31 Ocak 2010 Pazar

Bursasporumuz:3 Eskişehirspor:1

Maçtan önce ısınma hareketleri esnasında futbolcularımızdaki hırs, kazanmaya istek ve inanmışlık belli ediyordu kendini..

Ozan'ın Eskişehirspor savunmasından (Koray'dan) topu kapıp İvesa'nın yanında  filelere gönderdiğinde henüz saniyeler 30'u gösteriyordu..
Bu kadar çabuk gol yemeyi beklemeyip, takımını sahaya 3 ön liberoyla sahaya süren Rıza Çalımbay'ın da bir haftalık planları suya düşüyordu maçın hemen başında...

Eskişehir yediği golün şokunu atlatamadan, 3. dakikada sağ kanattan gelişen atakta topla buluşan Sercan Nadereviç'ten topu kurtardığı gibi kafasını kaldırıp içerideki Turgay'ı gördü, bu oyuncunun vurduğu kafa vuruşunda top üst direkten geri geldi, dönen topa bu kez ayağıyla hamle yapan Turgay'ın vuruşunu İvesa bu kez kafayla çıkardı, pozisyonların tekrarını izleme fırsatım olmadı ama söylenene göre top içeriden çıkarılmış..Alltaki fotoda da çok açık bir şekilde İvesa'nın içeride olduğu görülüyor..





Dakikalar 12'yi gösterdiğinde ise sol kanattan gelişen atağımızda Mustafa Keçeli topu Ozan'a çıkardı ama Sezgin önce davranıp topu uzaklaştırmayı başardı..
13.dakikada ise bu kez Volkan Şen Ozan İpek'e gönderdiği mükemmel ara pasıyla bu oyuncuyu savunmanın arkasına kaçırdı, Ozan bencillik yapmayık arka direkteki Turgay'a topu aktarmasına rağmen bu oyuncu topa dokunamadı..

Biz ahlar içinde maçı izlerken takımımız vites küçültmeyip, Eskişehir üzerindeki baskıyı her dakika daha da arttıryordu..
Dakikalar 14'ü gösterdiğinde ise bu kez Mustafa Keçeli kendini sol kanada atmış olan Sercan'ı topla buluşturdu, bu oyuncu da mükemmel bir hareketle Sezgin'i geçip ceza sahasını girdi ve arka direkteki Turgay'ı gördü.Bu oyuncu da gelen topu önce kontrol edip sonra da Eskişehir filelerini havalandırıp bizi 2 farklı öne geçiren golü kaydetti...

Bu golden sonra hücum presini kesinlikle bırakmayan takımımız Eskisehir'in üzerimize gelmesine izin vermedi.
Onlar da çareyi uzun topla çıkmakta bulunca oyun  dan-dun'a döndü ister isteme..

İkinci golden sonraki ilk tehlikeli atağımız 28.dakika gelişti..Ozan İpek'in pasında Sercan soldan cezasahasına girdi ve topu içeriye koşu yapan Turgay'a çıkardı, bu oyuncu da iyi düşünüp topun üzerinden atladı fakat arka direkteki Volkan Şen Turgay'la paralel düşünemediğinden dolayı güzelim pozisyon heba oldu..

33.dakikada savunmanın arkasına topla mükemmel bir dribling yaptı, topa vurabilirdi ama daha uygun durumdaki Volkan Şen'e topu bıraktı fakat beş dakika öncesinde yaşadığı pozisyonun etkisinden çıkamayan Volkan topu İvesa'ya nişanladı..
Bu pozisyonla birlikte bizim hem takım olarak bizim rüzgarımız kesildi ve de Volkan Şen oyundan düştü..
Ben Ertuğrul Hoca'dan erken bir değişiklik bekledim bu dakikalarda ama  kendisi oyuncusunun moralini düşünerek Volkan'a devre sonuna kadar sabretmeyi tercih etti..

Tabi yukarıda rüzgarımız kesildi deken Eskişehir'in tek bir şeyler yapmak için çabalayan oyuncusu olan Erkan Zengin'in oyuna dahil olduğunu da söylemeden geçmek olmaz..Erkan'nın bu halini gördükten sonra benim görüşüm Beşiktaş'ta Serdar Özkan gibi evlatlara verilen şansın yarısı bu oyuncuya verilse şimdi Türkiye'de gündem Erkan Zengin olurdu..

Buarada 42.dakika Bülent Ertuğrul'un Eskişehir'in ilk şutunu kalemize gönderdiğini söylerken, ikinci şutlarını da 87.dakikada Büyük Kaptan (!) Ümit Karan'ın penaltı vuruşuyla attıklarını söylemek gerek..

İkinci yarıya Ertuğrul Sağlam iki, Rıza Çalımbay da 1 oyuncu değişikliği ile başladılar..
Bizde oyundan alınan Volkan Şen ve İvan Ergiç'İn yerine, Veli-Bekir Ozan ikilisi dahil oldu..
Rakipte ise Caner Celep'in yerine Manisa'nın Büyük Kaptanı 45 nuramlı formasıyla günah çıkartmaya çalışan Sezer Öztürk ikinci yarıya başladı..

Böylece maça 4-3-1-2 başlayıp 4-3-3'e dönen Rıza Çalımbay sonunda doğru yolu bularak 4-4-2 dizilişi ile ideali buldu ama yine de sistem değiştirme ısrarını sürdürüp John Jaycee hamlesiyle de takımını 4-1-1-4 gibi saçma sapan bir dizilişe mahkum etti.

Biz ise maça 4-4-2 başladık ve Batalla-Sercan değişikliğne kadar böyle devam ettik.
Batalla girince 10 numaraya geçti ve Turgay ileride tek kaldı.

İkinci yarıda ise pek gollük pozisyon yaşanmadı, Ertuğrul Hocanın Bekir Ozan-Veli hamleleri tuttu ve Eskişehir bir kere bile gelemedi kalemize, oyuna çok forvet sokmayla hücum futbolu oynanamayacağını anlamıştır herhalde Rıza Çalımbay.

İlk tehlikeli atağımızı 60.dakikada Kaptan Ömer Erdoğan'ın indirdiği topu Ozan İpek'in dışarıya gönderdiği topla yakaladık.
Zaten ikinci tehlikeli atağımızda 83.dakikada Batalla'nın verdiği mükemmel arapasıyla cezasahasına hareketlenen Ali Tandoğan'ın vuruşuyla skoru 3-0'a getiren golü attık..


Biz maç bitti derken  87.dakikada Hüseyin'in koluna çarpan topla Eskişehir penaltı kazandı ve Büyük Kaptan skoru 3-1 yaptı..
Sonra da herhangi bir tehlikeli pozisyon yaşanmadan Bünyamin Gezer mücadelenin son düdüğünü çaldı.

* Turgay'ın hayatının maçını oynadığını söyleyebilirim bugün, sezon başında 5cm zıplayamayan adam Ertuğrul Sağlam'ın elinde mükemmel gelişerek hava topu bırakmayan pivot santrafora dönüştü bir anda..

* Sercan Sivas maçından sonra bugün de çok iyiydi, gol atamadı ama çok yıprattı rakip savunmayı..Zaten Turgay'ın attığı golün asistini yaptı, arkadaşları biraz daha dikkatli olsa bu asist sayısı daha da fazla olabilirdi.




* Ama maçın en iyisi Ozan İpek'ti diyebiliriz, koştu mücadele etti, ilk yarının en iyi sağ beki gösterilen Koray Arslan'a yapmadığını bırakmadı, sağından solundan bacak arasından heryerden geçti.
Koray'ın bu maçı, özellikle de Ozan'ı uzun süre unutabileceğini düşünmüyorum..

* Savunmada da bombacı İbrahim Sivas maçından sonra bugün de hatasız oynadı.
Burdan kime sallasam, adamların performanslar % 100 artıyor, önce Turgay, sonra Hüseyin son olarak İbrahim'de gözle görülür performanslar yükselmeleri oldu..
Var bu işte bi iş ama ben anlayamadım doğrusu.
Onlar oynasın da ben döt olmaya razıyım...:)

Hafta Sonu Güzelleri #1



Bir yetmişlik Rakı Yanındada Meze Yalan Yoktur Bizde Aşık olduk Neze..

30 Ocak 2010 Cumartesi

Yeni Zelandalı Gol Makinası Shane Smeltz

Yeni zelanda deyince akla hep en guzel yerlerini incir yapraklarıyla kapayıp cıplak dolaşan hatunlar gelir akıllara ama bugun yeni zelendadan bahsetme sebebimiz ne incir yaprakları nede etine dolgun bayanlar.

Transfer sezonun son gunlerine girerken nihayet devre arası ilk transferimiz düştü bursaspor kulislerine düştüde niye hala resmi imza yok diye bir düşünce geliyorsa akıllara avusturayla-turkiye yazıylada rakamla 24 saatdir ucakla o yuzdendir tahminim bu gecikme.

Smeltz Almanya asıllı 1981 doğumlu yeni zelenda futbolunun yetiştirdiği en buyuk yeteneklerden biri olarak tarih kitaplarında çoktan yerini almış bir isim.

''Futbola QAS Academy'de başlayan Smeltz, profesyonel kariyerine Hırvat menşeli Gold Coast Knights kulübünde, 1998'de başladı. Oradan yine yöresel bir takım olan Brisbane Strikers'a geçen Shane'nin sonraki durağı Napier City Rovers oldu. Kariyerinin ilk ciddi adımını Adelaide City'e transfer olarak atan "gol makinesi", bu transferden bir sezon sonra şehrin büyük ağbisi Adelaide United'ın kadrosuna katılarak Avustralya piyasasında tanınan bir futbolcu olmuş.

Shane Edward Smeltz'in futbol kariyerinde gezindiğimiz bu yazının gelecek 3 yılı İngiltere sahalarında geçecek. 2005'te Avustralya'dan ayrılıp İngiltere'ye giden Smeltz'in ilk durağı, "yalnızca bilmek zorunda kalanların bildiği" bir lig olan İngiltere 2. liginin tanınan takımı Mansfield Town oldu. Orada kısa bir süre kalan Shane, sezonu 90'ların efsane takımlarından Wimbledon FC'nin 2000'li versiyonu olan -futbol sevdalılarının takımı- AFC Wimbledon'da tamamladı. Burada çıktığı 50 maça 26 gol sığdıran Smeltz, ertesi sezon soluğu menajerlik oyunlarından tanıdığım Halifax Town'da aldı fakat pek de başarılı olamadı.


Aradan geçen 3 yıl hem Smeltz'i hem de futbolunu olgunlaştırmıştı ki Wellington Phoenix ile Avustralya'ya dönen "gol makinesi", çok başarılı 2 sezon geçirdi. İlk sezonunda A-League gol krallığını kıl payı kaçıran Smeltz, Hacettepe'ye imza atmadan önce 2008-2009 "normal" sezonunu gol kralı olarak tamamladı.''

Yukardaki tırnak içine aldığım kariyer özetini bi daha yazmamak için Dar Alanda Uzun Paslar Blogundan aldım geçen sene bu zamanlar gençlerbirliğine transferi söz konusyken kaleme alınmış ve gayetde guzel özetlemiş kariyerini Smeltzin.

Ama geçen sene gençlerbirliğine geldikten sonra Hacattepeye kiralanacağını öğrenince ne işim olur hacettepede benim diyerek apar topar ülkesine geri dönerek A-League Takımlarından Gold Cast Unitedla Sözleşme imzalamış Smeltz.Bu sene 22 maçta 19 gol atarak Avusturalyada ust uste 2 sene gol kralı olma başarısını göstermiş.Ayrıca Yeni zelenda milli takımıyla cıktığı 26 da maçta 15 gol gibi bir sayıya ulaşmışki yeni zelenda gibi organize futboldan uzak bir ekipte azınsanmıyacak bir başarıdır bu.

Birazda Teknik Özelliklerinden bahsedersek her iki ayağınıda kullanabilmesinden dolayı 3 lü hücüm hattının her yerinde oynuyabiliyor ama asıl mevkisi forvet.Posizisyon alma, kafa hakimiyeti ve son vuruşlar gibi ozelliklerinin gelişmiş olması rahatlıkla bu ligi kaldırabilecek kapasitede bir forvet izlenemi veriyor.(Diğer bu özellikleri gelişmiş forvet oyuncusu için .Bknz. Kayserisporlu Makakula)

Tek sorun bundan once Turkcell Super Lig gibi mucadele gucu ust duzey bir ligde oynamamış olması eğer cabuk adapte olmayı başarırsa yeni kahramınımız olur ve tahminimce butun bursasporlular olarak dunya kupasında yeni zelendayı destekleyebiliriz..

Unutmadan bir küçük dipnot daha ekliyelim Yeni zelenda milli takımının dunya kupasına kadar olan fiksturune baktım tam 10 hazırlık maçı var mart nisan mayıs aylarında bu maçlar.. Umarım tranfser yapılmadan bu hazırlık maclarına gidemiyeceği söylenmiş ve öyle anlaşılmıştır.


''Bu Gol Makinasıda bundan öncekiler igibi umarım çamaşır makinası çıkmaz diye en icten dualarımızı edip yazımıza son verelim Bursasporumuza hayırlı olsun.

19. Hafta Rakibimiz: Eskişehirspor

Eskişehir için devre arasını en iyi değerlendiren takımlardan diyebiliriz..
İhtiyaçları doğrultusunda, nokta transfer takvileri ile kadrolarını güçlendirdiler..

Savunma ve hücum hattı oldukça zengin ve alternatifli olan takıma, ileri uca giden Youla'nın yerine gelen John Jaycee Okwunwanne gibi bizim ligimizde çok iş yapabilecek bir adam getirdiler..

Hız ve çabukluk konusunda Youla'yı aratmayacak, hatta daha teknik, dar alanda ve son vuruşlarda Youla'dan daha etkili olan Jaycee'nin tek sorunu istikrar..
Yani kafasına eserse oynayan bir adam, zaten golü bulduğu maçlarda genel olarak 2'yi 3'ü de yazabiliryor.. 
Eskişehir benim onlardan beklediğim havayı ikinci devre yaklayabilirse, hiç şüphem yok ki sezon sonu herkes John Jaycee Okwunwanne isminden bahsedecektir..

Eskişehir'in kadrosuna kattığı diğer isimler de hiç küçümsenecek oyuncular değiller.
Mesela sağ kanada aldıkları Erkan Zengin, Rıza hocanın işine acayip yarayacaktır..
Hızlı, kuvvetli, tekniği üst düzeyde, dribling özelliği olup acayip hırslı bir adam bu Erkan..
Uzun zamandır transfer dönemlerinde Beşiktaş'tan oyuncu alma alışkanlığımızı gözönünde bulundurduğumda en çok gelmesini istediğim oyuncuydu Erkan Zengin..

Sol kanada yine takımın ilkdevredeki tek kanat oyuncusu Bülent Kocabey'e iyi bir alternatif olabilecek Caner Celep alındı Denizli'den.
Önliberoya geleceğin Tugay Kerimoğlu'su olacak diye şişirilmesine karşın gittiği hiç bir takımda dikiş tutturamayan Fahri Tatan alındı. İlk 11 oyuncusu olabilir mi bilmem ama gerektiğinde Ragıp'ın yerinde oynayıp iyi bir yedek olabilir..

Ve Eskişehir'in kadrosuna kattığı son isim Manisa'nın gemiyi ilk başta terkeden kaptanı Sezer Öztürk. 
Hiç haz etmem böyle aidiyet duygusu gelişmemiş oyunculardan.
Ama Sezer'i 20 Yaşaltı Milli takımından beri takip eden biri olarak Eskişehir'deki performansını merakla bekliyorum. Manisa'da oynarken  ne düşmeden önce, ne de çıktıktan sonra Süperligde kayda değer bir performansı olmayan Sezer, Bank Asya 1.lig'de geçen yılın oyuncusu seçilmeyi başardı..

Eskişehir'in yaptığı takviyelerden sonra ilk devreye göre en önemli artısını belirterek yazıyı bitirelim..
Bu bahsettiğim en önemli artı, sezona Elsaka-Vucko gibi iki tank stoperle başlamıştı Es-Es..
Vucko'nun form düşüklüğü, Elsaka'nın da milli takımda bulunmasından dolayı savunma göbeğini biraz da zorumluluktan dolayı Sezgin-Nadarevic ikilisi ile kurmaya başladılar ve şans eseri de olsa ideal isimleri buldular bu bölgede..

Eskişehir'in bize karşı çıkması muhtemel 11'i ise şu şekilde yazabiliriz..



Football Fans Know Better

29 Ocak 2010 Cuma

Türk Genç Yetenekler #2 Fatih Atik


Benim aklımda nasıl olduysa Fatih Atik 87 doğumlu diye kalmış..
Bu yazıyı yazmaya niyetlendikten sonra farkına vardım  84'lü olduğunu..
83'lü genç Semih'lerin, 84'lü genç Sabri'lerin olduğu ülkenin ferdi olduğumuza göre Fatih de çok kart sayılmaz hani..

Fransa'nın  Montpellier ekibinde 2003-2004 sezonunda profesyonel futbol hayatına başlayan olan Fatih Atik, bu ekipte sözleşmesinin sona ermesinden sonra geçtiğimiz sezonun başında yine Fransa 2.ligi ekiplerinden Tours'a transfer oldu ve hala bu ekibin formasını giymesine karşın sözleşmesi 2010 mayısında sona eriyor..

Son 2 sezondaki performasına baktığmızda ise geçtiğimiz sezonu 37 maç 5 gol 8 asistle tamamlayan Fatih'in bu sezonun ilk yarısı itibariyle de 4 gol ve 4 asisti bulunuyor..

Fatih genellikle ortasahanın sağında oynamasına karşın zaman zaman sağ-iç olarak da çift yönlü ortasaha elemanı gibi oynayabiliyor..
En belirgin özelliği ise sağ çarprazdan attığı sert ve isabetli şutlar olan oyuncunun diğer bir artısı ise çok güçlü olması ve mücadeleyi asla bırakmaması..

Dribling özelliği de olan Fatih'i bizim Volkan Şen'den ayıran özelliği ise oyun zekasının daha yüksek olması..
Mesela geçemediği bir rakip savunmacıyı Volkan gibi hırs yapıp ardı ardına 10 kere çalımlamaya çalışmıyor, gerektiğinde çizgiye inmeden de topu istenen yere kesebiliyor..

Tabi bizim Volkan kadar çevik ve dar alanda etkili olmasa da sezon sonu  bedavaya alınıp Volkan Şen'i kesinlikle aratmayacak bir oyuncu.
Volkan önümüzdeki sezon kalacaksa da bu ikili değişmeli olarak oynayıp rakip takımların korkulu rüyası olacaklarından hiç şüphem yok.
Kulübe kazandırılırsa mükemmel bir iş yapmış olunur..

Ama bundan önce  Fatih'in bir Sivas macerasının olduğu, burada idmanlara çıkmasına karşın Montpellier'e bonservis bedelinin ödenmemesinden dolayı geri çağrıldığını, ardından da " Türkiye'de bir daha futbol oynamak istemiyorum" şeklinde bir açıklaması olduğunu da hatırlatarak yazıyı bitirelim..

27 Ocak 2010 Çarşamba

Magic Pablo!



Batalla..Batalla..Batalla..

1.5 sene evvel ismini duysaydım muhtemelen adamı tiye alır ismiyle dalga geçerdim "Battal" diye.O gelmeden önce videoları geldi bizim ellere.A'dan Z'ye hepimiz beğendik ama içimizdeki Gutierrez yarası depreşince temkinli baktık olaya.Ya nasip dedik.

Tamam geldi işte dedik yine sorunlar bitmedi.Arjantin Federasyonu işi yokuşa sürdü.
Moraller alt üst.
Lisansını ilk haftalara yetiştiremedik.
Fakat Pablo beklentilerimden de iyi topçu olduğunu gösterdi.Bu adam bizi uçuruyor.Bugünkü maçta da gösterdi ki ülkemizdeki sayılı oyun kuruculardan.Benim gözümde Alex'ten daha yaratıcı bir playmaker.
Bu adam futbolcuysa bugüne kadar ülkemize gelip gidenler sığır hatta martı sesi çıkarabilen cinsten =)

Kalın sağlıcakla..

Ergiç'in Performansı




Bursasporlu abilerim/kardeşlerimden bugün İvan Ergiç'in performasını pek beğenen olmamış
Ben maçı tribünden izlediğim için Ergiç'in nerede nasıl ne iş yaptığını çok daha net görme fırsatım oldu..
Tamam Ergiç çok fazla öne çıkmadı ama bu oyuncunun performansını etkileyen en büyük neden yanında oynayan isim oluyor..


Kirita şuursuzca saha sola koşturup her topa atladığından dolayı Ergiç hep ortayı kapatmak zorunda kaldı..
Yani Ergiç bir nevi Hüseyin gibi oynadı aslında..Sorumluluk alamadı..
Böyle olunca da Ergiç hiç bir şey yapmamış gibi göründü..
Sonuçta Ergiç savunma fonksiyonlarından ziyade hücumcu özellikleri ile ön plana çıkmış bir isim...

Keza Ergiç'in yerine sahada Hüseyin ya da Bekir Ozan oynamış olsa takım için daha yararlı olurdu..

Kirita yerine Bekir Ozan-Hüseyin ikilisinden herhangi biri oynasa Ergiç'in performansını artacak,
bu da takım için çok çok daha yararlı olacaktı..

Yani futbolcuları değerlendirirken önünde,arkasında, yanında kimin oynadığına da dikkat etmek gerekir..
Sonuçta futbol bu, takım oyunu...

Bursasporumuz:4 Sivasspor :0




Öncelikle takımın başında kaptanlık pazubandı ile İbrahim Öztürk'ü görünce "Kaptanı İbrahim olan takımın..." demekten kendimi alıkoyamadım maalesef..Ama adam hayatının topunu oynadı orası ayrı konu..
Maça 4-2-3-1  gibi bir dizilişle başladı Ertuğrul hoca.
İleri ikili de yer almasını beklediğim Turgay Bahadır bugün ortasahanın sağında görev yaptı.Orta sahanın önünde Batalla, onun önünde de Sercan Yıldırım yer aldı..

Maça çok kötü başladığımızı söyleyebilirim, hele 25.dakikada Turgay'ın mükemmel pasında Ozan İpek'in sol çarprazdan cezasahasını girip vurduğu şuta kadar resmen uyuduk.
Amaçsız bir Bursaspor vardı sahada..
Ardından 27.dakikada bu kez sağ çarprazdan Batalla pozisyona girdi ve yine top Petkoviç'in üzerine gitti..

Bu iki pozisyon takımımızı cesaretlendirdi biraz ve Sivas'ın üzerine gitmeye başladık.
Her gittiğimizde de pozisyona girdik.
Ben bu kadar kolay pozisyona girdiğimiz bir maça daha önce hiç şahit olmamıştım..
Bunda futbolcularımızın da payı var elbette ama aslan payı Sivas'ın tabiki de..


Maçın hakemi de Ozan İpek'i Galatasaray maçında haksız bir şekilde oyundan atışından sonra günah çıkardı resmen.Tüm taktir haklarını bizden yana kullandı diyebilirim.
Mesela 30.dakikada Ozan İpek'in önce topu eliyle kontrol edip, ardından da düdükten sonra şut attığı pozisyonda çoğu hakem çift sarıdan kırmızı gösterirdi kimse de itiraz edemezdi..


Maça döndüğümüzde ise 32.dakikada Turgay'ın arka direkte topa dokunamadığı pozisyonun hemen ardından 34.dakikada Ergiç'in cezasaha çizgisi üzerinde dışarı vurduğu top golün sinyallerini veriyordu..

37.dakikada Ozan İpek'in bizi 1-0 öne geçiren golü ise Sivas savunmasının bize ilk ikramı oldu..
Arka direkte İbrahim ile Sercan topa doğru hareketlenmişlerdi ama onları durdurmaya çalışan bir Allah'ın kulu yoktu rakip savunmada.Pozisyonda ofsayt var mıydı yok muydu tekrarını izlemeden bir şey söyleyemem hata olur..

Golden sonra yine duraklama dönemine giren takımımız ikinci yarının 53.dakikasında Batalla'nın Aubey'den topu kapıp Sercan'a aktardığı , Sercan'ın Petkoviç'i geçip attığı golle 2-0'a getirdi oyunu..


64.dakikada üçüncü golümüz de Ozan'ın kendisinden 10cm uzun olan Yasin'den daha iyi zıplayarak indirdiği topa Sercan'ın güzel vuruşuyla geldi..

3-0'dan sonra rakibinin  fazla üstüne gitmeyen takımımız Eren Albayrak oyuna girene kadar herhangi bir atak girişiminde bulunmadı..Eren de en son geçen yıl yine Sivas maçında "Kasap Abdurrahman"ın darbeleri sonucu sakatlanmıştı, bu yıl da formayı yine bir Sivas maçında bulmuş olması ilginç bir tesadüf oldu..

79'dakika da Eren sol çizgiden güzel kesti ve topa arka direkte dokunan Sercan skoru 4-0 getirdi..

*** Toparlamak gerekirse bana göre maçın üç önemli güzelliği şöyleydi:

* Bunlardan ilki Sercan'ın aylar sonra golle tanışıp şeytanın bacağını kırmış olması..
* İkincisi Eren Albayrak'ın yaklaşık 1 yıl aradan sonra forma bulup, kısa sürede 1 asiste imza atmış olması..
* Üçüncü olarak da kupada gruptan lider çıkmış olmamız..

Kupa'da Rakip: Sivasspor (II)




Çok önemli bir maça çıkıyoruz bugün..
Rakibimiz ise son 2 yılın süpriz takımı olmasına rağmen bu sezon ligde kötü günler geçiren Sivasspor.
Son Trabzonspor maçını izledim ve gördüm ki Sivas'ın hala çok büyük sorunları mevcut..
Öncelikle Bilica gittikten sonra hala savunma göbeğine adam bulamadılar..
Aubey'in de takıma alışması için zaman gerekiyor.
19 ocakta takıma katılan oyuncu 24 ocakta ilk maçına çıktı,27 ocakta da ikinci maçına çıkacak..
Murat Sözgelmez-Aubey ikilisinin arkasına atılan her topta pozisyona girebiliriz bugün..
Burda Sercan'a büyük iş düşüyor.Hocamız umarım bu maçta Sercan'ı yanında başlatmaz oyuna..
Keza adam paylaşımında da çok büyük sıkıntılar yaşıyor ve kesinlikle organize olamıyor yine bu ikili.
Kanatlardan gelen ortalarda, duran toplarda gol bulmamız çok yüksek ihtimal.
O yüzden ileri ikilide bir uzun bir çabuk oyuncu kullanmamız bana göre çok daha mantıklı olacaktır..

Eğer Volkan Şen oynarsa bu maçta çok fazla sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum.
Ama bu oyunucunun ağır bir grip geçirdiği ve oynayıp oynamayacağına maç saatinde karar verileceği açıklandı.
o olmazsa o bölgede Veli oynar ama Volkan kadar faydalı olamaz, çünkü zaten kapasitesi belli bir adam..

Ozan İpek de bu maçta özellikle kendine çok dikkat etmeli, karşısında ligin en kasap sağ beki
Abdurrahman olacak çünkü bugün.

Orta göbeğimizde Kirita-Ergiç ya da Hüseyin-Ergiç olması çok farketmeyecektir bana göre.
Zaten rakibin ortasahasının en sert adamı İbrahim Dağaşan.Onun yanında Taider ya da Musa görev yapabilirler..

Bugün savunma anlamında en zor iş Erman Kılıç karşısında oynayacak oyuncumuzun olacaktır.
Her iki kanatta da oynayabilen, tekniği ve dribling yeteneği üst düzeyde,çevik aynı zamanda da
kuvvetli bir oyuncu.Trabzon maçında takımın tek bir şeyler yapmaya çalışan ve ayakta kalan oyuncusuydu diyebiliriz Erman için..

Sivas'a karşı ilk başta oyunun hakimiyetini elimize geçirip, savunma arkasına attığımız toplarda,
kanat organizasyonlarında gol aramalıyız.

Sivas'ın bizi çok fazla zorlayacak gücü yok zaten.
Çok da çekinmiyorum aslını söylemek gerekirse.
Zaten bu sivas'ı yenemeyeceksek gruptan çıkmamızın anlamı yok..
Hesap-Kitap işlerini daha önce paylaşmıştık, ve 3-3 harici tüm beraberlikler bizim işimize yarıyor.


Football Fans Know Better

26 Ocak 2010 Salı

Kupa'da Rakip: Sivasspor




Yarın Türkiye Kupasında çok önemli bir maça çıkıyoruz Bursa'da..
Sivas'ı Trabzonspor karşısında 90 dakika izleme şansım oldu ve Erman Kılıç dışında formda olan hiç bir futbolcuları yok adamların.Muhsin Ertuğral bir şeyler yapmaya çalışıyor ama ne kadar başarılı olabilecek bekleyim göreceğiz..

Yeni yapılan Afrikalı takviyeleri de pek beğenmedim doğrusu..
Aslında edindiğim referanslar hep olumluydu o oyuncular hakkında ama ligimize alışmaları biraz zaman alacak gibi..Kısa vadede başarılı olmaları zor ama ummadığım taş baş yarar misali bize karşı nasıl performans gösterecekleri belli olmaz yine de..O yüzden dikkat etmek gerekiyor..Sivas'ın yenilerine kısaca göz atmak gerekirse..

Lucien Aubey: Sol ayaklı bir stoper zamam zaman sol bek oynamışlığı da varmış eski takımında..
Acayip güçlü bir adam ama bu sezon Rennes'te sadece 3 maçta oynayabilmiş..
Bunda en büyük etken aldığı kilolar sonucu çok fazla ağırlaşmış olması.
Arkasına atılan her topta Trabzon pozisyona girdi.
Kesinlikle adam kovalamıyor, pozisyon alması kötü ve her an atılabilecek gibi duruyor sahada.

Nabil Taider: Trabzon maçıda 25 dakika kalabildi ancak sahada..
Fizik gücü bizim ligimize göre oldukça yetersiz, özellikle de kış mevsiminde sahaların ağırlaştığı bir zamanda bu oyuncudan verim almak biraz zor olacak gibi.Top kapma konusunda İbrahim Dağaşan'a hiç yardım etmeyince Muhsin Ertuğral erken değişikliğe gitmek zorunda kaldı..
Ama oyunda kaldığı süre içerisinde top alıp verişinde bile adam belli ediyor kendini.Özellikle sol ayağını beğendim, koşan olursa etkili ara pasları atabiliyor.

Elrio Van Heerden: Trabzon maçının hayaleti diyebiliriz bu oyuncu için, resmen 90 dakika gezdi sahada..
Etliye sütlüye hiç bir şeye karışmadı.Hesapta 10 numara gibi oynadı ama ben ayağına top değdiğini hiç görmedim.Club Brugge'de oynarken etkili olduğu bir kaç maçı izlemiştim..
Sağ kanattan motor takmış gibi gidiyordu ama orda da devamlılığı sağlayamadı hiç bir zaman.
Bilekleri iyi, hızlı,çevik, dribling yeteneği yüksek olmasına rağmen çok fazla güçsüz bir oyuncu..
Bu adamın güçsüzlüğünün yanında direnci de hiç yok diyebiliriz.Olursa olur olmasa da olur modunda..

Ayrıca Sivas'ın sol bekinde Hayrettin'in yokluğunda şans bulan Ferhat Bıkmaz çok ama çok kötüydü maçta.Ne adam kovalıyor, ne mücadele ediyor, ne hücuma destek veriyor, aldığı her topu önünde oynayan oyuncuya aktarmaktan başka hiç bir şey yapmadı.
Trabzon sağ kanattan kaç kere geldiyse hep etkili oldu.Ligin belki de en çelimsiz adamı Alanzinho bile ikili mücadele kazandı bu Ferhat'tan..En son U17'de izlemiştim bu oyuncuyu ve Hayrettin gibi kazma varken Ferhat niye oynamıyor diyordum hep..Ama Ferhat'ın geçen 5 senede kendisini fiziki açıdan hiç geliştirememiş olduğunu görünce şoke oldum doğrusu..


Sivas'ın genel oyun dizilişinde Muhsin Ertuğral'ın gelişiyle pek bir değişim olmamış..
4-2-3-1 gibi bir şeyler oynamaya çalışıyorlar yine..
Ama ileride top tutan Mehmet Yıldız'larını bir türlü bulamadıkları için başarılı olamıyorlar.
Tum gitmese belki bir nebze yararlı olabilirdi ama Kamanan o iş için yeterli değil.
Tamam güçlü bir oyuncu ama kesinlikle en önde oynayıp top tutacak, kaleye sırtı dönük oynayıp takımı ordan yönetecek bir lider olamaz.
Kamanan'ın atacan önüne topu koşsun deli fişek gibi.Ya da cezayayı, penaltı civarında ayağına topu vereceksin o da pis burunla abanacak kaleye..
Ha bize gelse işimize yarar belki ama Sivas'ta biraz zor gibi..

Sivas'ın muhtemel 11'inden ziyade Trabzon maçındaki 11'ini oyuncu dizilişleriyle beraber vermek çok daha doğru olacağını düşünüyorum.
Muhsin Ertuğral'ı kişilik olarak nasıl bir hoca olduğunu bilmediğimden süpriz yapıp yapmayacağını da kestiremiyorum..


Football Fans Know Better

Peter Cavit Akman





Dün akşam Olay Tv'yi izlerken Amerika'dan bir futbolcu geldi denildiğinde ne yalan söyleyeyim ilk aklıma Heart Pearce geldi daha sonra Peter Cavit Akman ismi beni fazlasıyla sasırttı öncelikle şunu söylüyeyim kendisi canlı izlemişliğim yok, o yuzden futbolu hakkında herhangi bir bilgi vermem sozkonusu değil zaten Turkiyede genç milli ve paf takım maçları hariç forma giymedi bunlarıda o zamanki sartlarda da cok takip etmiyordum.

Sadece merak edenler için kariyeri hakkında bi kaç bilgi verelim.
Peter Cavit Akman işadamı Ali Galip Akman'ın oğludur annesi Amerikalıdır. 1987 yılında California doğmuş 13 yaşına kadar bu şehirde büyümüş kolejde yuzme ve futbol takımlarında dereceler yaptıktan sonra 14 yaşında iyi bir kaleci olmak hayaliyle babasının Ali Koç'la olan ortaklığını da kullanarak Fenerbahçe altyapısına torpilli olarak girmiş. Burda 3 sene çeşitli yaş guruplarında oynadıktan sonra 2005 yılından itabaren Turkiye'de Fm-Cm Efsanesi haline dönüşmeye başlamıştır özellikle oyunda ileride Volkan Demirel ayarında bir kaleci olabilmesi , ucuza oyuncu alıp pahalıya buyuk kuluplere satmayı seven İlhan Cavcav'n muridi Fmciler için her oyunda alınması gereken bas tacı edilesi bir adam haline dönüştürmüştür Peter Caviti.

Sanal alemde var olan bu şan şöhreti gerçek alemde bir türlü gerçekleşmemiş 2006 yılının yazına kadar kaldığı Fenerbahçe altyapısında arada sırada genç milli takımlara gitmek dışında kayda değer bir aşama kaydedememiştir. Babasının milli takımlara seçilmesinde etkisi varmıdır bilinmez ama şu gerçeğide unutmamak gerekir tamam sevmem, nefret ederim İstanbul'un sarı-laci sosyete kulubunden ama genelde Turk futboluna damgası vuran iyi kalecilerde hep o cografya uzerinden cıkar nasıl bizden iyi golculer yetisiyorsa ordanda iyi kaleciler yetişir .Buraya kadar anlattığımız kariyerinde birkac kez genç milli takımlara gitmesi ve Fenerbahce altyapısında kaleci eğitimi alması dışında dişine dokunur bir artısı yok.

2007 yılında Amerika'da kazandığı Biyoloji Mühendislğini okumak için Californiaya geri döner Hearth Pearce transferinde de belirttiğimiz gibi hem Biyoloji Mühendisliğini okurken,hem de universitenin futbol akademesinde kariyerine devam eder.Burdaki kariyeri ve futbolu hakkında ögrenebildiklerim 2008 yılında universiteler liginde yılın kalecisi seçildiği ama Fenerbahçe'den sonra kendisini geliştirmeye devam edebildimi şuan ne aşamada net bir bilgim yok.

Kısacası şuan kapalı kutu olumlu yada olumsuz birseyler söylemek için çok erken zamana bırakıp Fm iyi diyorsa iyidir mantığıyla içimizi ferah tutmak şuan yapılması gereken en doğru davranış galiba.

Son olarak universite kariyerindeki istatistikleride verelim ve Bursasporumuza hayırlı olsun deyip yazımızı bitirelim.







25 Ocak 2010 Pazartesi

Nereden Nereye #5 Berkant Göktan



Berkant Göktan bana en büyük hayal kırıklığı yaratan isimlerdendir.
Almanya'da Bayern Münih alt yapısından yetişmiş adam mental olarak nasıl gelişmez diye homurdanıp dururdum hep Vicente Del Bosque "çalım atmaktan başka hiç bir şey bilmiyor" demişti mesela Berkant için..

Galatasaray'da oynarken Davids'e yaptıkları da hala hafızamdadır mesela.
Ya da ondan önce Ümit milli takımda sunduğu futbol resitalleri unutulucak cinsten değil..
Borussia Mönchengladbach ve Arminia Bielefeld takımlarında kiralık olarak şansını deneyen Berkant Galatasaray'ın kapısından girdiğinde ise yaşı henüz 21 olmuştu.

Buraya geliş nedenini daha fazla para kazanmak olan açıklayan oyuncu belki kariyerindeki ilk büyük hatayı yapmıştı farkında olmadan..
Orda genç, gelecek vadeden futbolcu oynamalı ve kendini geliştirmeli mantığıyla alt lig takımlarına kiralık veriliriken  burda ise 18'i doldurma adına  kadroya alındı Berkant.
Öyle olunca da Allah Vergisi yeteneklerinin üzerine kendisi pek bir şey koyamadı.

Beşiktaş ve Kaiserslautern maceralarının ardından şansını 1860 Münih'in ikinci takımında deneyen Berkant orda gösterdiği performansla A takıma çıkmayı başardı.
İki sezonda 1860 Münih formasıyla 50 maçta 25 gol atma başarısı gösteren oyuncu herkese "Acaba Berkant Göktan yeniden mi doğuyor" dedirttiği anda kokain kullandığı öğrenilince orda da kapının önüne kondu..

Uzun süredir futboldan uzak kalan Berkant bu kez de şansını Tayland liginde denemeye karar vermiş olmalı ki  Muang Thong United kulübüyle sözleşme imzaladığı haberi geldi.
Muhtemelen bu transferde de Berkant için tercih sebebi para olmuştur..
Berkant'ın bu halini görünce "Nereden Nereye.." demekten kendini alamıyor insan..

24 Ocak 2010 Pazar

Kasımpaşa Sürprizleri

Dün maç oynanmadı ama Ertuğrul Hocanın çıkaracağı 11 yine sürprizlerle doluymuş yeni farkettim..
Kasımpaşa'nın 11'ini aradım ama maalesef  bulamadım hiç bir yerde..

Football Fans Know Better


Ertuğrul Hoca öncelikle Bombaci İbrahim'den vazgeçmiş.
Diğer oyuncu tercihlerinde de hep fizik gücü iyi olanı seçmiş.
Ortanın sağında Veli-Volkan ikilisinden Veli, defansif ortasaha olarak da Hüseyin'e karşılık Kirita tercih edilmiş..
İleri ikilide de Sercan-Turgay-İglesias arasından dışarıda kalan isim Sercan olmuş..


Ertuğrul Sağlam öncelikle bu sahada dribling yapılamayacağını düşünüp, kanat adamlarına fırsatını bulduğunuzda ortanızı yapın talimatını vermiş..
Bu talimatı desteklemek için de ileriye iki 1.90'lık kule göndermiş..

Hocanın bu kumarı tutar mıydı tutmaz mıydı bilmem ama kupadaki kritik Sivas maçı öncesi futbolcularımızın dinlenmiş olarak çıkacak olması iyi bir gelişme bana göre.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Maç Ertelendi

SON DAKİKA! KASIMPAŞA-BURSASPOR KARŞILAŞMASI YOĞUN KAR YAĞIŞINDAN DOLAYI İLERİ BİR TARİHE ERTELENDİ..

Soğuk hava,pahalı bilet fiyatlarıyla birleşince maça gidemedim..
Malum sabah saatlerinden itibaren başladı kar yağışı..Bende sıcak sıcak çayımı yudumlarken,dışarıda lapa lapa yağan karı izlerken oturdum BursasporTv'nin başına..Maçın başlanması gereken süreden tam 50 dakika sonra açıklandı karar..
Karşılaşmanın ertelendiğinin açıklanmasının tam 30 dakika sonra yazıyorum an itibari ile bu yazıyı..Biz sıcak sıcak evimizde otururken deplasmanda olan 500 kardeşimiz şu an gerçekten ne yapacağını bilememekte..
Giden abilerimiz,kardeşlerimizde umarım sağ salim evlerine ulaşır..
İki kere dört kadar maçın son 10 yılın en yoğun kar yağışı beklenirken ertelenmesi kesin iken bir yaptırım uygulayamayanlar bu işin suçlusudur..
Ne diyelim;Herşeyde bir hayır vardır..Umarım en kısa zamanda bu karşılaşma oynanır ve Bursasporumuz 3 puanı alır..

Nereden Nereye #4 Denílson de Oliveira Araújo



Bir zamanda yolculuk makinamız olsa 1998 yılı temmuz ayına dönebilsek ve 2010 yılından geldik biz 2010 yılında halin budur yeğen akıllı ol deyip bu resmi denilson a göstersek bir yerleriyle gülerdi bize herhalde.

1998 temmuz ayında gelen bir haber tüm dünya yı şok etmişti renklerinden dolayı ispanyadaki kazanmasını istediğimiz takımların en başında gelen Real betis dunya rekoru kırarak 35 milyon dolar vermisti o zamanlar 19 yasında olan yıldız adayı denilsona.

Bu para denilsonu dunyanın en pahalı futboclusu yapmıstı simdilerin C.Ronaldosu neyse o zamanlar denilson oydu. Nike reklamlarında o yaptığı aptal bakışlar bile hala hafızalarımızda.

Herkes bir pele bir maradona daha kazanacak dunya futbolu diye bekledi senelerce aslında zaman zaman bu beklentilere karsılık verecek kadar iyi futbolda oynadı ama nedense bir turlu o herkesin bekledigi patlamayı yapamadı.

1998 yılında doğan çoçuklar ilkokula başlamıştı ama denilson hala real betisde sıradan bir futbolcudan oteye gecememisti.. Bunu goren turk basını 2005 yılında Manisaspora gelecek diye yazdı cizdi herkes hadi lan gelirmi o adam turkiyeye diye dusunuyorduki o zamanın sartlarında cokta haksız sayılmazdı insanlar.

Zaten ne olduysa ondan sonra oldu arap ligi amerika ligi derken en son 6 ay once vietnam liginde goruldu denilson hemde 17 bin euro gibi komik bir rakam karsılığında.

Ordaki macerasıda cok uzun surmedi ve 1998 yılında dunya en pahalı futbolcusu olan denilson 6 aydır kendine oynuyacak bir kulub arıyor.

Galiba nereden nereye yazı serisine en uygun adamlardan biridir denilson .32 yasında bize gelirse bizim hagimiz olur oda ayrı bir konu.

22 Ocak 2010 Cuma

18. Hafta Rakibimiz: Kasımpaşa (II)

                                                
                                        

Beşiktaş zaferinden sonra ilk lig maçımıza yine İstanbul'da fakat bu kez Kasımpaşa karşısında oynayacak takımımız.

Football Fans Know Better

Beşiktaş maçına benzer bir şekilde yarınki maç yine soğuk havada ve ağır zeminde oynanacak.Ertuğrul Sağlam da sanırım kullanacağı oyuncuları yine bu koşullara göre seçeceğinden Beşiktaş maçındakine benzer bir kadro bekliyorum hocadan..
Savunmanın ortasında yine hızlı,çevik ama bir o kadar da bombacı İbrahim Öztürk oynayacak..
Sağ bekte, Denizli'nin genç Güray'ı karşısında rezil olan Veli'nin yerine de Zapo tercih edilecektir..

Kasımpaşa'nın ortasahasının çok koşan ve mücadele eden oyunculardan kurulduğu düşünüldüğünde de Hüseyin'in yanında Bekir Ozan onların önünde de yine İvan Ergiç tercih edilecektir..

Ortasahanın sağında Volkan Şen, solunda da yine Ozan İpek sahadaki yerlerini alacaklardır.. Maçın kilidini de açacak bu iki oyuncu olacaktır..

Sonuçta Kasımpaşa  kaptıkları toplar,  iki çıkan bekini kullanarak hızlı hücumlar gerçekleştiren birtakım.Dolayısıyla da Ozan ve Volkan ne kadar az top kaptırırlarsa Kasımpaşa'nın kalemizde tehlike yaratma olasılığı da o kadar düşecektir.Aynı zamanda bu oyuncularımızın karşısında oynaması muhtemel olan Ergün ve Keller ikilisi çok sert adamlar değiller.Yani iyi bir Volkan ve iyi bir Ozan bu maçı tek başlarına bize 3 puanı getirebilirler.

Bu maçta özellikle Volkan'dan çok fazla ümitliyim, umarım beni yanıltmaz.
Ayrıca Kasımpaşa ligin belki de hata yapmaya en müsait kalecisine sahip.Biz de bundan mutlaka yararlanmalıyız.Oyuncularımız şut atmaktan kesinlikle korkmamalıdırlar.



Gökhan Güleç'e muhakkak dikkat etmeliyiz.Bu oyuncu muhtemelen maça ekstra motive olacaktır.
Ceza yayı civarından çıkarabileceği sürpriz şutlara da kalecimiz İvankov çok dikket etmelidir.
Son olarak da Moritz'in fırsatçılığına ve yaşlı kurt Cenk'e dikkat diyorum..

18. Hafta Rakibimiz: Kasımpaşa




Yarın ki rakibimiz Kasımpaşa'ya ligin en formda takımlarından desem hata yapmış olmam herhalde.Yılmaz Vural Antalyaspor'dan sonra ilk defa bir takımla uyum yakalamış durumda.

Boukhari, Galiassi, Diego Ruiz gibi üst düzey yabancı oyuncuları bir kenara itip tamamen Türk oyuncularla motivasyon üzerine oluşturmuş olduğu "Yaa Allah Bismillah" tarzı futbol anlayışıyla büyük bir ivme kazanmış durumda.

Ama bu anlayışla daha ne kadar başarılı olabilecekler onu da zaman gösterecek.
Sonuçta şuan itibariyle düşme potasının sadece 3 puan üzerindeler.

Neyse Kasımpaşa'nın sistemine bir göz atalım..

Kasımpaşa sahaya 4-3-1-2 gibi bir dizilişle çıkıyor.

Football Fans Know Better

Aslında bu dizilişi geçen hafta Ertuğrul Sağlam da denedi Denizli'de fakat uygulamada sıkıntılar yaşadığımız görünce ilk 45 dakikanın ardından eski düzenimize geri dönmüştü.
Bizde olmayan iki çıkan bek Kasımpaşa'da mevcut..
Sağda Keller ve solda da Ergün Teber'i kullanıyorlar ve bu oyuncuların katılımıyla orta sahayı zaman zaman 5 hatta 6 kişiden oluşturup o bölgede müthiş çoğalabiliyorlar.

**Zaten geride top kapıp, hızlı hücumlarda da bu kadar kolay çoğabilmeleri sayesinde bu puanları topladılar..


Orta 3'lüyü de Emre Toraman-Yekta-Murat Erdoğan (aslında fazla koşmazdı ama Yılmaz Vural bu adamı nasıl olduysa takım oyuncusu yapmayı becermiş) gibi koşan,mücadele eden ve ayakları iyi olan adamlardan oluşturup önde Moritz gibi golcü bir 10 numara kullanıyorlar.
Ben de bu yıl izlediğim hiç bir Kasımpaşa maçında Moritz'in öne çıktığını görmedim ama nasıl olduysa bu adam bir yerlerden çıktı ve golünü attı..
O yüzden Moritz'e Kasımpaşa'nın Alex'i diyebiliriz..

En önde de Gökhan Güleç ve Cenk İşler gibi iki koşan hücumcu kullanıyorlar..
Şu Gökhan Güleç sezon başı bizden gittiğinde çok fazla üzülmüştüm, sanırım benden başka da pek üzülen olmamıştı Bursa'da..
Gökhan müthiş kumaşı olan bir adam ama mental eksikliklerini bir türlü gideremiyor.Örneğin ben bu kadar kararsız bir futbolcu görmedim.Bu yaştan sonra öğrenebilir mi bilmem ama muhakkak satranç dersleri alıp en azında 1 hamle ilerisini düşünmeyi öğrenmesi gerekiyor.

Cenk' de zaten söyleyecek fazla sözüm yok.Bilmem kaçıncı baharını Kasımpaşa'da Yılmaz Vural'ın kanatları altında yaşıyor..

20 Ocak 2010 Çarşamba

Altın Jenerasyon (II) #81

Geçen haftaki altın jenerasyon yazısından sonra bugün de 81 doğumluların oluşturduğu 21 Yaş Altı Milli takım hakkında birşeyler yazmaya karar verdim..Öncelikle milli takım 2004 olimpiyatlarına katılma şansını Almanya'dan son dakikada yediği golle kaybettiğini hatırlatmadan olmaz.
Hep anlatır dururuz zamanında ümit milli takımımızın C.Ronaldo'lu, Quaresma'lı Portekiz milli  takımını grupta oynadığı 2 maçta da mağlup ettiğini..Bizim oyuncularımızın onları ezdiğini ama onların nerde olduğunu, bizim oyuncularımızın nerelerde olduğunu..




Ben bu milli takımı yazarken de efsanevi maçlar olan Portekiz galibiyetlerinin oyuncu kadrolarından yola çıkmak istiyorum.
Raşit Çetiner yönetimindeki takımımız o zamanlar genel olarak 5-3-2 gibi bir sistemle mücadele ediyordu.Kimileri 3-5-2 falan diyebilir ama kanatlarda genellikle bek özellikli oyuncular kullanıldığından bana göre 5'li savunma tanımı o zaman ki oyun şablonuna daha fazla uyuyor..

Portekizi'i  Türkiye'de 4-2 mağlup ettiğimiz maçın kadrosu ve oyuncuların dizilişini incelemek gerekirse;

Football Fans Know Better

Volkan Demirel: A milli takımımızın 1 numaralı ,kalecisi..Fazla söze gerek yok..Kendine ihanet etmediği sürece de kimse kapamaz ondan formasını..

Fatih Sonkaya:  Beşiktaş ve Porto maceralarında dikiş tutturamadı şimdi şansını Azerbaycan'da deniyor..
İbrahim Yavuz: Galatasaray,Kayseri;Ankaragücü,Diyarbakır,Mardin gezmelerinden sonra. Bolu'daki 2.yılını doldurdu.
Servet Çetin: Fenerbahçe macerasındaki hayal kırıklığı,ardından Sivas'a gidip tekrar Galatasaray transfer yapması, bitti denen Servet Çetin'i tekrar A milli takımın 1.stoperi yaptı..
İbrahim Toraman: Yaklaşık 6 yıldır Beşiktaş'ta ve takımın kaptanlarından..İkinci bir terlik kavgasına karışmazsa onun da yeri en bir 5 sene daha garanti takımında..
Suat Usta: En büyük hayal kırıklğım diyeblirim bu oyuncu için..PSV,Galatasaray,Konya,Antalya,Sakarya,Rize derken o da Azerbaycan'ın yolunu tutanlardan..





Kemal Aslan: Başka bir hayal kırıklığı vakası daha..En büyük hatasını erken yaşta Fenerbahçe transferiyle yaptı, ikinci büyük hatası da takımda kalmak için yıllarca diretmesi oldu..
Bu süre zarfında da sakatlıklar yakasını bir türlü bırakmadı.Buaralar Rize'de ama orda da pek tutunabileceğini zannetmiyorum..

Uğur İnceman: Türkiye'ye ilk adımını Manisa'ya atan gurbetçi futbolcu şu sıralar Beşiktaş için ter döküyor.
Oyunun iki yönünü oynayabilmesine karşın hakettiği değeri bir türlü bulamayan isimlerden diyebiliriz Uğur için.
Beşiktaş'ta alternatif oyuncu olmaktan daha ileriye gidebileceğini düşünmüyorum..
Selçuk Şahin: Genç yaşlarda yakaldığı Fenerbahçe formasının kıymetini bilemeyenlerden o da.
Takımdaki ilk operasyonda kapı önüne konulması ve sonrasındaki Anadolu turları çok uzak değil Selçuk için..

Tuncay Şanlı: Fazla söze gerek yok adam 17 yaşında halısahalarda keşfedilip 25 yaşında Premier Lig topçusu oldu.
Hüseyin Kartal: Hakan Şükür'ün veliahdı olarak gösterilen isim sezona Kasımpaşa ile başlayıp soluğu kendi isteğiyle  Göztepe'de aldı.Süperlig ile 1.lig arasındaki asansör takımların gölcülüğünden daha öteye gidemez bu saatten sonra Hüseyin Kartal..




Yedekler:
Tamer Coşkun: O da Göztepe'de 2. kaleci şuan..Bursaspor alt yapısından yetişmesine rağmen kıymet bilmeyenlerden o da..TFF 2.lig'te 2.kalecilik yaparak kariyerini bitirir muhtemelen..
Beyhan Sümer: Takımın futbolu bırakmış tek ismi.Dünyanın bir ucunda herkesten habersiz futbol oynamıyorsa tabi.
Ali Cansun: O da takımın gezgin ve hiç bir yerde dikiş tutturamayan isimlerinden.Hatta geçen sezon Azerbaycan'a bile gitti. Şu sıralar Hacettepe'de şansını deniyor ama ilk yarı itibariyle golü bulunmuyor.
Eyüp Kaymakçı: Galatasaray alt yapısından yetişip alt liglerde kiralık oynayarak kariyerini sürdüren Eyüp şu sıralar 3.ligde Gaziosmanpaşa forması giyiyor.
Korhan Öztürk: Gençlerbirliği' nde sürekli alt liglere kiralık verilen bir oyuncuyken beklenmedik şekilde Mehmet Özdilek'in ortasahadaki rotasyon elemanlarından biri oldu.Burdan sonraki durağı ise muhtemelen yine 1.lig olacaktr..
İlhan Özbay: Yozgat'taki ilk yılları ve ardından Gaziantep'te geçirdiği ilk 1-2 sezon dışında kayda değer bir performansı bulunmuyor.Türk futbolunun sağ kanattaki İbrahim Üzülmez'i olur diye beklediğim bu isim kuvvet olarak kendini geliştiremediği için şu sırasalar Buca'da bile forma bulmakta sıkıntı çekiyor..

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------




Portekiz' deki oynanan ve 1-2 kazandığımız maça baktığımızda ilk defa Raşit Çetiner'in 4'lü savunma ile ve önlerinde 3 adet savunma ağırlıklı ortasaha ile çıktığını görebiliryoruz.
O zamanlar Hamit savunma yapmakla pek işi olmayan daha çok 10 numara gibi oynayan bir oyuncuydu ve bu 3'lü orta hattın önünde görev yaptı. Onun önünde de dribling özelliği olan iki oyuncu Halil ve Sinan yer almıştı..




Football Fans Know Better 

İlk maçta oynamayan oyuncuları tek tek ele aldığımızda ise;

Recep Biler: Her zaman çok yetenekli olduğu ve Fenerbahçe kalesini bir kaptığında bir daha bırakmayacağı söyleniyordu.Genç yaşta forma şansı buldu fakat üzerinde oluşturulan baskıyı kaldıramayarak çok kötü maçlar çıkardı ve bir Beşiktaş maçı sonrası kaptırdığı formayı bir daha giyemedi. Karşıyaka,Hacettepe derken bu sezon başında Antep'e geldi.4 yediği bir kupa maçı haricinde de sahaya çıkamadı.Bundan sonraki durağı 1.lig olur muhtemelen.

Serkan Balcı: Gençlerbirliği orta sahasında motor gibi çalışan Serkan o dönemde Raşit Hoca tarafından sol kanatta kullanılıyordu.Daha sonra Fenerbahçe transferi ve orda da sağ bek olarak görev verilmesinden sonra kanat adamlığı damgasını bir türlü çıkaramadı üzerinden.Trabzon'a sağ bek oynamayağım diye gitti ama orda pozisyonunda pek bir değişiklik olmadı.Zaman zaman orta sahanın sağında da görev yapan Serkan ülkemizde hakettiği değeri bulamayan oyuncuların başında geliyor bana göre..

Hamit Altıntop: Schalke'de sağ bek oynatılrak savunma fonksiyonları gelişen Hamit Altıntop  son yıllarda yaşadığı sakatlıklar olmasa Bundesliga çok daha farklı hatırlanabilirdi..Bu sezon fazla forma bulamasa da umarım Türkiye'ye geri dönmez.

Halil Altıntop:Schalke 'de bu sezona kadar devamlı oynayıp iyi işler de yapan Halil'in Magath'la yıldızı pek barışmamış olacak ki bu sezonun ilk yarısında beklenen çok altında süre alabildi..
Ama ben Halil'in çabul pes edeceği inancında değilim.
Umarım Trükiye'ye gelme hatasına düşmez de kariyerinin en olgun dönemini yine Almanya'da geçirir..

Sinan Kaloğlu: Beşiktaş macerasına kendisi için çok erken yaşta atıldığından kendisini bir türlü geliştiremedi.
Son vuruşlardaki eksikliği her zaman onun en büyük belası oldu.
Diyarbakır ve Manisa'da kiralık oynamasından sonra Serdar Kurtuluş transferinde takasla bize geldi..
Fırtına gibi başladığı Bursaspor kariyerinde de inişli çıkışlı performanslarının yanına bir de uzun süreli sakatlıklar eklenince Bursa'da da
barınamadı ve çok önemli ve de doğru bir kararla Bochum'un yolunu tuttu.
Orda da yine sezona fırtına gibi girip milli takıma kadar yükseldi fakat yine sakatlıklar sonucu Sinan soluğu Vitesse'de almak zorunda kaldı.
Türkiye'ye gelip anadolu turnesi yapacağına neresi olursa olsun Avrupa'da futbol oynamak her zaman daha iyidir kanımca.

Yedekler:

Egemen Korkmaz: Büyük kaptan Egemen Korkmaz 19 yaşında girdiği Bursaspor'umuzun kapısından 100bin TL gibi bir para için kaptanı olduğu gemisini terkedip Karadeniz'in serin sularına yelken açtı..
Ben kesinlikle Giray'ı kesemeyeceğini düşünürken geçen yıl yaklaşık 30 maçta forma giydi.
Yatsın kalksın yanında oynayarak arkasını sürekli süpüren Song'a dua etsin.
Egemen'in cengaverliği dışında pek bir artısı yoktur aslında.Trabzon'un kıymetini bilmediği taktirde onun da sonu İsmail Güldüren'den pek farksız olmaz..

Sabri Sarıoğlu: İlk çıkışını 19 yaşındayken bize 25 metreden attığı golle yapan "Genç Sabri" o günden beri ilk defa kendisi geliştirme yolunda ilerleme kaydetti Rijkaard'ın elinde.Bu yaşta orta yapmayı öğrenmesi İbrahim Üzülmez'in 36 yaşında öğrendiği varsayıldığında iyi bir gelişme...
Sanırım Sabri daha uzun yıllar Galatasaray'da futbol oynayacak..

Mahmut Hanefi: Türk Roberto Carlos da hayal kırıklığı yaratan isimlerden.
Erken yaştaki Fenerbahçe transferinin ardından Gaziantep,Ordu,Sivas,Diyarbakır derken futboldan hayli uzak kaldı.
Azerbeycan'a gideceğini duymuştum ama son gelişmelerden haberim yok maalesef..






Ve Teknik Direktör Raşit Çetiner:
Milli takımı bıraktıktan sonra Bursasporumuzun başına geçerek bizi şampiyonluğa taşımasına rağmen..
Süperlig'e çıktıktan sonra daha sezonun ilk devresi bitmeden "sağlık sorunlarım var" diyerek görevi bıraktı..
Bizden sonra gittiği hiç bir takımda dikiş tutturamayan Raşit Çetiner şu sıralar takım çalıştırmıyor..

19 Ocak 2010 Salı

Türk Genç Yetenekler #1 Şaban Özdoğan





Yabancı Yetenkerle başladığımız futbolcu analizine "Türk Genç Yetenklerle" devam edelim.

Aslen Uşaklı olan Şaban Özdoğan futbol hayatına Danimarkanın köklü kuluplerinden Fc Kopenhag'da başlamış bir isim. Geçen seneye kadar bizdeki Bursa Merinosspor modeli gibi Fc Kopenhagın pilot takımı Kjöbenhavns Boldklub (FCK II) 'de oynayan Şaban Özdoğan orda gösterdiği performansla bu sene Fc Kopenhag 'ın A takımına yukseldi Şampiyonlar Ligi ön eleme turunda bir maçta da görev yapan Şaban ayrıca U-15 seviyesinden beri Danimarka milli takımının tum alt yaş guruplarında direk banko oynamış bir futbolcu. Son olarak geçtiğimiz günlerde Danimarka Ümit milli takımına çağrıldı.

Oyuncunun özelliklerinden bahsedecek olursak orta sahanın ortasında ve sagında oynuyabilen bir oyuncu.Yaşına göre muthis sayılabilecek bir oyun zekasına sahip stil olarak Fenerbahçeli Özer Hurmacı'yı andırıyor biraz. Pas teknigi ve uzaktan beklenmedik anlarda attığı etkili şutlar en buyuk artıları.

Danimarka'da bulunan Turk futbolcular içinde potansiyeli en yuksek oyuncular arasında yer alan Şaban Özdoğan eğer sene sonunda Volkan Şen satılacaksa rahatlıkla onun yerini doldurabilecek bir isim...

Sözleşmesi Mayıs ayında bitip serbest kalacak bu genc Turk yeteneği umarım teknik heyetin dikkatini çekip takımımıza kazandırılabilir..

Minik Kardeş Merinos


Pazar günü pilot takımımız Bursa Merinos'un maçına gittim.
"Zirve Yürüşü"deki minik kardeşimizi sezon başından beri merakla takip ediyordum ama daha önce maçını izlemek kısmet olmamıştı..
Öncelikle hatırlatma yapayım Bursa Merinos profesyonel değil maalesef ve "Bursa Süper Amatör Lig"inde mücadele ediyor.

Emniyetspor ile yapılan mücadeleyi 5-1 gibi farklı bir skorla kazandı Merinos.
Ama öyle sonuç aldatmasın rakip da yabana atılacak bir takım değildir.
1987 doğumlu gençleri Bursa'yı Türkiye Şampiyonası'nda temsil etme gururunu yaşamış bir takımdır bu Emniyetspor.
Bizim gruptan gol averajıyla çıkıp oralara gittiklerinden çok iyi tanırım bu takımı.
Ve bugünün Emniyet takımında Türkiye Şampiyonasına giden takımdan en az 7-8 oyuncu oynuyordu.
Aralarında profesyonel transfer yapıp geri dönenler de olmuş..

Neyse maç çok zevkli ve büyük bir heyecan içerisinde geçti..Emniyet'in santraforu maç 3-1'ken  kaleciyi geçip topu dışarı göndermese belki skor daha farklı da olabilirdi..
Aslında Emniyet daha bir takım gibi oynamasına rağmen Merinos yakaladığı pozisyonları affetmedi..
Çok soğukkanlı ve hedefe oynayan bir takım olmuş bu bizim minik kardeş.
Sezon sonunda yüksek ihtimal terfilere kalacaklar ama orada iş yapabilmeleri için mutlaka hızlı bir golcüye ihtiyaçları var..Zaten amatör terfilerinde başarılı olan takımlar genelde 2006'da Yunanistan'ın Avrupa Şampiyonu olan oyun anlayışıyla mücadele ederler.
Bakmayın siz Rehagel'in kral ilan edildiğine, bizim amatör liglerde ne sultanlar,padişahlar,imparatorlar var ama gören yok..

Neyse konuyu fazla dağıtmadan Bursa Merinos'un büyümüş de küçülmüş kadrosuna bir göz atalım.

1.Doğan Kaplan, 1987 doğumlu, geldiği takım Oyak Renault.

2. Tarık Can Yollu, 1987 doğumlu, geldiği takım İnegölspor (Gaziosmanpaşa'da prof. oynamış )

3. Ömer Gezginci 1985 doğumlu, geldiği takım Bursaspor  (Bursa Merinos'ta prof olmuş)

4. Serkan Vardar: 1980 doğumlu; geldiği takım Tavşanlı Linyitspor (İnegöl,M.Kemalpaşa,Bilecik,Orhangazi gibi takımlarda prof oynamış)

5. İsmail Serbest 1975 doğumlu, geldiği takım Alibeyköy (Orhangazi,Gebze;Akhisar;Beykoz gibi takımlarda prof oynamış)

6. Mehmet Oral 1985 doğumlu, geldiği takım Oyak Renault

7. Samet Eker 1990, geldiği takım Tofaş ve 11'in prof kariyeri olmayan tek ismi

8. Savaş Baştan 1979 doğumlu, geldiği takım Tavşanlı Bld (Kütayha, Bilecik,Petkim,M.Kemalpaşa gibi takımlarda prof oynamış)

9.Ümüt Canbaz  1983 doğumlu, geldiği takım İnegölspor (Yozgat,Balıkesir,Fethiye gibi takımlarda prof oynamış)

10.Cemil Alabaş 1978 doğumlu, geldiği takım Erdek Bld (Turgutlu,Nazilli,Beykoz,Bilecik gibi takımlarda prof oynamış)

11.Salih Ilık geldiği takım Bodrum Bld (Bursaspor alt yapısında yetişip, Merinos'ta prof olmuş)

13. Levent Tanyıldız 1979 doğumlu, geldiği takım Altınovaspor (Oyak Reno, Kütahya,Anadolu Üskidar,Nazili, Turgutlu gibi takımlarda prof oynamış)


*** Görüldüğü gibi  minik kardeş Merinos'un yaş ortalaması abi Bursaspor'dan daha büyük neredeyse..
Merinos'u yönetenler de şu işin bir ortasını bulsalar ne güzel olacak.
TFF 2.ligde mücadele ederekn 17-18 yaşındaki çocuklar kurtlar sofrasına atılıp futbol hayatları daha başlamadan bitirilerken şimdileri ise takım veteranlar kulübüne dönmüş maalesef.
Keşke alt yapıdan yetişen çocuklar ile tecrübeli isimlerin kaynaştığı bir takım olabilse bu Merinos.
İnşallah bu Merinos hamlesi tutar da tekrar profesyonel liglerde mücadele etmeye başlarlar..

18 Ocak 2010 Pazartesi

Son 15 Yıldaki Bursaspor Altyapısı

Öncelikle merhaba..
Bu blogtaki ilk yazımda günümüzde adeta bacasız sanayiye dönüşen Bursaspor Altyapısının son 15 yılda çıkarttığı malzemeleri ele alacağım..Kimler geçmedi ki 15 senede Vakıfköy'den..Mehmet Al'lar,Serdar Kulbilge'ler,Kurtuluş kardeşler,Sercan'lar,İsmail Özgür'ler..
Şu an herbiri Türkiye Coğrafyasının üzerinde dağılmış bir halde..Gaziantep'te de oynayan var,Antalya'da da..
İşte Bursaspor Altyapısının son 15 yılda yetiştirdiği futbolcular..

Arda Karakurt:23 Yaşında..2007'den beri Bursasporumuz'da..Şu an ise Gaziosmanpaşa'da kiralık olarak forma giyiyor..
Bekir Ozan Has:Bu listedeki gençlerin arasında Bursaspor Kaptanlık pazubandını takmış nadir isimlerden..26 yaşındaki Bekir Ozan Has,A takımda düzenli bir şekilde forma şansı buluyor..
Ceyhun Demircan:19 Yaşında..Zirve yolunda ilerleyen Bursasporumuzun A takımın 3.kalecisi..İvankov ve Yavuz abilerinin arkasında forma şansı bekliyor..
Cihan Özkaymak:21 Yaşında..2000 yılından beri futbolumuz..Şehrimizin diğer bir takımı Oyak Renault'ta kiralık olarak forma giyiyor..

Ediz Bahtiyaroğlu:24 Yaşında..Küme düştüğümüz 2004 yılının sonunda apar topar Ankaraspor'a transfer oldu..Güçlü fiziğiyle ve ortaya koyduğu iyi futbolla adından sıkça söz ettiriyor..Ediz sezon ortasında Ankaraspor'un ligden ihracıyla birlikte Ankaragücü'ne transfer oldu..
Emin Aladağ:27 Yaşında..2000 yılında katıldığı Bursaspor Altyapısının neredeyse her kategorisinde oynadı..Şu an ise Turkcell Süper Lig takımlarından Denizlispor'da forma giyiyor..
Eren Albayrak:18 Yaşında..Milli Takımın çoğu kategorisinde ve bazılarında kaptanlık yaparak Bursaspor'u başarıyla temsil etti..Uzun süredir A takımda forma şansı bulamasada Bursaspor taraftarının umutla beklediği bir isimlerden biri
Fatih Serkan Kurtuluş:19 yaşında..Gerek karakteri,gerek futbol yapısıyla abisi Serdar'ın izinde..2008 yılında İstanbul takımlarından Galatasaray'a transfer olan Serkan orada kaybolanların başını çekiyor..Genç futbolcu şu an sarı kırmızılı takımın A2 takımında forma giyiyor..
Hüseyin Tunç:Hagi'nin gözbebeğiydi şu an 24 yaşında olan genç futbolcu..Fakat Hagi'nin takımdan ayrılışıyla birden o da kayboldu..Bir çok takım gezen Hüseyin sezon başında Bandırmaspor'a transfer oldu..
İsmail Özgür Göktaş:21 Yaşında..2001'den beri futbolcumuz..Kısa boyu,kıvrak yapısıyla taraftarların gelecekte çok şey beklediği isimlerden..Şu an ise Tarsus İdman Yurdu takımında kiralık olarak forma giyiyor..
Koray Öztürk:23 yaşında..Samet Aybaba döneminde 1-2 kaç kez A takımda ilk 11'de şans bulabilen genç sol bek şu an Maltepespor'da kiralık olarak forma giyiyor..
Mehmet Al:27 Yaşında..Tam 8 sene Bursaspor'da forma giydi..Takım küme düşerkende lige çıkarken de her zaman sahadaydı..Kalitesiyle kariyeri zıt olanların en büyük örneklerinden..Şu an Kayseri Erciyesspor'da forma giyiyor..
Mehmet Yılmaz:22 Yaşında..Abdullah Avcı yönetiminde Dünya 4.sü olup harikalar yaratan genç milli takımın en önemli futbolcularındandı..7 sene Bursaspor bünyesinde forma giydi..Fakat Milli takımlarda gösterdiği başarıyı hiçbir zaman kulubünde gösteremedi,A takımda forma giyemedi..Bu sezon başında Turgutluspor'dan Siirtspor'a transfer oldu..
Metin Akan:27 Yaşında..3 sene yeşil-beyazlı formayı terletti..İnegölspor,Manisaspor derken şu an Ankaragücünde forma giyiyor..Ankaragücünde teknik direktörler,başkanlar,futbolcular değişiyor..Taraftarın zaman zaman ona tepkisine rağmen Metin Akan düzenli olarak ilk 11'de forma giymeye devam ediyor..

Muhammed Demir:18 yaşında..Adnan Örnek'in Bursaspor'a kazandırdığı bir çok yıldız adayı isimden biri..İzlediğimiz kadarıyla gerçekten yetenekli bir futbolcu..A takımda düzenli olarak 18'e giriyor..Milli takımların neredeyse her kademesinde görev alan Muhammed tartışmasız Bursaspor altyapısının gelecekteki en büyük yıldız adayı..
Ömer Kaplan:26 yaşında..Bu sezon o da Mehmet Yılmaz gibi Turgutluspor'dan Siirtspor'a transfer oldu..
Sercan Yıldırım:19 yaşında..A takımın en büyük kozu..A milli takımda da oynadığı futbol,attığı goller ile adından söz ettirdi..Transfer söylentileriyle boğuşsada,koca ilk yarıda 2 gol atsada..Hala taraftarın gözünde sadece A takımın değil bütün şehrin yıldızı..
Serdar Aziz:20 yaşında..Milli takım ve Bursaspor altyapısının neredeyse her kademesinde oynayan genç futbolcu taraftarların umut bağladığı futbolculardan biri..A takımda oynayan Serdar Aziz teknik heyetten forma şansı bekliyor..
Serdar Kulbilge:30 Yaşında..Bursaspor 2.lige düşerken kaptanlık pazubandı onun kollarındaydı..İyi bir kaleci olmasına rağmen tutarsız davranışları yüzünden hiç sevilmedi bu şehirde..Fenerbahçe,Kocaelispor derken bu sezon başında da Gençlerbirliği'ne transfer oldu..
Serdar Kurtuluş:23 Yaşında..6 yıl alt yapının çeşitli kategorilerinde oynadı..Takım 1.lige çıkarken takımın düzenli forma şansı bulan futbolcularındandı..Fakat kardeşi Serkan gibi erken yaşta parayı tercih etmesi,tutarsız davranışları,İstanbul meraklılığı ona pahalıya maloldu..Bir ara Beşiktaş'tayken adından söz ettirsede şu an sessiz bir biçimde Gaziantepspor'da forma şansı bulmaya çalışıyor..
Selcan Pekkanlı:20 Yaşında..2004'den beri kulubümüzde..Stoper mevkiinde oynayan genç futbolcu Nilüferspor'da kiralık olarak forma giyiyor..
Şenol Can:27 Yaşında..2001'de Bursaspor altyapısına adım attı..2007 senesinde Antalyaspor'a transfer oldu..Mehmet Özdilek'in takımında düzenli olarak forma şansı giyen defans futbolcusu Akdeniz ekibinin tecrübeli isimlerinden biri haline geldi..
Veysel Aksu:25 Yaşında..4 yıl Bursaspor'da forma giydi..Bu sezonun başında Siirtspor'a transfer oldu..
Volkan Şen:23 Yaşında..2000 yılında altyapımızda başladı..Genç yaşına rağmen 3 senedir düzenli olarak A takımda forma şansı bulan bir isim..Yıldız kavramını kullanabileceğimiz yegane isimlerden..Çok önemli bir futbolcu..Ligin 2.yarısındaki zorlu zirve yarışında tartışmasız Ertuğrul Sağlam'ın en büyük kozu olacak..
Zekeriya Topayan:21 yaşında..Kaleci mevkiinde forma giyen genç futbolcu Yalovaspor'da kiralık olarak mücadele ediyor..

**Altyapımızda başarıyla forma giyen ve gelecekte büyük umutlar vaad eden fakat elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz Bülent Arabacı'yı ve bir hazırlık maçı sırasında kalp krizi sonucu kaybettiğimiz Yılmaz Bayram'ı saygıyla anıyoruz..

17 Ocak 2010 Pazar

Yabancı Genç Yetenekler #1 Nicolas Lodeiro


Bir zamanlar moda Maradona' ydı Karpatlar'ın Maradona'sı, Bulgarlar'ın Maradonas'ı, Turkler'in Maradona'sı envayi cesiti vardı bu Maradonalar'ın simdi devir değişti artık şimdi moda Messi Turklerin Messisi, Kore'nin Messi'si Karpatlar'ın Messi'si bu çeşitde bayaga tutmus olacakki bundanda seri üretime geçti dünya futbolu.
Nicolas Lodiero da bu turun son örneğinden kendisi şuan Urugayın Messi'si olarak nam salmış durumda Guney Amerika'da..
Lodiero Urugayın Arjantin sınırındaki Paysundu şehrinde 1989 gözlerini aşmış.14 yaşındayken şuanki oynadığı kulup Nacional Montevideo tarafından keşfedelip altyapıya kazandırılmış.
18 yaşındayken ilk defa as takıma seçildikten sonra Fifa U-21 dunya şampiyonasında yıldızı tamamen parlamış bir isim.
Özelliklerinden bahdesedecek olursak lakabındanda anlaşılacağı üzere hucum hattının her iki kanatında ve forvet arkası pozisyonlarda oynayabiliyor. Her iki ayagını kullabilmesi super frikikleri en önemli artıları.Ayrıca topla birlikte yaptıgı driplingleri ve son vuruslardaki ustalıgı da komple bir yıldız olacagını gosteren isaretlerden..
Şuan 20 yaşında keşfedilmeyi bekleyen bir cevher gibi maliyeti 1 milyon euro civarı kim alırsa buyuk iş başarmış olur kanımca.
Umarım 2-3 sene içinde yıldız olacak bu adamı Bursaspor'a kazandırabiliriz zor bir ihtimal ama olsun biz temennimizi belirtelim belki gerçekleşir.
Adettendir deyip birde videosunu ekleyelim bu yıldız adayının, iyi seyirler ..


http://www.youtube.com/watch?v=nMjc2X0m4pI


Denizlispor:1 Bursasporumuz:1






Çok kolay kazanabileceğimiz bir maçı kazanamayarak yine çok kolay çıkabileceğimiz bir grupta işimizi zora soktuk..Gerçi son Sivas maçını kazanınca yine lider olarak çıkıyoruz ama işi buaralara kadar getirmeye hiç gerek yoktu..

Neyse maça dönecek olursak ilk defa Ertuğrul Hoca 4-3-1-2 gibi bir sistemle sahaya çıkardı takımı..
Kalede Yavuz, savunmanın sağında Veli, solunda Keçeli, ortasında Zapo ve İbrahim..
Buraya kadar her şey normal gibi gözükse de orta alanın 3'lü yani Sol-iç Ozan,Sağ-iç İvan ve ön libero Hüseyin olarak dizilmesiyle çok fazla verimsizleştik..

Adeta kanatsız uçmaya çalışan kuş misali bir şeyler yapmaya çalıştık ama olmadı bir türlü..
Çünkü eğer böyle bir orta saha düzeniyle mücadele ediyorsanız bekleriniz hücuma sık sık destek vermeli..
Ama bizim ne Veli ne de Keçeli bu kalibrede oyuncu olmadıklarından ilk yarıda gol bulmamız sadece ilerideki ikili Turgay-Sercan ve arkalarındaki Batalla'nın kişisel çabalarına endeksliydi..
Ki zaten gol de öle geldi 25.dakikada..Batala çok Turgayı çok iyi gördü, Turgay'ın vücut çalımı ve vuruşu da görülmeye değer nitelikteydi..

Golün harici ilk yarıda herhangi bir pozisyonumuz olmadı desem yanılmış sayılmam.
Gerçi ikinci yarıda da Denizli kalesinde tehlike yarattığımız söylenemez..
( Sercan'ın 30 ve 38.dakikalarda PES oynarmışçasına rakiplerin içinden geçmeye çalıştığı pozisyonları saymazsak tabi.. )

Ama Denizlispor özellikle sol kanadı maç boyunca mükemmel kullandı..
Veli'nin arkasına kaç kere sarktı bu oyuncu vallahi ben sayamadım..
Eğer Güray pas tercihlerini Engin değil de Angelov'dan yana kullansa fark  bile olabilirdi..

Angelov demişken yine mükemmel bir gol attı..
Maçtan önce çekindiğim iki ismin Güray ve Angelov olduğunu belirtip bu adamlara mutlaka özel önlem almamız gerektiğini söylemişken bu adamların sahada yaptıklarını görünce kahroldum şahsen..

İkinci yarıda Ertuğrul hoca sistem değişikliğine giderek  ve 4-5-1'e döndü.
Yani maça başlar dediğim 11'e çok benzer bir diziliş ve oyuncu tercihleriyle ikinci yarıya başladık.

Oyuncularımız rakibin konumuna aldanmışlar ki ikinci yarıya maç bitti havasında çıktılar.
İvan Ergiç'i Bursa'ya geldiği günden beri ilk defa bu kadar etkisiz gördüm yeridir..
Ne oynadığını pek anlayamadım doğrusu.
Şu Sercan  da artık ayaklarını yere bassa da katkı koymaya başlasa..
Sercan'ın bu maçtaki tek olumlu hareketi ise 57.dakikada Batalla'nın kayarak kapıp ona aktırdığı topta şut atma cesaretini göstermiş olmasıydı..
Yazıktır günahtır takımın golcüsü, bonservisine 10 milyon euro isteniyor ama ligin 2.haftasından beri golü yok..
Kaç gün oldu siz hesap edin gerisini..
Ozan İpek de keza çok kötüydü yine.Ama bunda ona hiç bir şekilde destek olmayan Keçeli'nin payı çok büyüktü..

* Batalla çok çalıştı, tüm toplar onda toplandı, arkadaşları bu adama biraz ayak uydurabilseler keşke..
Çok değil biraz..
Maçtan önce dedik ya "Batalla 2 hamle ilerisini düşünürken bizimkiler 1 hamle geriden geliyor" diye.
Arkadaşları varsınlar ileriki hamleleri düşünmesinler, geriden  gelmeyi bıraksalar yetecek..


Umarım Kasımpaşa maçına kadar toparlanır ve 2.yarıya iyi başlarız.
Nasıl başlarsan öyle gider derler hep..
* Ama şunu da belirtmeden geçmek olmaz, Ali Tandoğan ve Volkan Şen'in eksikliklerini çok fazla hissettik bugün.Hadi birisi olmasa idare edilebiliyor ama iki oyuncunun da aynı anda olmaması sağ kanadımızı çok fazla etkiledi..
* Ayrıca Yavuz'u yine çok beğendim, ama şu topu oyuna sokma olayını da geliştirmesi gerekiyor..

Kupa'da Rakip: Denizlispor



Öncelikle belirtmek istiyorum ki maçımız TRT 1'de 17.30'da canlı olarak yayınlanacak.

Bugün çok önemli bir maça çıkacağız , alacağımız 3 puan bizi çeyrek finale taşıyacak bir anda.
Futbolcularımız da bunun bilincindeler, Tarsus maçındaki konsantrasyon eksikliğinin de bu maçta da hissedileceği kanaatinde değilim..

Takımızda İvankov kesin olarak oynayamayacak ama Yavuz'a karşı Tarsus maçında canlı canlı izleyince acayip bir güven duygusu oluştu ben de..Umarım beni yanıltmaz bugün ve ona güvenenleri mahçup etmez.

Bir de Volkan Şen'in durumu var ki onun Denizli'ye götürülüp götürülmediğini bilmiyorum, herhangi bir resmi açıklama gelmedi.Bir gün önce takımla çalışmayıp düz koşu yaptığı söylendi ama ben Ertuğrul Hoca'nın onu Denizli'de riske edeceğini zannetmiyorum..

Onun yerine kim oynar diye düşündüğümüzde akla gelen ilk isim haliyle Veli oluyor ama o da son maçta Ali Tandoğan'ın yokluğunda savunmanın sağında görev aldı..Gerçi maçın sonlarında Zapo oyuna girdiğinde Sağ beke Veli de ortanın sağına geçmişti ama bugün Ertuğrul Sağlam ne düşünür bilemiyorum..

Zapo-Veli oynarsa rakibin bana göre en yetenekli oyuncusu Güray Vural'ın etkinliğine büyük bir darbe vurulur ama biz de o kanattan hücum etmede büyük sıkıntılar yaşarız..
Sonuçta Veli asla bir Volkan Şen olamaz..Sağ kanattan çizgiye kadar inip orta yapması falan beklenemez.
Ben önceden bekliyordum ve her maç sayısız küfürler yağdırıyordum bu adama ama son Diyarbakırspor maçından sonra Veli'yi izlemeyi öğrendim artık sinirlenmiyorum...:)

Bir de sağ kanatta oynayabilecek olan İvan Ergiç var ama ona da ortasahada savunma-ortasaha-hücum bölgeleri arasında köprü oluşturmada çok fazla ihtiyaç var..
Bekir Ozan'ın kesinlikle Ergiç'in görevini şu performansıyla yerine getiremeyeceğini ben tribünden gördüm umarım hocamız da görmüştür..

Hüseyin'i Kirita'ya göre daha yeterli bulmaya başladım, daha doğrusu rakibe göre ikisi değişmeli olarak tercih edilecektir..
Örneğin Kayseri gibi pres özelliği yüksek orta sahalara karşı Kirita'yı tercih etmek intihar gibi bir şey oluyor..
Baskı altında çok fazla top kaybetmesinin yanında, top kapma olayını tek hamlede yapmaya çalıştığından dönen toplar kesinlikle rakipte kalıyor, hele bir de yanında oynayan adam da o gün formsuzsa sıkınıtı daha da büyüyebiliyor.O yüzden ben bugün Hüseyin tercihi bekliyorum hocadan..

Batalla'yı son maçlarda pek tercih etmiyor Ertuğrul Hoca..
Bunda hava şartlarından dolayı zeminlerin ağırlaşmasının payı çok büyük ama Batalla  bu takımda mutlaka oynaması gereken bir oyuncu bana göre..Geçen Tarsus maçında bu oyuncu niye oynanamıyor diye hayıflanırken bir arkadaşımın şöyle bir tespiti oldu onu da burda paylaşmak istiyorum..

"Battalla iki hamle ilerisini düşünürken bizimkiler bir geriden geldikleri için takıma uyumsuz gözükebiliyor bu oyuncu"

Bence  çok akıllıca ve yerinde bir tespit, aynı şeyleri A2 takımında bir kaç maça çıkmış olan İsa Bağcı için de söyleyebilirim.İsa da birkaç hamle ilerisini düşünüp çok iyi boş koşular falan yapıyor ama çocuğun dilinden anlayan yok o takımda.Biraz Emre Pehlivan vardı ama o da sakat maalesef bu aralar..

Keza Galatasaray da Elano da Batalla'nın yaşadığı sıkıntılarla boğuşuyor, ama işte bizim ülkemizde her zaman olduğu gibi kötü iyiye değil de azınlık çoğunluğa uyum sağlamak zorunda..

Neyse konunun dışına fazla sapmadan bizim muhtemel 11'imiz verip yazıyı sonlandıralım..


Football Fans Know Better

15 Ocak 2010 Cuma

ALT YAPIDA MARKA OLMAK.



Dünyada alt yapı deyince akla ilk olarak ajax geliyor. Ülkemizde de hemen hemen her yıl değişik gazete haberlerinde çeşitli kulüplerimiz için “Gençlerde Ajax modeli uygulaması, Bursada Ajax modeli çalışmaları” gibi çalışmalar görmekteyiz.

Peki bu Ajax ne yapmış? Ne yapıyor da bu kadar ün yapmış?


Hollanda’da yıllardan beri kulaktan kulağa yayılan bir şaka var ki, bu Ajax’ın alt yapısına ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Hollandalı bebeklerin ilk sözü ne anne, ne de baba, Ajax. Bir çok Hollandalı bunu onaylarken, buna kesinlikle karşı çıkan bir gurup var. Onlar tabii ki Ajax’ın en büyük rakibi olan Feyenoord’un taraftarları. Onlar buna inanmak istemeseler de Ajax, Hollanda’nın en başarılı, en ünlü ve popüler kulübü.

Ajax, Amsterdam’da inanılmaz bir şekilde destekleniyor. Tarafsız ziyaretçiler bunun biraz abartıldığını düşünebilirler fakat hayatlarında bir kez bile olsa Ajax’ın ArenA Stadı’nı görmüş olsalar, kesinlikle görüşlerini değiştireceklerdir. Şehrin hemen dışında bulunan stad, dışarıdan bakıldığında spor kompleksinden çok bir uzay gemisine benziyor ve tamamen Ajax kulübüne ait.

ArenA’nın içindeki hemen hemen herşey Ajax’ın renkleri olan kırmızı-beyazla kaplanmış. Kulübün mağazasında, taraftarların hayal edebileceği herşey bulunuyor ve bunlar da Ajax Müzesi’ni ziyaret etmeyi değer hale getiriyor. Burada sadece güzel maçların ve harika gollerin kayıtları yok. Ajaxlı futbolcuların hepsinin fotoğraflarını bulmak mümkün. Ayrıca kulübün 100 yıllık tarihi boyunca kazandığı kupaları ve ödülleri, eski belgeleri, tarihi araç gereçleri yine bu müzede bulabilirsiniz.

AJAX BURADA, AJAX ORADA, AJAX HERYERDE

Kulüp mağazasını ve müzesini ziyaret ettikten sonra asansörle yukarı çıkarak tribünlerdeki yerinizi alabilirsiniz. Stad kapasitesi 51 bin kişi fakat Ajax, bunlardan sadece 43 bin adetini satabiliyor çünkü bu sayının üstüne çıkması yasak. Stadın koridorlarını Cruyff, Neeskens, Hulshoff, Blind, Davids, Seedorf ve Rijkaard gibi yıldızların fotoğrafları süslüyor. Devre arası mı? Sıkılmaya gerek yok. Neden stad içindeki restauranta gitmiyorsunuz? Ajax’ı hatırlatan bir çok şeyi burada da bulabilirsiniz. Ekranlardan, Ajax’ın geçmişte oynadığı harika maçları ve kazandığı muhteşem zaferleri tekrar izleyebilirsiniz. ArenA’nın içinde çok özel bir yer var. Burasının adı “Soccer World”. Bu yiyecek ve içecek standında Ajax’ın eski yıldızlarının isimlerini taşıyan yemekler yiyebilirsiniz. Bunların arasında en çok satanlar ise “Frank de Boer Hamburgers” ve “Rijkaard’s Caesar Salad”.

İYİ BİR GELECEK BEKLENTİSİ

Ajax’ın sadece ArenA’sı yok. ArenA’dan sadece bir kaç yüz metre uzaklıkta yer alan “De Toekomst” (Gelecek), adlı antreman merkezi gerçekten mükemmel. Bu dev komplekste, 7 adet doğal çim saha, 1 adet yapay çim saha ve Ajax’ın PAF takımının maçlarını oynadığı küçük bir stadyum var. Burası gerçekten de çok düşünülerek seçilmiş bir yer. Çünkü burada antreman yapan gençler ArenA Stadı’nı çok rahat bir şekilde görebiliyorlar ve içlerinden şöyle diyorlar: “Orası, bir gün Ajax’ta profesyonel olarak futbol oynamak istediğim yer”.

60’lardan beri Ajax, alt yapı projelerini çok profesyonel bir biçimde yürütüyor. “De Toekomst”, genç yeteneklerin çok daha iyi ve etkili şartlarda yetişmesini olası kılıyor. 1996 yılından beri faaliyette olan bu kompleksin finansı, Ajax’ın 1995 yılında kazandığı Şampiyonlar Ligi’nden sonra kazanılan extra gelirlerle sağlandı.

“De Toekomst”, on farklı takımdan 160 gence evsahipliği yapıyor ve bu gençlere, yaşıtlarının çoğunun sahip olamadığı şartları sağlıyor. Soyunma odalarının kapılarında, Ajax’ta oynamış ünlü futbolcuların isimlerini taşıyan tabelaları görebilirsiniz. Hiç kuşkusuz ki Ajax’ta oynamış en iyi ve en ünlü futbolcu Johan Cruyff. Kulüp yetkilileri, hala ondan korku ve merakla karışık bir saygıyla bahsediyorlar. Altyapı hocaları onun ismini kullanarak oyuncularını motive ediyorlar. Belki de bu sayede yeni bir “Kral Johan” çıkar.

SADECE EN İYİLER

Fakat zirveye giden yol oldukça uzun ve zorlu, ayrıca acımasız bir rekabet ortamı çocukları bekliyor. Sadece en iyiler Ajax’ta kalabiliyor, hocalarının gözüne giremeyenler ise gitmek zorunda. İyi bir performans göstererek Ajax’a katılmış olan gençler, birinci sınıf bir futbol okuluna başladıklarının bilinci içinde hareket ediyorlar.

Ajax Amsterdam


• Kuruluş: 18 Mart 1900

• Lig Şampiyonluğu: 27

• Kupa şampiyonluğu: 14

• Avrupa Kupası: 3

• Şampiyonlar Ligi: 1

• UEFA Kupası: 1

• Toyota Kupası: 2

• Kulüp tarihindeki ünlü oyuncuların bazıları: Wim Anderiesen, Piet van Reenen, Johan Cruyff, Johan Neeskens, Arie Haan, Wim Suurbier, Ruud Krol, Barry Hulshoff, Johnny Rep, Frank Rijkaard, Marco van Basten, Edgar Davids, Clarence Seedorf, Patrick Kluivert, Frank and Ronald de Boer, Nwankwo Kanu, Marc Overmars, Dennis Bergkamp, Edwin van der Saar, Danny Blind, Aron Winter.




Bu şansı elde ettikten sonra onlar için profesyonelliğe giden yol açılıyor. Son yıllarda, De Toekomst’tan mezun olanlar büyük bir aşama kaydederek, profesyonelliğe ilk adımlarını atıyorlar. Geçtiğimiz sezon, bir maçta Ajax’ın ilk onbirinin sekizi altyapıdan gelen futbolculardan oluşuyordu.

De Toekomst’taki gençler oldukça meşguller. Çünkü onlar için sadece çim saha antremankarı yok. Ağırlık salonunda çalışıyorlar, havuzda yürüyorlar, cimnastik salonunda ayak tenisi oynuyorlar ya da diğer bir odada antrenörlerinin anlattıklarını dinleyerek, nasıl daha hızlı koşabileceklerini veya birbirleriyle olan uyumu nasıl daha ileriye götürebileceklerini öğreniyorlar. Eğer içlerinden biri sakatlanırsa derhal masöre veya fizyoterapiste götürülüyor.

Bu okulda sadece en iyi hocalar görev alabilir. Bu felsefe Co Adriaanse ile birlikte daha da gelişti. Adriaanse, Ajax altyapısında 6 yıl çalıştıktan sonra küçük bir kulüp olan Tillem II Tilburg’un teknik direktörlüğüne getirildi. Adriaanse, Tilburg’un Şampiyonlar Ligi’ne katılmasını sağladığında, herkes hayretler içinde kalmıştı. Birkaç hafta önce ise Ajax’a geri dönerek takımın başına geçti. Şu sıralarda altyapının başında Ajax formasını üçyüzden fazla giyen John van’t Schip var.
De Toekomst’da yetenekleri ve çalışmalarıyla diğerlerinden ayrılan gençler, mutlaka Adriaanse’ye gitmek zorunda. Onun bu hırsı, yetenekli gençleri iyi futbola hazırlarken aynı zamanda onlara Ajax’ın (A) takımına girme şansını veriyor. Hatta bu gençler büyük paralar karşılığında İtalyan, İngiliz veya İspanyol kulüplerine transfer oluyorlar. Son yıllarda yaklaşık olarak 12 adet altyapı futbolcusunu diğer kulüplere satan Ajax bu işten büyük miktarda gelir elde etti.

1995 yılında Avrupa Şampiyonu olan Ajax’ın o günkü 22 kişilik kadrosundan şu an sadece ikisi kalmış durumda. Hollanda’nın eski teknik direktörü Frank Rijkaard, bu konuda şöyle konuştu: “Ajax’ta önemli olan, gençleri çok iyi bir şekilde yetiştirmek ve daha sonra ise onları yüksek transfer bedelleriyle satmaktır. Kulüp, politikası nedeniyle kesinlikle pahalı transfer yapmıyor. Onun yerine kendi yıldızlarını yetiştiriyor ve bunu da yıllardan beri başarıyla sürdürüyor.”

11 YAŞINDAKİLER BİLE ZORLU ÇALIŞMALARA KATILMAK ZORUNDA

De Toekomst’ta, 10 antrenör, yaşları sekiz ila onsekiz arasında değişen gençlerle ilgileniyor. Gençler yaşlarına göre en küçükten (E), en büyüğe (A) kadar sıralanıyorlar. Her kategoride iki seviye mevcut. Örnek olarak A1 ve A2. A1 gurubunda, A2’ye oranla daha iyi futbolcular yer alıyor. Bu yıl sona ermeden Ajax, F kategorisini de açarak gençleri 6 yaşından itibaren eğitmeye başlamayı planlıyor. Eğer profesyonel olmak istiyorsanız, hiçbir şey erken başlamak kadar iyi değildir.

Ajax’ın altyapısında sadece antrenörler yok. Doktor, 6 masör ve fizyoterapist, 3 kişilik sağlık ekibi ve gençlerin günlük besin ve vitamin ihtiyacını almalarını sağlayan diyet uzmanıyla birlikte gençlerin her ihtiyacını karşılayacak bir ekip kurulmuş.

Öğle yemeği, De Toekomst’taki restaurantta yeniliyor. Ayrıca oyuncuların iki antreman arasında sıkılmalarını önlemek için piyano, bilardo, video oyunları ve masa futbolu gibi ayrıntılar da unutulmamış. Tabi ki duvarları da eski Ajaxlı yıldızların fotoğrafları süslüyor.

Bu okulda asıl hedef, futbolcuların mümkün olduğunca küçük yaşlarda en yüksek performansa ulaşmalarını sağlamak. Maarten Stekelenburg, hem Ajax’ın basın bürosunda çalışıyor, hem de altyapıda D1 takımının antranörlüğünü yapıyor. Her hafta takımının 2 antremanı ve 2 maçı var. Stekelenburg haftada 20 saatini futbolcularına ayırıyor. Doğal olarak ta öğrencileri Avrupa futbolunun bütün ünlü kulüplerini biliyorlar. Sadece isim olarak değil onlarla maç yaparak, onları daha yakından tanıma fırsatı elde ediyorlar. Bu yılın başında, Barcelona’nın evsahipliği yaptığı turnuvaya katılarak İnter Milan ve Real Madrid gibi dev takımlarla oynama fırsatını elde ettiler.

CRUYFF, VAN BASTEN, KLUİVERT, BERGKAMP

Ajax’ın yıllık bütçesi yaklaşık olarak 45 milyon dolar. Bunun büyük bir kısmı ise altyapıya ayrılıyor fakat ne kadar ayrıldığı açıklanmıyor. Basın Sözcüsü Van Leeuwen, kesin bir rakam vermemekle birlikte bütçenin önemli bir kısmının altyapıya aktarıldığını, ayrıca De Toekomst benzeri iki okulun, Gana ve Güney Afrika’da da açılma planlarının yapıldığını belirtiyor. Ajax, Gana’da Ashanti Goldfields ve Güney Afrika’da da Ajax Cape Town isimli takımların sahibi. Bu iki kulüpte oynayan yetenekli gençler, eğitimlerini tamamlamak için Amsterdam’a çağırılıyorlar.
3-4-3 SİSTEMİ

Ajax, yıllardan beri 3-4-3 sistemiyle oynuyor. Oyuncuların sırt numaraları ve oyun alanındaki dizilişleri ise şöyle: 1 kaleci, 2 sağ bek, 3 libero, 5 sol bek, 6 ortasahanın sağı, 4 defansa dönük ortasaha, 10 hücuma dönük ortasaha, 7 sağ açık, 9 forvet, 11 sol açık.

Altyapıdaki (D) ve (E) takımları bile bu dizilişle sahada yer alıyorlar. Ayrıca kulüp felsefesini de çok iyi biliyorlar. Ajax, kolektif çabaya ve takım çalışmasının anahtar sözcük olduğuna inanıyor. Her oyuncu oynadığı mevkiye konsantre olmalı ve nasıl oynaması gerktiğini çok iyi bilmeli. Ajax, altyapısındaki futbolcuları iç saha maçlarında top toplayıcı olarak kullanıyor. Top toplayıcılar kendi takımlarında nerede oynuyorlarsa o bölgeye yakın bir yerde duruyorlar ve böylece Ajaxlı yıldızlara bakarak nasıl oynamaları gerektiğini öğreniyorlar.

Normalde oyuncular kendi mevkileri dışında oynamayı pek istemezler. Bu anlayış sonucunda da kulüp, oyuncularının her mevkide oynamalarını beklemez. Bu olaya en güzel örnek geçtiğimiz sezonda yaşandı. Ajax antrenörü Hans Westerhof, ortasahanın solunda ortaya çıkan eksikliği gidermek için takım içinden birini bulmak yerine Ajax’ın 2. takımından bir oyuncu almayı düşündü. Fakat bu oyuncu yeterli kapasiteye sahip değildi. Bunun üzerine Westerhof da A-1 takımında oynayan Rafael van der Vaart’ı takıma aldı. Sadece 17 yaşında olan bu gelecek vadeden oyuncu böylece profesyonelliğe ilk adımını atmış oldu. Daha önce Ajax’ın ikinci takımında bile oynamamış olan van der Vaart, verilen şansı en iyi biçimde kullandı. Sadece bir antremana çıktıktan sonra van der Vaart, 19 Nisan 2000’de Hollanda Birinci Ligi’nde Ajax’ın formasını ilk kez giydi.

Otoriteler, Edgar Davids ve Clarence Seedorf’tan sonra Ajax’ın yeni bir yıldızı daha futbol dünyasına kazandırdığı görüşündeler. Kulüp yönetimi de onlarla aynı fikirde olacaklar ki, van der Vaart’la 6 yıllık kontrat yapmak istiyorlar.

Altyapıya yapılan bunca yatırım mutlaka Ajax’a bir şekilde geri dönüyor. Sürekli olarak genç yetenekleri bularak ortaya çıkartan ve onların birer yıldız olmalarını sağlayan Ajax’ın yetiştirdiği bazı yıldızlar ve oynadıkları takımlar şöyle: Johan Cruyff, Johan Neeskens, Marco van Basten, Frank Rijkaard, Edwin van der Saar (Juventus Turin), Edgar Davids (Juventus Turin), Clarence Seedorf (Inter Milan), Patrick Kluivert, Frank de Boer(Barcelona) ve Ronald de Boer (Glasgow Rangers), Dennis Bergkamp (Arsenal).

Euro 2000 ‘deki Hollanda Milli Takımı’nın yarısı Ajax formasını ya giyen ya da bir zamanlar giymiş olan oyunculardan kuruluydu. Mesela Kluivert Ajax’a geldiğinde 10 yaşındaydı, Denis Bergkamp ilk olarak C1 takımında başladı ve Seedorf A takıma çıktığında henüz 16 yaşındaydı.

Ajax’ın altyapısına girmek binlerce Hollandalı çocuğun hayalini süslüyor. Kulüp yılda üç veya dört kez, 1500 ila 2000 arasında çocuğun katıldığı 3 günlük kurs düzenliyor. Katılan herkese numaralı bir Ajax tişörtü veriliyor. Çok kapsamlı bir testten geçirilen oyunculardan başarılı olanlar birkaç hazırlık maçında oynatılarak tekrar bir testten geçiriliyorlar. Bura da başarılı olanlar Ajax’ın altyapısına katılma şansını elde ediyorlar. Daha sonra ise bu oyuncularla beş veya altı yıllık bağlayıcı niteliği olan kontrat imzalanıyor. Bosman kurallarından sonra gerekli hale gelen bu anlaşmayla, eğer oyuncu sözleşmesi bitmeden bir başka kulübe transfer olmak isterse doğabilecek bonservis problemleri ortadan kaldırılmış oluyor. Eğer futbolcu, kontratı dolduktan sonra ayrılmak isterse Hollanda yasalarına göre top oynadığı her sezon için yaklaşık olarak 11 bin dolar ödemek zorunda.

Ajax, Hollanda’daki genç yetenekleri keşfetmek için 15 kişilik bir ekip kurmuş. Bu yıldız avcıları Hollanda’nın dört bir yanını dolaşarak genç yetenekler arıyorlar ve buldukları zaman da anında kulübe bildiriyorlar. Yıldız avcılarından biri Danimarka’da yaşıyor ve bütün İskandinavya’yı arabayla dolaşarak Ajax için oyuncuları izlemiş. Hatta Güney Amerika’da ve Afrika’da bile Ajax’ın izleme birimleri var.

Ajax altyapısındaki futbolcuların % 95’i Hollanda pasaportu taşıyor. Yurt dışından gelenlere Flamanca öğretiliyor ve mümkün olduğunca çabuk Hollanda’nın yaşam şartlarına uyum sağlamaları sağlanıyor. Uyum evresini daha da kolaylaştırmak ve hızlı hale getirmek için Hollandalı ailelerin yanlarına yerleştiriyorlar.

Ajax’ın altyapı tesislerinde yatılı okul yok. Bu konuda Van Leeuwen şöyle diyor: “13, 14 yaşındaki çocukları aile ortamından uzaklaştırmak onları olumsuz yönde etkiler.” Gençler kendi aileleriyle kalıyorlar ve normal bir okula devam ediyorlar. Okuldan sonra ise Ajax’ın servis otobüsüyle tesislere gidiyorlar. İdmandan sonra ise tekrar evlerine bırakılıyorlar. Kulüp sadece masrafları karşılıyor, oyunculara herhangi bir ücret ödemiyor. Çünkü Hollanda kanunlarına göre, hiçbir futbolcu 18 yaşına kadar bu işten para alamaz.


ARENA RÜYASI

Ajax, gençlerin okuldaki performansına büyük önem veriyor. Eğer içlerinden biri derslerinden futbol yüzünden geri kalırsa onun arayı kapatması için Ajax gerekli olan herşeyi yapıyor, gerekirse özel öğretmen tutuyor. İki yıl önce Amerika’da, Dallas’ta bir turnuvaya katılan futbolcuların derslerinden geri kalmaması için kafilede bir de öğretmen vardı ve uçuş boyunca öğrencilere ders anlattı ve daha sonra ise bir buçuk saatlik bir yazılı imtihan yaptı.

Van Leeuwen “Biz onların futbolda olduğu kadar kendilerini zihinsel alanda da geliştirmelerini istiyoruz. Üzerilerindeki baskı oldukça fazla özellikle en küçüklerinin” diye konuştu. Ajax sadece iyi futbolcu yetiştirmekle ilgilenmiyor, onların aynı zamanda iyi birer öğrenci olmalarını da istiyor. Derslerini asan veya okulda kötü davranışlarda bulunanlar geçici bir süre idmanlara ve maçlara çıkamıyor. Eğer bu süre içinde bir gelişme göstermezse kulüpten ayrılmaları isteniyor.

Bu Ajax’ta disipline verilen önemi gösteriyor. Her futbolcuda bir kural kitabı var ve onları nelerin beklediğini biliyor. Örnek olarak, cep telefonu kullanmak, küpe ve kep takmak yasak. Bu kurallardan birini halk içinde çiğneyen olursa, bunun Ajax’ın geleneklerine ve imajına zarar verdiği düşünülüyor. İlk önce yazılı olarak uyarıldıktan sonra eğer aynı şeyi tekrarlar veya uygunsuz davranışlarda bulunursa kulüple ilişkisi kesiliyor.

Bununla beraber disiplinsiz davranışlara çok az rastlanıyor. Bu süpriz olmasa gerek. Kim dünyadaki en iyi futbol okulundan atılmak ister ki? De Toekomst’taki ana düşünce okuldan başarıyla mezun olarak profesyonelliğe ilk adımı atmak. ArenA da ikiyüz, üçyüz metre ilerde bir itici güç olarak herzaman gençlerin gözünün önünde.

Kaynak: http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/38776.asp



Son yıllarda Bursaspor’da alt yapı çalışmalarına oldukça önem vermiş ve yaptığı yatırımların meyvelerine almaya başlamıştır. Geçtiğimiz 3,4 yıllık süreçte Kurtuluş kardeşler, Sercan Yıldırım, Volkan Şen, İsmail Özgür Göktaş, Eren Albayrak, Serdar Aziz ve Muhammet Demir gibi isimler 20 yaşın altında Süper Lig tecrübesine ulaşmışlardır. Kurtuluş Kardeşlerden Serdar Kurtuluş 3 İstanbul takımından B.Jimanstik Kulübüne transfer olmuş diğer kardeş Serkan Kurtuluş ise diğer İstanbul takımı Galatasaray kulübüne transfer olmuştur. Sercan Yıldırım ve Volkan Şen ise Bursaspor’da değerlerine değer katıp yıldız olma yolunda emin adımda ilerliyorlar. Eminim ki Serdar Aziz, Eren Albayrak, İsmail Özgür, Muhammet Demir gibi oyuncular önümüzdeki yıllarda takımımızın formasını terletme başarısını göstereceklerdir. Bu oyuncuların varlığı ve değerleri Bursapor’un İsminin Alt yapı çalışmalarında tüm dünyada duyulmasını sağlayacaktır. Geçtiğimiz günlerde avrupanın çeşitli ülkelerinden kulüp temsilcileri Bursaspor tesislerini ziyaret etmiş ve alt yapı çalışmaları hakkında bilgi almışlardır. Bu gelişmeler Bursapor için oldukça onur verici gelişmelerdir.

Ajax modelinde de görüldüğü üzere, yetiştirdiğimiz oyuncuları oynatmaktan ve gerektiğinde satmaktan korkmamalıyız. Sattığımız oyuncular Kulübümüzün ismini çeşitli liglerde duyuracak ve markalaşma sürecinin en önemli aşaması aşılmış olacaktır. Aynı zamanda satılan oyuncuların yerine alt yapıdan yeni oyuncular daha güvenle gelecek, forma şansı geldiğinde korkmadan formaya talip olabileceklerdir.

Son yıllarda Milli Takımlarımızın çeşitli yaş gruplarında onlarca oyuncumuz görev almaktadır. Bu süreçte Kulübümüzün alt yapısı ülkenin en iyisi olma konumuna gelmiştir. İnanıyorum ki, Bursaspor’umuz önümüzdeki yıllarda Avrupa kupalarına katılma başarısı gösterdiğinde Sercan Yıldırım, Volkan Şen gibi isimler, isimlerini Avrupa’ya duyurma başarısı gösterecek ve alt yapımızın ismini Avrupa ülkelerinde de gündeme getireceklerdir.