncu her yere yetişmeye çalışıp herkesin kademesine girmeye çalışıyor.
Bir nevi takımın söküklerini dikiyor..
Mahmut'un önünde ise iki defansif oyuncu Serhat Gülpınar ve Nsumbu ikilisi değerlendiriliyor.
Çok koşup çok mücadele ediyorlar.
Bireysel yetenekleri ile değil de kazandıkları toplar ve yaptıkları pres ile ön plana çıkıyorlar.
Bunların önünde ise takımın en fazla koşan isimleri olan, savunmayı en uçta başlatıp müthiş pres uygulayarak rakibi bozmaya çalışan, kaptıkları topları çok çabuk oynayarak takımın hücum silahları olan 3 isim görev yapıyor..
Bu 3'lü de muhtemelen, İskender Alın, Tevfik Köse ve Ali Güzeldal isimlerinden oluşacak ve takımımızı dengesiz yakalayarak gol aramaya çalışacaklar.
24 Mart 2010 Çarşamba
İBB ve Pozitiflik..
Herkes ilginç bir şekilde cuma günü karşılaşacağımız olan İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un ne kadar pozitif futbol oynadığından, genç oyuncularla mücadele eden centilmen bir takım olduklarından bahsediyor..
Öncelikle İBB'nin oyun anlayışına, saha dizilişine, oyuncu tercihlerine baktığımız zaman orta sahanın önünde, asıl mevkisi stoper olan kesici ve süpürücü özellikli bir ön libero kullandıklarını görüyoruz..
Bu isim daha önce Sylla oluyordu son maçlarda ise Mahmut Tekdemir o görevi yapıyor.
Mahmutun önünde de iki defansif orta saha alan oyuncusu tercih ediliyor.
Bu isimler de Nsumbu-Serhat Gülpınar-Efe İnanç arasından seçiliyor.
4'lü savunma, 1 ön libero, 2 defansif orta saha, 1 de kaleci eder tam tamına 8 adet ilk işi savunmak olan oyuncu..
Bir de çok centilmen bir takımmış bu Belediye..
Fair play ligi puan durumunu inceledim de 12.sıradalar.
Altlarındaki takımlara baktığımızda ise hepsinin hak mahrumiyeti cezaları olduğunu görebiliyoruz.
Bunların ise ceza yedirecek ne yöneticileri var ne de taraftarları.
En fazla sarı kart ceza puanı sıralamasında Eskişehir ve Kayseri'nin ardından 3. Kırmızı kart ceza puanında ise Diyarbakır'ın ardından 2. sıradalar..
Ve hala birileri çıkmış bu takımın pozitifliğinden bahsediyor.
Komik geliyor.
Sadece Komik.
22 Mart 2010 Pazartesi
Bursasporumuz:2 Denizlispor:1 // Allah'ım Aklıma Mukayet Ol..
Maç aynı beklediğim gibi başladı..
İlk yarıda baskıyla birlikte Ozan İpek'in ayağından mükemmel bir gol bulduk.
Aslında ben maçın o dakikada bittiğini düşündüm.
Maçın seyrinin de Manisa'dan farksız olacağını varsayıyordum.
İki maç arasındaki temel farklılığı bulduğumuz 2. gol yarattı.
Her zaman söylerim zaten şu 2-0 kadar riskli bir skor yoktur futbolda.
2-0 öne geçen takıma bir rahatlama gelir.
Ardından salak saçma bir gol yer ve oyun 2-1 olmuş ve fark 1'e inmiştir.
Rehavet gider bu kez de takımda panik havası oluşur.
Gerisini zaten anlatmaya gerek yok.
Ama bu maçın bizim futbolcularımıza önümüzdeki maçlardaki muhtemel konsantrasyon kayıpları açısından bir uyarı niteliği taşıdığını ve bunun da bizim için bir avantaj olduğunu düşünüyorum..
Şampiyonluk kelimesini dillendirmemek için zor tutuyorum kendimi ama bu konuda herkes hem fikirdir ki çok büyük bir avantaj yakaladık..
Puan tablosu da bunu açık bir şekilde gösteriyor zaten..
En nihayetinde küme düşmeme mücadelesi veren takımların sonuncusu ile oynadık.
Ve bu takımları herhangi bir kayıp yaşamadan geçtik.
Yediğimiz gol sayısı da sadece 1.
Şimdi ise sırasıyla İBB, Antalya, Gençlerbirliği, Gaziantep ile karşılaşacağız.
Bu takımların en belirgin özelliği herhangi bir hedeflerinin olmaması.
Hedefsiz takımlarla oynamak hem avantajdır hem dezavantaj..
Ama bizim oyun anlayışımızı, oyuncularımızın özelliklerini falan düşündüğümüzde bu hedefsizlerle oynamayı fırsata çevirebilirmişiz gibi geliyor.
Puan kaybı elbette yaşayacağız ama bundan sonra tüm ipler bizim elimizde.
Üç gün sonra oynayacağımız İBB maçı da havamızı kaybetmemiz açısından çok ama çok önemli.
Ertuğrul Hocamızın da dediği gibi sevinecek vaktimiz yok gerçekten..
**Son Olarak..
Bu Kadar İnsanı Sevince Boğan, Sonu Ne Olursa Olsun Bu Heyecanı Yaşatan Tüm Futbolcularımızdan Allah Bin Kere Razı Olsun..
Karakter Meselesi..
Dün akşam oynanan Trabzonspor-Galatasaray maçında Keita'nın ayağına dokunup dokunmadığı bile tartışılacak, dokunsa bile hızını tamamen kaybetmiş olan bir plastik su şişesinin darbesiyle ayağındaki topu bırakıp yerde ne kadar kıvrandığını görmeyen yoktur herhalde.
Sanacaksınız ki adam ölüyor.
Tamam kabulumdür o suyu atan hayvanın tekidir ama senin futbolcun da sahtekardır.
Samimiyetsizdir.
Karektersizdir.
Bir de dönüp bizim futbolcularımıza bakıyoruz.
Diyarbakır'daki o adını almak istemediğim ... Sürüsü' nün attıkları çuvallar dolusu moloz parçasına rağmen ne kadar mücadele ettiler..
Bir kere bile kendilerini yere atarak prim yapma derdine düşmediler.
Futbollarını oynadılar, o atmosferde bile gol pozisyonuna girdiler.
Gerçekten böyle futbolcularımız olduğu için dün bir kez daha şükrettim.
Hepsiyle gurur duydum.
Varsın o Kieta denen sahtekar Şampiyonluk Kupasını evine götürsün.
Bizim futbolcularımız dürüstçe terlerinin son damlasına kadar mücadele etsinler yeter bana.
Sanki her sene şampiyonluklar yaşıyoruz..
47 sene beklemişiz, Allah ömür verdiği kadar da bekleriz..
26. Hafta Rakibimiz: Denizlispor // Ertuğrul Sağlam'ın Zor Kararı..
Galatasaray'ın kaybetmesiyle Denizlispor maçının öneminin bir kat daha arttığını düşünüyorum.
Futbolcularımız da bizim yaptığımız hesapları yapıyordur.
Takım olarak Denizli'nin kesinlikle bizim sikletimizde olmadığını anlatmaya gerek yok zaten.
Puantaj açıklıyor zaten her şeyi.
Herkesin dilindeki Bursaspor rehavete girer, baskıyı kaldıramaz gibi altı kesinlikle doldurulamayan söylemlerin bu futbolcular tarafından bir kez daha çürütüleceğinden kesinlikle şüphem yok.
Zaten bu oyuncular bir çok baskı altında futbol oynadılar, büyük zaferler kazandılar ve kazandıkları zaferlerin ardından kesinlikle havaya girmeden bir sonraki maçı da kazandılar.
Yarın Denizlispor ile küme düşmemek için cebelleşen takımların sonuncusuyla oynayacağız.
Ve bu takımlarla ligin sonlarına çok yaklaşmadan oynamanın büyük bir avantaj olduğunu bir çok kez paylaşmıştım burdan.
Sivas, Diyarbakır, Kasımpaşa, Manisa maçlarından gol yemeden çıkabilen takımımızın normal şartlarda Denizli karşısında da zorlanmaması gerekiyor.
Teknik konulara girecek olarak ilk olarak kaderimizi İbrahim Öztürk'ün Youla'ya karşı göstereceği performans belirleyecek diyebilirim.
Çıkışımızda bu oyuncunun payı gerçekten çok ama çok büyük..
Manisa maçını bu sabah tekrar izledim de gerçekten müthiş oynamış İbrahim.
Şuan ligimizin en formda stoperi desem çok fazla abartmış olmam herhalde.
Ama hafta başındaki yazımda da da belirttiğim gibi bu oyuncuya kesinlikle güvenemiyorum.
Her an ıska geçecekmiş hissi uyandırıyor bende hala, ki geçiyor da ama şansa bizim oyuncularımızın önüne düşüyor toplar..
Ertuğrul Hoca'yı kadro seçiminde zorlayacak ise iyileşen Volkan Şen'den sonra kulübeye oturacak ismin hangisi olacağı..
Volkan-Sercan-Turgay-Batalla 4'lüsünden en az 1 tanesi kesilecek ama hangisi?
Tercih yapmak gerçekten çok ama çok zor.
Turgay'ın sene başından beri gösterdiği gelişime gözlerimle şahit olup tükürdüğümü yalamasam bu oyuncu kulübede otursun diyecem ama gerçekten çok faydalı oynuyor.
Sisteme de gayet uyumlu.
Korkarım ki kurban edilecek isim yine bizim bücür Batalla olacak.
Denizli'nin kasap ortasaha elemanlarının kupa maçında Batalla'ya yaptıkları düşünüldüğünde seçim çok da kötü olmaz ama Batalla bu arkadaş..
Her an skoru değiştirebilecek kalitede bir adam..
Bana göre tahtaya isminin en önce yazılıp, ondan sonra takım yapılmalı ama Ertuğrul Hocamız Manisa gibi Denizli'nin de ekstra motivasyonla sahaya çıkıp maça da çok sert başlamalarının göz önüne alarak Batalla'dan ikinci devre faydalanmak isteyebilir.
Ya da belki de kadro hiç bozulmaz ve sakatlıktan yeni çıkmış olan Volkan Şen maça kulübede başlayabilir..
Kimin oynayacağı çok da önemli değil aslında..
Bu maçın skorunu teknik-taktik konulardan ziyade futbolcularımızın vereceği psikolojik savaş belirleyecektir..
21 Mart 2010 Pazar
26. Hafta Rakibimiz: Denizlispor
Herkes bu maçın çok kolay geçeceğini düşünse de niyeyse benim içimde yine bir tedirginlik mevcut..
Çok iyi oynadı, puan almayı haketti denilen Denizlispor'un Beşiktaş karşılaşmasını izledim en son..
Doğrusunu söylemek gerekirse adamların rakip sahada 3 pas üst üste yapmışlığı yok..
Hiç bir organize atağı yok..
Tek yaptıkları savunmadan Youla'ya top şişirmek..
Başka da herhangi bir oyun planları yoktu Beşiktaş karşısında, bizim maçta da olacağını zannetmiyorum şahsen.
Ama bunu derken bile belalımız Youla'nın sezonun 2.haftasında Eskişehir ile oynadığımız maçta bize attığı gol geliyor aklıma.
Es-Es'li Koray topu 50 metre uzağa şişirmiş ve Youla bizim kaptanın 3 metre arkasından çıkıp golü attığında da 3 metre fark atmştı..
Ayrıca Denizli'de en çekindiğim ve ligde her takımda oynayabileceğine inandığım Güray Vural yaşadığı talihsiz sakatlıktan dolayı takımdaki yerini alamayacak..
Güray'ın kupadaki maçta zordan sağbek oynayan Veli'ye yaptıkları unutulacak cinsten değil zaten..
Keza İbrahim Bangoura'yı Hakan Kutlu'nun afaroz etmiş olması da Denizli'nin hücum gücünü çok fazla kısıtlıyor..
Hakan Kutlu'nun yeni icadı ise Emil Angelov'u ortasahanın önünde 10 numara gibi oynatmak.
Bu sezon Denizli ile oynadığımız iki maçta da gol atabilen bu oyuncunun Hakan Kutlu'nun bize yapacağı son bir kıyak ile maça kulübede başlayacağına gönülden inanıyorum..
Angelov benim ligde en beğendiğim santraforlardan biridir..
Her iki ayağı ile topa her türlü vurabilir..
Ceza sahası içinden çok güzel goller atar.
Pres'te başarılıdır, pozisyon bilgisi, ön sezisi yüksektir.
Mental olarak hırslıdır ama hiç soğukkanlı değildir.
Maçın başında 1-2 gol kaçırdım mı mümkanatı yok toparlayamaz kendini.
En büyük sorunu da budur zaten oyuncunun..
Oyundan çok çabuk düşer.
Kısacası bizim devrik Kral Okan Yılmaz'a her şeyiyle çok benzer.
Denizli'nin takımının genel görüntüsüne bakacak olursak bize karşı Manisa'nın oynadığına benzer bir diziliş ile çıkacaklarını düşünüyorum.
Orta göbeği Braga, İbrahim Ege ve Berberovic ile doldurup sağ kanada Okan Koç'u sol kanada ise Roberts'i monte edeceklerdir muhtemelen.
İleride ise Youla'yı tek bırakacaklardır.
Roberts Beşiktaş maçında pek bir varlık gösterememiş olmasına rağmen, Okan sonradan girerek oyunu hareketlendiren isim olmuştu.
Çok fazla driblig yapamamasına rağmen sağ kanatta buluştuğu topları ilk fırsat bulduğunda keserek isabetli ortalar yaptı.
Yani o cezasahasında Angelov olsa illa dürtüp gol atardı ama Hakan Kutlu buna engel oldu niyeyse..
Kalede reflexleri çok iyi olup, mucize toplar çıkarmasına rağmen yan topları ve oyun konsantrasyonu ligin en kötüsü olan Özden ile başlayacaklar.
Savunmanın sağında Ahmet Cebe'nin yokluğunda muhtemelen Mehmet Çoğum, solunda da Ahmet Burak Solakel gibi savunma fonksiyonları sıkıntılı olan bir oyuncu görev yapacaktır..
Ben bu oyuncuyu biraz İlhan Özbay'a benzetiyorum.
Çok hırslı, çok gayret ediyor ama fiziki yapısı buna biraz engel oluyor.
Bir bek oyuncusuna göre cılız kalıyor, ayrıca kolay da çalım yiyor.
Savunmanın ortasında ise birbirleriyle çok uyumsuz bir 2'li olan Çağlar-Koffi ikilisi forma giyer.
Hakan Kutlu ilk defa doğru bir hamle yaparak Burak Akyıldız'ı kesmiş sonunda.
Çağlar-Koffi ikilisi ne kadar da kötü olsalar Burak'ın olduğu bir savunma tandeminden daha fazla güvenlidir.
Takım ne zaman puan almaya niyetlense illa yaptığı bir hatalarla Denizli'nin bu hallere düşmesinde büyük pay sahibidir bu oyuncu..
18 Mart 2010 Perşembe
ONLAR ÖNCE VATAN DEDİLER..
Şehitlerimizi büyük bir minnettarlıkla anarken Çanakkale hikayelerinden en sevdiklerimnden birisini de burda paylaşmak istiyorum:
ULU ÖNDER'İN GÜZEL CEVABI
Atatürk tüm dünya ülkelerini yemeğe çağırır. Yemeğe katılan tüm ülkelerin en büyük adamları Başbakanları, Cumhurbaşkanları, Devlet Başkanları, Kralları katılır yemeğe. Fakat İngiltere kıçı kırık dandik bir üsteğmen göndermiştir ve gelen üsteğmen yemek yemiyor, içki içmiyor sadece Atatürke pis pis bakıyormuş. Atatürk yaverini yanına çağırarak;
»» Yaver şu İngiliz Üsteğmen geldiğinden beri bana kötü kötü bakıyor dövecek, öldürecek gibi. Git sor bakalım derdi neymiş. der.
Yaver üsteğmenle konuştuktan sonra Atatürkün yanına gelerek;
»» Atam der, Üsteğmen size karşı kin dolu.
Atatürk;
»» İyi ama yaver ben ne yapmışım ona?
Yaver;
»» Atam siz Çanakkalede onun dedesini öldürmüşsünüz. der.
Atatürk;
»» Hımmm anlaşıldı yaver; o zaman git sor bakalım onun dedesinin Çanakkalede ne işi varmış?
* Ulu Önder’in oturduğu bu masa tam da krallara layık olmuş. Çünkü davetlilerin bir çoğu kralmış.
17 Mart 2010 Çarşamba
Mahallenin Güzel Kızı
“Biz hiçbir zaman yanında olamayacağımız ekranların parlak üç yıldızına tutulmaktansa, mahallemizin güzel kızına aşık olduk” İşte yeşil beyazlı taraftarlar Bursaspor’a olan sevdalarını bu güzel cümle ile anlatıyor ve ulusal medyada sürekli parlatılan ve büyütülen üç İstanbul takımına kanmadıklarını ifade ediyorlar. Ne var ki 1963 yılından beri birçok gencin kalbine giren bu büyük aşk, gelmeyen şampiyonluk nedeniyle maalesef hep karşılıksız kalıyordu. “Bu şehri tribünlerden sevdik” diyen binlerce insan, şehrinin caddelerinde komşu bir kentin üç semt takımının zafer konvoylarını bazen içi burularak, bazen de öfkeyle yıllar boyu izlemek zorunda kalıyordu. Öyle ki yine yıllar boyu maç çıkışlarında Heykel’e, Çarşamba’ya doğru yürürken sevgilileri ile yürüyenleri görüp “Pazar pazar millet sevgilisi ile geziyor, biz kahır çekiyoruz. Bir daha maça gelirsem” diye başlayan yeminler, ertesi hafta bilet kuyruğunda eriyip gidiyordu. Yine maç sonraları kendilerine pişkin pişkin “maç kaç kaç bitti”? diye soranlara dişlerini sıkarak yanıtlar verdiler, bazen de “gelip görseydin” diye çıkıştılar. Takımlarının bir türlü başarılı olamaması onların o takımı tutmalarını bile sorgulattı. “Hangi takımı tutuyorsun”? diye soranlara “Bursaspor” dediklerinde “İyi tamam da büyüklerden hangisi” ? sorusu illa ki arkadan gelirdi. Onlar da “Mecbur muyum kardeşim İstanbul takımı tutmaya, benim için tek büyük Bursaspor başka büyük yok” yanıtını vermekten de sıkılmışlardı artık. Aldıkları yenilgiler sonrası kendi şehirlerinde, kendi sokaklarında alay konusu olmamak için az yol değiştirmediler, İş yerlerine gittiklerinde ekranların 3 parlak yıldızının taraftarı olduğunu zanneden ustabaşlarının, şeflerinin, müdürlerinin “Bursaspor’dan bir şey olmaz” alaylarını yine dişlerini sıkarak karşıladılar. Ta ki ‘O’ gelene kadar. Yani iç dünyası yüzüne yansımış olan adam, Ertuğrul Sağlam. Geleceği haber alındığı andan itibaren şehre heyecan veren genç teknik direktör, bir şehrin futboldaki makus talihini değiştirirken, oluşturduğu kadro, oynattığı futbol ve aldığı fantastik sonuçlar ile bu yıl tüm Türkiye’nin beklediği bir futbol devrimine imza atmak üzere.. Devrimin ayak sesleri iyiden iyiye hissedilirken, Fenerbahçe maçı dönüşü Yalova’da iş kıyafetleri ile yola fırlayan ve Trabzonsporlu olduklarını söyleyen ekmek fırını işçilerinin, Bursasporlu futbolculara yaptıkları sevgi gösterisi, bir internet sitesine yorumda bulunan ve Bursasporlularla yıldızı pek barışmayan Karşıyakalıların “Helal olsun Bursaspor’a, bir gün Bursa’nın gol attığına sevineceğim hiç aklıma gelmezdi; ama bu kutlu yolda manevi olarak da olsa desteklemek boynumuzun borcudur” cümlesi çok önemli bir ayrıntıyı daha ortaya çıkarıyordu. Anadolu’dan gelen destek de gittikçe artıyordu. Aslında bu tabi ki beklenen bir şeydi. Öyle ya mahalleyi esir alan, tüm parsayı toplayan üç yaramaz delikanlıya dur diyecek birisi çıkmıştı sonunda. Tabi ki onun arkasında birleşeceklerdi.. Şaşırtıcı olan ise Anadolu takımı taraftarlarının, İstanbul takımlarının yönetimindeki futbol düzenine taktıkları “Bizans” ünvanının artık İstanbul medyasında da kabul görür olmasıydı. Star Tv Haber Dairesi Başkanı Uğur Dündar dahi “Türk futbolundaki Bizans oyunları devreye girmezse, bu yılın şampiyonu Bursaspor olur” itirafını yapabiliyor. Bu İtiraf Bab-ı Ali’de açıkça dillendirilmeye başlanırken, Ertuğrul Hoca ve öğrencileri araladıkları kapıdan içeriye girdiler. Artık Bursasporlu taraftarlar da şehirlerinin sokaklarında, iş yerlerinde başları dik geziyor. Daha düne kadar İstanbul takımlarını tutanların “Ben de Bursasporluyum” deyişlerini mağrur ve anlamlı tebessümlerle karşılıyorlar. Bursasporlu futbolcuların önünde, oynayacakları 8 maç var ki bu rakipleri, istedikleri takdirde yenebileceklerini gösterdiler. Hedefe değil, maçlara ayrı ayrı konsantre olarak büyük rüyaya yürüyüşlerini sürdürüyorlar. Eğer Bursaspor çok yaklaştığı bu düşü gerçekleştirmeyi başarabilirse, yeşil beyazlı taraftarlar da, mahallelerinin güzel kızından büyük aşklarına sonunda karşılık almış olacaklar ve tezahüratlarında söyledikleri gibi hayalleri gerçek olacak ve dört bir yanı bayraklarla donatıp, her yeri şarkılarla çınlatacaklar ve düğünü yapacaklar. Balayını da birlikte Nou Camp’da, Guiseppe Meazza’da, Old Trafford’da gol atarak, atkı şov yaparak geçirecekler...
Tarık Çapçı
15 Mart 2010 Pazartesi
Kiralık Katil Zapo // Neden Kulübede?
Bilindiği üzere son maçlarda Zapo' yu ancak 89-90.dakikalarda oyuna dahil olurken görüyoruz..
Bu oyuncunun ülkemizde neden kıymetsiz olduğu hakkında bir şeyler karalamayı planlıyordum uzun süredir, son Manisa maçının ardından da bu düşüncelerim daha da netleşti..
Öncelikle belirtmek istiyorum ki Zapo'da bir savunma oyuncusunun olması gereken özelliklerin hepsinden var..
Çeviklik, hızlanma, sürat, zıplayabilme, denge, güç, pozisyon alabilme, konsantrasyon, cesaret, topu oyuna sokabilme, soğukkanlılık..
Ama tüm bu özelliklere 10 üzerinden not vermeye niyetlenip Zapo'ya bir karne hazırlasak 6,5-7 harici her hangi bir not yazılamaz oraya..
Bu adamın ne 8'i vardır ne de 5'i..
O yüzden ben bu oyuncunun Dünya'nın hemen her takımında sırıtmadan oynayabileceğini düşünüyorum..
Mesela Dünya'ya İngiliz olarak gelse, Manchester'de falan görebilirdik bizim Zapo'yu..
Peki bizde niye oynayamıyor?
Oynar oynamasına da ligimizde tüm rakiplerde pır pır diye tabir edilen santraforlardan var, bu adamların da çoğu Afrikalı olduklarından çeviklik, hızlanma, sürat gibi özellikleri maşallah en kötüsünün bile 10 üzerinden 8,5 - 9 civarı..
Mesela bizim Ömer Erdoğan'ın bu fiziksel özellikleri için ise bilindiği üzere 10 üzerinden 5,5 bile versem, torpil yapmış olduğumu düşünürüm, vicdanım sızlar....
Ama konsantrasyon, pozisyon alma, denge ,liderlik özellikleri üst seviyededir..
Hatta bunlara not verirsek de en az 7,5- 8'in altında olmaz hiç biri..
İbrahim'e bakıyoruz çeviklik, hızlanma, sürate 8- 8,5 'tan daha düşük not verilmez..
Ama bu oyuncunun da konsantrasyonu, dengesi , pozisyon bilgisi, yer tutması, soğukkanlılığı vasatın çok altındadır.
Bu yönleriyle ligin en kötüsüdür de denebilir.
Her zaman söylerim bizim bu Mustafa Keçeli ile İbrahim Öztürk futbolu tamamen iç güdüsel oynuyorlar..
Buaralar İbrahim'in geçtiği ıskalar falan şansa bizim oyuncularımıza geliyor..
Bu oyuncu bireysel hatasıyla başımızı yakacağı ilk güne kadar 11'deki yeri garantidir..
Ki zaten formu tavan yapmış durumda.
Dün İsaac'e top göstermedi mesela..
Bir de hatırlayın İsaac ilk maçta Zapo-Ömer ikilisine neler yapmıştı..
14 Mart 2010 Pazar
Sıra size de gelecek.Cezanızı yine O Köpek Sürüsü Kesecek.
Tum'un 87.dakikada attığı golden sonra ismini ağzıma almak istemediğim ama insan demeye de dilimin varmadığı K... Sürüsü mağlubiyeti hazmedemeyip sahaya dalmışlar..
Bizim Bursa'da yaşananlar da işte böyle bir şeydi..
4-0'dan sonra çirkinleşip önce kendilerini yaraladılar ardından da devletimin polisine saldırdılar..
O gün stadımızda tel örgüler olmasa yine muhtemelen sahaya girerlerdi hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bugün yaşananlardan sonra da eğer İBB'nin taraftarı olsa muhtemlen yine bizim gösterdiğimiz "PKK Dışarı" tepkisini göstereceklerdi.
Ve o taraftarlar vatan hainliğiyle suçlanacaklardı.
Çok açık bir şekilde görülüyor ki bunların hiç birinin niyeti ne futbol izlemek ne de takımlarına destek olmak..
Son sözüm de takımımıza Diyarbakır'da yapılanları ilk maçta yaşananlara gösterilen normal bir tepki olarak yorumlayanlara geçen hafta;
"Çünkü sen koyunsun, araştırmıyorsun, sorgulamıyorsun, sana ne deniyorsa ona inanıyorsun..."
diyerek seslenmiştim..
İşte bugün yaşananlar o KOYUNLARIN eseri.
Siz hala prim vermeye devam edin bakalım bunlara.
Sıra size de gelecek.
En Yakın Zamanda.
Ama biz değil, sizin cezanızı yine O Köpek Sürüsü kesecek.
Bursasporumuz: 2 Manisaspor:0 // Rijkaard Etkisi
Açıkçası karşımızda beklentimin çok çok üstünde bir Manisaspor vardı..
Bu takım sezon başından beri maçlara bu kadar motive çıkmayı başarabilseydi zaten düşme tehlikesi falan yaşamazdı..
Nerde Fenerbahçe-Trabzonspor maçlarındaki Manisaa..
Nerde bugün Bursa'daki Manisaa..
Tabi bunda hafta içinde Rijkaard'ın ulusal basına verdiği röportajının da çok fazla olduğunu düşünüyorum..
Anadolu kulüplerinin Bursaspor'a karşı kendilerine oynadıkları gibi oynamadıklarını söyleyerek hem diğer kulüpleri zan altında bıraktı hem de bizim başarımıza gölge düşürdü..
Bugün de Manisa takımının Rijkaard'ın o açıklamalarından etkilenerek ekstra bir efor sarfettiğini düşünüyorum.
Ki zaten Manisalı olan ev arkadaşlarım bile daha önce bu takımı hiç bu kadar istekli görmediklerini belirtiler..
Manisalı oyuncular aslında harcadıkları efordan ziyade her topa kontrolsüz girdiler, futbolcularımızın sakatlanmamış olması bizim için 3 puandan çok daha kıymetli bunu da belirtmek gerek..
Maça gelince tam ilk yarı böyle bitti derken Burak Özsaraç bu aşırı motivasyonun etkilerinden olsa gerek çok kontrolsüz bir hareketler bize penaltı kazandırdı.
İkinci yarıda oyuncularımız biraz skoru koruma psikolojisi biraz da Kasımpaşa maçının verdiği yorgunlukla geri çekildiler..
Her pozisyonda 11 kişi topun arkasında kalarak mücadele ettiler.
Zaten kontralar harici gol bulması imkansız olan Manisa takımına karşı bu çok yerinde bir stratejiydi.Tabi biz burda rakibin herhangi bir pozisyonu olmamasına rağmen ölüp ölüp dirildik orası ayrı konu..
İtiraf edeyim aklıma son dakikalarda yine aynı seyirde giden Trabzonspor maçı gelmedi değil..
Ama tabi Manisa ile Trabzon'u aynı kefeye koymamak lazım, mesela Trabzon kazandığı her serbest vuruşta kalemizde etkili olmasına rağmen Manisa'lı futbolcuların bütün toplarını İvankov zorlanmadan topladı..
Ayrıca Ertuğrul Hoca yaptığı ilk hamlede fiziki düşüş yaşayan Batalla'yı kenara alıp yerine zinde bir Bekir Ozan'ı alarak orta saha üstünlüğünü elimize almamızı sağladı..
Ardından da Sercan-İsmail değişikliği ile Turgay'ı sağ kanattan santrafor bölgesine kaydırıp, kanatlardan yakalamamız muhtemel kontraları daha iyi değerlendirip, 3.bölgede daha fazla top tutabilmeyi düşündü..
Hocanın bu maçtaki hamleleri tuttu ama bu maçın önümüzdeki Denizli maçı öncesi bize bir uyarı niteliği taşıması gerektiğini düşünüyorum.
Youla-Angelov ikilisi ummadığımız bir anda başımızı yakabilir..
Son olarak Fenerbahçe ve Trabzonspor'un puan kaybettiği bir haftayı 3 puanla kapatmak bizim için önemliydi..
Zor da olsa sahadan galibiyetle ayrılan tüm futbolcularımızı tebrik ediyorum.
25. Hafta Rakibimiz: Manisaspor (II)
Bugün Manisaspor karşısında Ertuğrul Sağlam' ın Kasımpaşa maçının 11'inden herhangi bir değişikliğe gideceğini düşünmüyorum.
Ki zaten hocanın fantezi yapacak hali de yok.Volkan'ın da durumu henüz açıklanmadı..
Tahminimce Ertuğrul hoca bu oyuncuyu riske etmeyecektir.
Başka da kimi dinlendirecek ki adam, dinlendirse de kimi oynatacak.
Zapo-Bekir Ozan ikilisi haricinde ilk 11'de oynadığı zaman sırıtmayacak hiç bir oyuncumuz yok maalesef.Belki biraz Kirita ama o oynadığı zaman da Ergiç'i kaybediyoruz.
Rakibimiz öncelikle bizi kendi sahasında bekleyip, 4-3-3 görünümlü sistemiyle kontraataklarla gol arayacak.Manisa zaten ligin topla en az oynayan takımlarından, genelde uzun toplarla kendi yarı alanlarından çıkarak ilerideki çabuk adamları ile etkili olmaya çalışıyorlar.
Yüksek ihtimal sağda Yiğit İsmail Gökoğlan İsaac'ten sonra en fazla umut besledikleri isim olacak.Alt yapıdan çıkmış bir oyuncu ve genelde ortasahanın sağında görev yapıyor.
Bu oyuncunun karşısında oynayacak olan Mustafa Keçeli çok dikkat etmek zorunda.
İsaac'e yakın oynayacak olan oyuncumuz olan İbrahim de bugün yine gününde olmak zorunda.Kasımpaşa'ya karşı komik bir ıskası olsu yine ama bu maçta taraftarımızın da desteğiyle maça motive başlayıp, motive bir 90 dakika çıkarmasını umut ediyorum..
Yine Ali Tandoğan da Simpson karşısında ayakta kalmak zorunda, bu oyuncu da ligimizin en iyi dribling yapabilen isimlerinden..
Aynı zamanda Ali de Mustafa da ters kademeleri de atlamamaları gerekiyor, çünkü Manisa takımı zaman zaman İsaac'ın yanına Yiğit Gökoğlanı veya Simpson'u sokabiliyor, bu oyuncular birinin getirdiği toplarda diğeri arka direkte tehlikeli bölgeye girip gol arıyor.
Manisa'nın da bugün itibariyle herhangi bir artısı bulunmuyor bana göre..
Tabi Reha Kapsal "Şapkadan Tavşan" çıkarmazsa, ona da pek ihtimal vermiyorum..
Bizim oyuncularımız maçı Manisa'dan daha fazla istedikleri taktirde 3 puan çıkarmamız için hiç bir neden yok kanımca..
Hatta bu maça Sercan'ın damgasını vuracağını düşünüyorum..
Futbol şansının yanımızda olması dileğiyle işte muhtemel kadromuz..
13 Mart 2010 Cumartesi
Bursaspor-Manisaspor / Siz Formayı Terletin Biz Golleri Atarız
Tam anlamıyla sözün bittiği yerdeyiz..
Az evvel Gençlerbirliği Fenerbahçe'ye de çelmeyi taktı..İyice iştahımızı kabarttı..Nasıl geçecek bu gece..
Bundan sonra zirve yolunda ipler bizim elimizde..Kim ne yaparsa yapsın biz işimize bakmalıyız..Unutmayalım ki şu an zirvenin lideriyiz..Ve en avantajlı takımıyız..
Yarınki maç tam anlamıyla Siz Formayı Terletin Biz Golleri Atarız pankartımızı anlatıyor..
Şüphesiz yarın Bursaspor tribünlerinin en ambiyanslı maçı oynanacak..
Bunda şaşırılacak hiçbirşey yok..Bu takım yarın Manisa engelini de aştığı takdirde çok büyük bir kapıyı daha açacak devrim yolunda..
Özellikle hocamız da sık sık tekrarlıyor bende buradan tekrarlıyayım..
Takımımız bütün maçları tek tek ele alıyor..Yani takımda herkesin aklı tamamıyla Manisa engelini aşmakta..
Manisa'yı yendikten sonra Denizli'de..
Bu gerçekten büyük bir avantaj bizim açımızdan..Bu düşüncenin getirdikleri yadsınamaz son haftalarda..
Tartışmasız şu an ligin en iyi ve en formda takımıyız..Bunu ben değil sevmediğimiz İstanbul Basınının tamamı ifade ediyor..
Mücadelemizi eder her zaman başarı ile atlattığımız rehavet mevzusuna düşmessek 3 puanı rahatça alırız.. Şu an gerçekten çok heyecanlıyım..Ve elimle beynim pek fazla örtüşmüyor..
Ama şunu diyorum ki..
Kolay maç olmayabilir..Manisa için de gerçekten çok önemli bir karşılaşma..
Fakat biz çok kaliteli bir takımız..Futbolumuzu oynarsak önümüzde Manisa erir ve kaybolur..
Tribün olarakta çok keyifli olacak stadımız yarın..
Çok ama çok heyecanlıyım..Duygularımı sayfalarca anlatabilirim,kafanızı ütüleyebilirim..Ama bu takım hakkında taktik konuşamıyorum..Çünkü ne desem boş..Bu deli yürekler herşeyi başarı ile gerçekleştiriyor..
Birde ben buradan Ertuğrul Sağlam'a akıl mı vereceğim..
Şaka bir yana..Oynayacağımız her maç Bursa tarihinin en kritik maçı olacak..Çarşamba günü Bursa şehri Bursa olalı en kritik maçına çıktı..Fakat şartlar öyle ki..Yarında Kasımpaşa maçından kat kat daha önemli bir maça çıkacağız..
Ligin ilk yarısında kötü futbola rağmen Batalla'nın akıllara zarar frikiğiyle kilidi açtığı maçta Manisa'yı 2-0 mağlup etmiştik..
Son haftalarda bir çok kez Manisa'yı izledim ama dediğim gibi heralde bu Bursasporum yüzünden her takım bana kötü futbol oynuyor gibi geliyor..
Neyse maça saatler kaldı..
Allah'ım umarım yüzümüzü kara çıkartmaz..
Eminim ki bazı çürüklerin dışında bütün Anadolu arkamızda..Bizim devrim yolunda atacağımız her adım herkesin çıkarına olacaktır..
Bizler inandık Bursaspor'um..
Bizler inandık;
İvankov,Ali Tandoğan,Büyük Kaptan,İbo,Keçeli,Ergiç,Hüseyin,Ozan,Sercan,Turgay,Batalla..
Buraya Kalpler Konuldu..
O sene'nin hayalini kurarak geçiyordu günlerimiz,aylarımız,senelerimiz..
Hiç bu kadar yaklaşmamıştık o seneye..Buradan dönüş yok..
Haydi Ertuğrul Sağlam'ın deli yürekli askerleri..
Siz Formayı Terletin Biz Golleri Atarız..
Şampiyonluk yolunda,devrim yolunda bir engeli daha aşmak için,
Saldır Bursaspor'um..
Nereden Nereye #7 David Gonzales
Bugüne kadar "Nereden Nereye" serisinde hep futbolcuların kariyerlerindeki ani düşüşlerden bahsettik..
Ama David Gonzalez'in ki beklenmeyen bir yükseliş hikayesi.
Bu oyuncu 2007- 2008 sezonunda Çaykur Rizespor vasıtası ile ülkemize gelmiş ve o sezon takımının düşmesine engel olamamıştı.
Rizespor rakiplerin 4'leri 5'leri yerken bile David Gonzalez'in kurtardıkları hep daha fazlaydı.
Gonzalez ülkemizden ayrıldıktan sonra Arjantin ligi takımlarından Huracan'a gitti ve hiç forma giyemeden kapının önüne kondu..
Geçtiğimiz transfer sezonunda ise nasıl olduysa Manchester City ile deneme idmanlarına çıkıp beğenilmiş ve A takım idmanlarına çıkmaya başlamış..
Ama son yıllardaki maç eksiği göz önüne alınıp şu aralar Rezerve ligde oynatılıyor..
Önümüzdeki sezon belki de Shay Given'ı kesip Premier Lig'de boy göstermeye başlayacak.
25. Hafta Rakibimiz: Manisaspor
Yarın kendi sahamızda Manisaspor ile oynayacağız..
Tanığım her Bursasporlu'da acayip bir rahatlık var bu maç için..
Umarım bu rahatlık futbolcularımızda yoktur..
İlk maçta Manisa karşısında 3 puanı nasıl aldığımızı hatırlıyorlardır umarım..
Tabi o günün Bursaspor'u ile bugünün Bursaspor'u arasında büyük farklılıklar var ama yine de İsaac'ın o gün kaçırdığı goller ve İvankov'un çırpınışları hala gözümün önünde..
Manisa'nın ikinci yarıdaki FB ve TS maçlarını izlediğimde beklentimin çok çok altında bir takımla karşılaştım..
Oyuncu performanslarını geçtim, Manisaspor gibi bir takımın bu kadar korkak ve de geriye çekilerek oynamaması gerekiyor.
Resmen 4 libero 3 stoper ile oynuyorlar.Amatörde bile bu şekilde savunma yapan takımlar izlemedim şimdiye kadar.Ve böyle olunca bu takımın puan kazanması biraz rakip hücum hattının beceriksizliğine, biraz kendi kalesinin ve golciülerinin şansına biraz da Allah'a kalmış oluyor..
Mesela Fb maçında Baroni'nin attığı bir gol var ki adamlar resmen 7'ye 3 geldiler ve gollerini attılar.Ben bu kadar komik gol yiyen bir takım harbiden görmedim..
Manisa'nın bana göre ilk ve en büyük problemi sene başında dengeli bir kadro kuramamış olmaları.Geçen yıl Bank Asya'da şampiyon olan takımı muhafaza edebilseydiler şuan kesinlikle ligde ilk 10 içerisinde yer alıp küme düşme mevzusunu anmadan sezonu bitirirlerdi.
Kaleci Ufuk, kaptan Sezer, sol bek Ferhat, stoper Borbiconi, hücum hattındaki Cenk-Rafael bu isimler süperligdeki takımların çoğunda sırıtmadan oynayabilirler..
Manisa'nın da en büyük zaaflarının bu mevkilerde olduğun söylesem kesinlikle abartmış olmam herhalde.Kaleci İlker Avcıbay bana göre ligin ortalama altı kalecilerinden, ki ortalama üstü bir Orkun Uşak'ın onun arkasında yedek bekliyor olmasını büyük bir şaşkınlıkla izliyorum..
Savunmanın ortasına ise Dixon, Ouedroago, Burak Özsaraç, Gabriel gibi oyuncular alınmış olmasına rağmen o bölgede hala Hüseyin Tok gibi Kalabane gibi eskiler oynuyor genellikle..
Savunmanın soluna ise sezon başı Gençlerbirliği' nden Eren Aydın takviyesi yapıldı, devre arası yine aynı takımdan Momha takıma dahil edildi..
Sağda ise asıl mevkisi olmamasına rağmen Ferhat Çökmüş sezon başından beri istikrarlı bir şekilde vasat bir performans gösteriyor..
Ortasahaya gelince savunmaya çok yakın oynayan 3' lü bir blokla karşılaşıyoruz.
Oyuncular genelde değişiyor olsa da son Denizli maçında Mehmet Güven- Yiğit İncedemir ve Güven Varol bu görevi paylaşmış, bizim maçta da muhtemelen aynı oyuncular şans bulur..
Sağ açık olarak, potansiyeli çok yüksek olan bir Yiğit İsmail Gökoğlan görev alır.
Sol açık olarak da Nizamettin- Simpson arasından bir tercih yapar Reha Kapsal ve yüksek ihtimal bu isim Simpison olur..
Nizammettin de çok özellikli bir adam olmasına rağmen son 3 yılda adam gibi oynadığı maçların sayısı bir elin parmaklarını geçmez..
Santrafor olarak da ilk maçta savunmamızı çok zorlayan ve cezası biten İsaac Promise görev yapar.Manisa'nın kaderini de bizim bu oyuncuyu ne ölçüde marke edebileceğimiz belirler.
Bugün bir gazetede okudum Reha Kapsal Bursaspor'un zaaflarını çok iyi biliyoruz ve Manisa'ya 3 puanla dönücez diye bir açıklama yapmış..
Savunmanın arkasına İsaac'i kaçırmaktan başka bir planı olduğu düşünmüyorum şahsen ben bu teknik adamın.
10 Mart 2010 Çarşamba
Kasımpaşa:0 Bursasporumuz:2// Önümüzdeki Maçlara Bakıyoruz..
Maçta golü erken bulunca "Tamam Bitti Bu İş" dedim kendi kendime..
Normalde maçın ilk yarım saatini izlemeyi plandığım halde rahatlamış olmanın verdiği rehavetle olsa gerek 20.dakikada evden çıkıp okuluma gittim..
Zaten Kasımpaşa'dan Manisa ya da Denizli'den çekindiğim kadar çekinmiyordum.
En nihayetinde topla oynamayı seven, kaptırdığı toplarla da çok kolay gol yiyen bir takım bu Kasımpaşa.
Bizim de çok fazla kontradan gol arayan bir oyun stratejimiz olmamasına rağmen Volkan, Sercan, Ozan gibi 3 adet çok çabuk ve dribling yapabilen oyunculara sahip olduğumuzdan dolayı ligin en iyi deplasman karnesine sahip olan takımıyız..
İlk golü attıktan sonra devreyi gol yemeden kapattığımız taktirde yakaladığımız kontraları değerlendirip çok rahat 3'e 4'e gidebileceğimiz düşünüyordum.
İkinci yarı rakibi kontrolünde oynanmış olsa da özetlerden izlediğim kadarıyla bu farkı açabilecek pozisyonları yakalamışız biraz şans, biraz tecrübe, biraz da beceri noksanlıklarımız bu farkı açmamıza engel olmuş..
Bu maç hakkında benim için sevindrici gelişmelerden ilki Sercan'ın ligin 2.haftasından beridir süre gelen gol orucunu bozmuş olması.
Gerçi çok iyi oynayıp arkadaşlarına boş alanlar, gol pozisyonları yarattığı maçlar da oldu ama kendisi bir türlü o gole ulaşamıyordu.
Bir başka sevindirici gelişme kendisinden çok şeyler beklediğim İsmail Haktan Odabaşı'nın son 15 dakikada oyuna girip, ilk A takım tecrübesini yaşamış olması..
Diyarbakırspor maçından önce de söylemiştim, bu oyuncu mental olarak sorun yaşamadığı taktirde Volkan'ın yerine çok rahat, sırıtmadan oynar, Volkan'ın adını bile andırmaz hiç kimseye..
Öyle Eren Albayrak gibi güçsüz falan da değildir..
Son olarak takımımızın TFF resmen açıklamasa da son 10 haftaya girilirken ligin yeni lideri olduğunu söylebiliriz.
Bu çocuklar gerçekten bulundukları yeri hakediyorlar.
Kupa'da Fenerden ilk maçta 3 yiyip kendi sahalarında cesurca oynayıp 3 atabiliyorlar..
Yine Kadıköy'de Fenerbahçe karşısında 20.dakikada 2-0 mağlup duruma düşüp 90.dakikada 2-3 kazanabiliyorlar..
Bu maçın ardından hem tarafsız sahada hem de seyircisiz oynanan maçta geçen yılın lig 2.si Sivasspor'la karşılaşıp herkes "Acaba rehavet, konsantrasyon eksikliği gibi mental sorunlar " mı derken onlar 50.dakikada 3-0'ı yakalayıp maçın geri kalan kısmını oyunu rölantiye alarak rahat bir şekilde maçı bitirebiliyorlar..
Ardından düşme mücadelesi veren Diyarbakır karşısına çıkıp, her türlü olumsuzluğa rağmen 17 dakikalık bölümde bile güçlerini gösterip futbol oynamaya çalışıyorlar, gol pozisyonuna girebiliyorlar..
Bu maçın sonrasında ve öncesinde yaşanan olaylara noktayı koymuştum, o yüzden bir daha geriye dönmek istemiyorum..
Ama biz bile "Acaba o maçın etkileri Kasımpaşa karşısında görülebilir mi, ne kadar kendilerine futbola verebilirler bu çocuklar.. Şimdi bir de liderliğin baskısı olacak üstlerinde" diye düşünürken bu takım buradan da 3 puanla çıkıp "Biz de Bu Yarışta Varız" diyebiliyorlar..
Yazıyı nasıl bitirebileceğimi pek kestiremedim, şampiyonlukla ilgili yazacak çok şeyim var ama henüz çok erken olduğunu düşünüyorum..
Önümüzdeki maçlara bakıyoruz diyeyim de en kestirmeden çıkayım işin içinden :)
Kasımpaşa 0-2 Bursaspor / Deli Yürekler
Biz kötü günlerde sevdik Bursaspor'u..Ligten düşerken yaşadığımız korkuda,yediğimiz jopta gördük yeşil-beyaz sevgisini..İstikrarsız takımları sevdik biz..Boynumuzu yere eğdirmek için herşeyi yapan yönetimler,futbolcular,hocalar gördük biz..Ama biz böyle sevdik Bursaspor'u..
Yeni nesil demeyim çünkü biz bile hala yeni nesiliz..
Yeni Bursaspor'lular çok şanslı..Onlar tam anlamıyla bu rüya günlerinde sevdi Bursaspor'u..
Önüne geleni dağıtan,göze aşırı zevk veren futbolcularda tadıyorlar Bursaspor sevgisini..
Puan tablosunda en tepede olan takımı seviyorlar..En önemlisi hiçbir zaman duruşunu bozmayan,şu an tüm Türkiye'nin konuştuğu Bursaspor'un mimarı olan Ertuğrul Sağlam'ı seviyorlar.. Ne yalan söyliyim..Ben de bu adamla bir daha seviyorum Bursaspor'u..Bir daha aşık oluyorum yeşil beyaz renklere..
Duruşunu hiç bozmadan,hiç şımarmadan harikalar yaratan bu adam sayesinde..
Sanki bu adam Bursaspor için yaratılmış..Onu Allah göndermiş Bursaspor'umuza..2 Sene önce tahmin bile edemeyeceğimiz bugünleri bu adam yaşattı bizlere..
Ertuğrul Sağlam heykelin dikilecek..Yeni doğan çocukların adı Ertuğrul oluyor bu şehirde..Herkesin dilinde Ertuğrul Sağlam gözünde Adam gibi adamsın..
Ben bugün bir daha aşık oldum bu renklere..
Gururla seyrettim..Nereden nereye dedim..
Halbuki çok uzak değildi,o kabus günler..Çok geçmemişti hasret dolu günlerden.. Rüya gibi rüya..
Ne konuşulabilir ki bu deli yürekler hakkında..
Ne diyebiliriz ki onlara..
Tüm Türkiye onları konuşuyor..
Açıyorum NtvSpor'u Rıdvan Bursaspor şampiyonluğun en büyük adayı diyor..Başka bir kanalda başkası aynı lafları tekrarlıyor..
E be Ertuğrul Hoca
Yaptığın iyi mi..
Nasıl geçecek şimdi sizinle kavuşacağımız Pazar gününe kadar dakikalar bu şehirde..Nasıl uyku girecek geceleri gözümüze..
Yıkılacak Manisa karşısında o stad yıkılıcak..
E be Batalla sen ne yaptın..
Nedir bu İstanbul'un senden çektiği..Ayıp değil mi..Yetmedi mi seni bu şehre getirenden Allah Bin kere razı olsun diyişlerimiz.. Yetmedi mi Ozan İpek..
Senin gözlerinde o mücadele aşkını görünce bizlerin duygulanması..Senin inancınla gurur duymamız..
Söylesene..Ergiç..Yetmedi mi bizi futbolun ile doyurman..
Sen söyle be Büyük Kaptan..Nedir bu haliniz..Kafan yarılsa,suratın dağılıp heryerinden kanlarda aksa hala gemiyi terketmemen..İzahı yok..Bizleri ağlatmanın..
Şu an lig lideri olan bu takımın cefakar taraftarıyız..Gözlerimiz yaşlı,bu günleri de görmek varmış diyoruz içimizden ince ince,sessiz bir şekilde..
Hayallerini kuruyoruz son haftanın..Beşiktaş karşısında Şampiyon Bursapor diye inleyeceğinin bütün Türkiye'nin..
Şu an düğümleniyor kelimeler..Tekrar,tekrar,tekrar bakıyorum puan tablosuna..İnanamıyorum.. Bir daha izliyorum Sercan'ın Kasımpaşa'ya attığı fırsatçı golünü..Bir daha bakıyorum Batalla'nın kilidi açmasına..Bir daha duyuyorum Bursaspor geliyor diye inleyişleri..
Bir daha seyir ediyorum,Bursaspor'umun bu günde İstanbul'u fethedişini tekrar tekrar..
Hala inanamıyorum..
Bursasporum şampiyonluğa koşuyor..
Rüya gibi rüya..
Teslim ol İstanbul,Devrim Çok Yakında!
Hocama Sevgiler..
Bu dönem aldığım en zor dersimin maç saatine kısa sınavı koyan hocama sevgilerimi gönderiyorum..
Maçın en fazla 30 dakikasını izleyebileceğim..
Umarım Bursasporum benim izlediğim kısımlarda işi koparır da benim de kafam rahat olur..
En son Fenerbahçe'nin Eskişehir'e yenilmesinin ardından liderlik şansını yakalamamıza rağmen bu fırsatı Kayseri'de geri tepmiştik..
Bu hafta ise yine Komşu Eskişehir Galatasaray'a çelme takarak yine bizim ekmeğimize yağ sürdü..
Eğer biz bu yarışta varız diyorsak bu fırsatı değerlendirmemiz gerekiyor..
Haydi Bursasporum..
Güldür yüzümüzü..
Allah utandırmasın..
**Lider dönmek derken, Diyarbakır maçından gelecek 3 puanı da hesaba katıyorum..
9 Mart 2010 Salı
Erteleme Maçı // Yılmaz Vural Hastalığı
Daha öncesini hatırlamıyorum ama Yılmaz Vural diyince aklıma artık maç içinde yaptığı akrobasik hareketlerden ziyade, son çalıştığı takımların hepsinde öne geçip geriye düştüğü maçlar geliyor aklıma..(Yalan olmasın aniden Effa'yı tokatladığı an beliriverdi gözümü önünde :))
Antalya'da koca sezon hep bu şanssızlıktan bahsetti durdu, kısa süreli de olsa çalıştığı Manisa ve Kocaeli'de de kaderi pek değişmedi hocanın..(Son çalıştığı 3 takımın da o sene küme düşmüş olmaları da başka bir ortak özellikleri)
Bu yıl Kasımpaşa'nın başına geçti, haftalar ilerledikçe yine aynı hastalık kendisini hissettirmeye başladı..
Antalyaspor' dayken takımın bu kadar çok son dakika golü yemesini ilk başlarda hocanın son dakikada yaptığı amaçsız ve gereksiz değişikliklere bağlıyordum.
Rakip son hücumunu gerçekleştirecek, korner, serbest vuruş vs. kullanacak bir bakıyordum Yılmaz Vural hemen bir hücumcu çıkarıp yerine soğuk bir stoper sokuyor.
Bu oyuncu da oyuna çabuk adapte olamadığından dolayı genelde onun adamı topla buluşuyor ve golünü atıyor..
Bu senaryo yanlış hatırlamıyorsam 3 ya da 4 kez gerçek oldu Antalya'da.
Bu hafta da yine benzer şekilde sezon başından beri kadroya dahi almadığı 22 yaşındaki Slovak stoper Martin Baran santrafor Cenk'in yerine oyuna dahil oldu, adam daha ne olduğunu anlamadan Kayseri'nin golü geldi..
Ama ben de sonradan farkına vardım ki hocanın bu "Son Dakika Kabusu"nun en önemli nedeni; saha kenarında olaylara ani tepkiler verip, hakemle, kendi ve rakip takımların futbolcuları ile dalaşırken oyuncularının strese girip konsantrasyon hataları yapmasına neden oluyor.
Hoca farkında olmadan en büyük zararını bu şekilde veriyor takımına.
Yılmaz Vural'ın takımı öne geçiyor, canavar gibi top oynuyor, ama dakikalar ilerlerdikçe, Yılmaz Hoca çılgınlıklar yapmaya başladıkça takımda bir hata yapmaktan korkma, çabuk karar verememe, soğukkanlılıktan uzaklaşıp bir paniğe kapılma gibi sorunlar baş gösteriyor..
Bir de son dakikada yukarıda belirttiğim değişiklikleri yapınca rakiplerinin ekmeğine bal sürmüş oluyor.
Bizim de yarın en büyük kozlarımızdan biri Yılmaz Vural'ın bu halleri olacak bana göre..
Hele bir de erken gol yemediğimiz taktirde maçı ikinci yarıda 3 puanı çok rahat koparabileceğimizi düşünüyorum..
Hele bir de ilk yarıyı önde kapattığımız taktirde 3'e 4'e bile gidebiliriz zorlanmadan..
**Ama tüm bunlara rağmen içimde yine skor 1-1 bitecekmiş gibi bir his var..
Hayırlısı diyelim..
Neyse adet yerini bulsun muhtemel kadroumuzu verelim, gerçi Diyarbakır maçında oyuna başlayan 11'imizden herhangi bir değişiklik olacağını düşünmüyorum..
18. Hafta Rakibimiz: Kasımpaşa // Erteleme Maçı (II)
Kasımpaşa hakkında yazdığım yazının ardından çok fazla zaman geçmemesine, takımın oyun şablonunda herhangi bir değişiklik yaşanmamış olduğu son maçları izleyince çok rahat görülebiliyor..
Hala dönen topları kazanıp, hızlı hücumlarla ayağa paslarla, Keller,Ergün Teber, Murat Erdoğan, Yekta Kurtuluş gibi oyuncularıyla da dribling yaparak pozisyon buluyorlar..
Ama hücuma çıkarken "Ya Allah Bismillah" anlayışını benimsediklerinden dolayı da kaptırdıkları toplarda çok fazla dengesiz yakalanıyorlar.
Örnek olarak önümüzde 90 dakikasını izlediğim bir Galatasaray maçı var.
Dos Santos'a Keita'ya ne çok dribling şansı verilmiş öyle, adamlar topu bir alıyorlar, önlerinde 30 metrelik 40 metrelik boşluklar..
Sergen Yalçın gibi konuşacam ama futbolda böyle bir olay yok artık, sen rakibine bu kadar çok kontra şansı verirsen maç falan kazanamazsın..
Üstelik deplasmanda oynuyorsun..
Tamam Yılmaz Vural iyi hoş pozitif futbol oynatıyor, çok güzel de bile bile lades demek pek akıl karı değil.En nihayetinde günlük başarılara endekslenmiş bir futbola bakış açımız var..
Bunun da değişmesi biraz zor, bir yerlerden başlamak lazım evet ama nasıl başlayacağız orası biraz muallak..
Tekrar Kasımpaşa'ya dönecek olursak maçın oynanacağı tarihten bugüne kadar kadrodaki zayıf halkalardan kısmen kurtulmuş durumdalar..
En başta süperligin bana göre en kötü kalecilerinden olan Tolga'yı yanında oturtup devre arasında kadrosuna kattığı Murat Şahin'i kullanıyorlar..Bu hamlenin takıma olan artısı çok çok fazla..
İkiliforvet'in arkasında görev almasına rağmen bu yıl hayalet gibi gezen bir Moritz'in yerine ortasahaya daha fazla yardım eden Murat Erdoğan kullanılıyor.
Murat'ın yerine de sol-iç' te Sancak Kaplan gibi bek orjinli olmasına rağmen tempolu bir oyuncu kullanıyorlar.Bu da ortasaha direncini arttıran bir başka hamle.
Sancak aynı zamanda ortasahadaki performansıyla kesinlikle sırıtmıyor..
İleri uca geçtiğimizde Cenk'in partneri artık Gökhan Güleç değil ümit milli oyuncu Şahin Aygüneş.Tamam Şahin çok çabuk hızlanıp dribling yapabilen,yumuşak bileklere sahip bir oyuncu, Gökhan'a göre artıları da bir hayli fazla..
Ama Şahin' le yan yana oynadığı hiç bir maçta golle tanışamamış yaşlı kurt Cenk İşler..(Şimdi gelir bize sallar, ben de döt olurum burda :))
Şahin mesela çok hareketli bir oyuncu olduğu için Cenk'in koşu yollarını falan da tıkıyor zaman zaman, Cenk'in girip gol yapacağı pozisyonlara Şahin atlıyor ve de kaçırıyor..
Ama Gökhan öyle değildir, Türkiye'nin bana göre en iyi sıçrayan santraforudur, çelimsiz vücudunu iyi kullanır, çok kurnazdır, cezasahası içinde yakaladığı zaman da kolay kolay affetmez..
Ama karar verme yeteneğini bir türlü geliştiremediği için kendi de gelişemiyor..
Mesela Gökhan iyi hızlanır, fulelidir, iyi zıplar, cezasahasında iyi pozisyon alır yani kaleciden dönen topları falan anında tamamlar kahvehane ağzıyla konuşursak eli öpülecek bir beleşçidir, son vuruşu fena değildir, ligimizin bana göre en iyi şut 3-5 adamından biridir...
Ama işte bu özelliklere hükmedecek, nerde ne yapacağını anında kestirecek bir karar mekanizması Gökhan'da olmadığından 19'luk bebeler, 37'lik dedeler kesiyorlar Gökhan'ı..
Neyse Gökhan'dan sonra Kasımpaşa'nın bir başka güçlü ve güçsüz noktasına yani Yekta Kurtuluş'a değinmek istiyorum..
Yekta ikinci yarı ile birlikte, oyununun iki yönünü oynayan bir adam olmayı bırakıp hücuma daha fazla katılmaya, ardından da goller atmaya başladı.
Yekta orta üçlünün kenarlarında oynadığı zaman Zico döneminin Fenerbahçe'sinde Deivid'in üstlendiği görevi üstleniyor..
Çizgide ya da çizgiye yakın bir yerlerde buluştuğu topu ayağa ve basit oynayıp kendisi Cenk-Şahin ikilisinin arkasına boş koşular yapıyor..
Ama işte bu boş koşuların ardından geri dönüşlerde ciddi sıkıntılar yaşatıyor takımına, özellikle de arkasında oynayan Ergün Teber ya da Keller'e..
Zaten Kasımpaşa'nın Galatasaray maçında yediği kontraların bir çoğunda Yekta'nın görev bölgesinde savunma fonksiyonlarını yerine getirmemesinin payı büyük..
Yılmaz Hoca madem Yekta'dan hücumda daha fazla yararlanmak istiyor, bence oyun sistemini bozmadan ya da klasik 4-4-2 dönüp Emre Toraman'ın önünde ya da yanında denese çok daha başarılı olabilirler..