Çeşitli sitelerde kendi adına konuşmayıp sürekli topluluk adına hüküm vermeye çalışan cahil takımına ithaf olunur...
Eskişehirspor öncelikle ömrümün büyük bölümün etkileyen bir şehir olduğu için kendi adıma Bursaspordan sonra en çok ilgimi çeken takımların başında gelir. Bunun en önemli nedeni ise benim Bursa'da kendi çevrem haricindeki insanlarda göremediğim taraftarlık samimiyeti. Eskişehir insanı futbolu bilmese takip etmese bile Eskişehirsporludur. Ulusal medyada Trabzonspor özelllikle öne çıkarılsa da Bursa ve Eskişehir "Şehir takımı" sıfatını en iyi taşıyan iki kenttir. MAntık ve gerçekçilik çerçevesinden bakacak olursak da Bursadaki karma nüfus yapısı ve samimiyet ile Eskişehirin salt Eskişehirliliği ile samimiyet oranı birbirinden farklı çıkacaktır. Bursada yaşayan profilin her konuda birbirinden ne kadar ayrıysa Bursaspor ile ilgili yaklaşımıda aynıdır. Yani özetle demek istediğim şudur; biz hiç bir zaman tam anlamıyla bir şehir takımı olmadık! Bursada yaşayan İstanbul takımı tutanların önce karakterinden arkasından da samimiyetinden şüphe duyarım. Ama Eskişehirde yaşayıp da Eskişehirsporluyum diyen insanların samimiyetinden hiç ama hiç şüphe duymadım. Bizim şampiyonluğumuza olan yaklaşımları ayrı...
Ülkemizde ki futbol yönetiminin yavşaklığından tiksiniyorum. Para sahibi klüp başkanlığı ona tüm devlet dairelerinin kapılarını açıyor ve başkanlık bir ulvi işmiş gibi lanse ediliyor. Sezon başı bazı harcamalar umut vaad edici sözler ve herşey, 4 maç sonra 1 puanda kaldın, maç kazanamadın, gol atamadın diye yallah tazyik! O esnada boş kim varsa, dinlenmiş uykusunu almış fatura ve ekstre tarihleri geçmiş çağpır gelsin ki maksat hoca yok demeyelim. Ahmet Yozgattan ayrılır o esnada boşta olan Veli gelir Yozgata, hazır Timur da Gümüşhaneden ayrılmışken Ahmetle spor programı yapmaya başlar bir kanalda, Timurun maç öncesi yayınında aynı masada çay içtiği Semih de Gümüşhaneye gider yeni bir düzen kurayım derken ev kiralamaya karar verir ama daha kira kontratı yapmadan canı sıkılır Gümüşhane'de, Ahmet'e gün doğar böylece Gümüşhane takımı onundur. Ta ki ordada canı sıkılana kadar. Döngü sürer böyle. Sonuç olmaz çıkış olmaz. Paradoks giderek ritüellerşir. Sonra birileri çıkar bu ritüeli bozar. Bir takımı şampiyon yapar herkes güvenli özverili ve tecrübeli olur, belki...
Bülent Uygun'un adı Sivassporla yakaladığı çıkış ile duyulmaya başladığında öncesinin de çok derin olmadığı açıktı. Önce sportif danışman sonrasında Sivasspor hocası sıfatı ve bildiğiniz üzere haksız 3. lük ve Şampiyonlar ligi ön elemesi. Haksız diyorum çünkü 3 takımın aynı puanla olduğu ama bazı tahteravallilerin döndüğü zamanı hatırlamanız yeterli olur. O zaman bizim de şahit olduğumuz Sivas şampiyon olur mu, olursa ne yapar, bizi Avrupa da rezil eder, Sivas da kim sunni gündemlerine bugünkünden farklı bir yorum yapmazdım. "Eğer sizin büyüklerinizi yene yene 2. olduysa o gitmeyecek de kim gidecek? Salak mısınız? Bir sefer de o gitsin bakalım belki o başaracak" diye salt bir fikrim vardı hep. Bülent Uyguna da arka çıkardım. Yedek klübesini parçalaması, İstanbul takımlarının lobisine kafa tutması hep hoşuma giderdi. Yanılmışım.
Bülent Uygun önce Sivas başarısı sonrası anında yaptığı hamleler ile ibresini önce 180 derece çevirdi ve bugün ortaya bir "Sivas sendromu". Başarılı olunan bir sezon sonrası bünyenin buna ters yönde reaksiyon vermesi. Sivasta yapamadığını başka yerde yapmak isteyecekti mutlaka. Bursa'ya geldi klübe girip çıkmaya başladı sebeb-i ziyateri çay içmek idman izlemek ve çekirdek çıtlamaktı galiba. Ani bir ilgi duymaya başladı Bursaspor'a Ertuğrul Sağlam ile 6. olduğu sezon sonunda. Sonra olmadı Nilüfer Belediyespor danışmanlığı onun Şampiyonlar ligi ön elemesi oynamış şanına yakışmazdı. Gazintepsporla anlaşmaya teşebbüs etti, imza attı atamadı bişey oldu olmadı. Son Şansı Bucaspordu. Gitti takıma para harcatt değişik yabancılar aldı, sinirlendi, kilo aldı birazda eşofmanlarını terletti ama olmadı. Yapamadı Büülent, pes etti başarısızlık ile yüzleşmeye cesaret edemedi, aslında sanıldığı kadar yetenekli olduğu anlaşılsın istemedi belki de. Bir başka aşka yelken açtı, hem de eski iş yerine ihanet ederek. Hemde Bucaspor - Eskişshirspor maçından hemen sonra istifa ederek! Hemde Bucasporu hiçe sayıp aldatarak! İçindeki eksik karakterleri ortaya çıkararak!
Resimdeki şapkanın eğreti duruşu herşeyin en güzel örneği. Küstahlık nedir? Sevilmediğin ortamda, beğenilmediğin yerde bi iş başarmış gibi sırıtarak durmaktır. Gelir gelmez ipleri eline almak arzusunda Bülent. Kendi yerini sağlama almak onun derdi, takımın başarısı değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder